Ana içeriğe atla
Image
Manşet Yatay Görseli
Share

Vicdani Retçi Tarhan: Hrant Gibi Ürkek ama Özgürce Yaşıyoruz

Uluslararası Hrant Dink Ödülü’nü vicdani ret hareketi adına alan Mehmet Tarhan, "Bizler Hrant gibi biraz ürkekçe ama özgürce yaşamayı seçen insanlarız" dedi.

İçerik Alınlık Resmi

Uluslararası Hrant Dink Ödülü’nü vicdani ret hareketi adına alan Mehmet Tarhan, "Bizler Hrant gibi biraz ürkekçe ama özgürce yaşamayı seçen insanlarız" dedi.

Uluslararası Hrant Dink ödülüne Türkiye'den layık görülen vicdani ret hareketinden Mehmet Tarhan, "Hrant gibi biraz ürkekçe ama özgürce" yaşadıklarını belirterek "Her vicdani ret barışın dilinden bir konuşmadır" dedi.

Cemal Reşit Rey'de dün akşam (16 Eylül) ikincisi düzenlenen Uluslararası Hrant Dink ödül töreninde, ulusal alandaki ödüle Türkiye Vicdani Ret hareketini layık görüldü. Ödülü tüm vicdani retçiler adına Mehmet Tarhan, jüri üyeleri Adalet Ağaoğlu, Alper Görmüş ve Amira Hass'ın elinden aldı.

Vicdani Retçi Tarhan: Hrant Gibi Ürkek ama Özgürce Yaşıyoruz


Tarhan konuşmasına 5 Ağustos'tan beri İzmir Şirinyer Askeri Cezaevi'nde bulunan vicdani retçi İnan Suver'in ret deklarasyonundaki, "Öldürmektense ölmeyi tercih ediyorum. Ben buradayım, buyurun" sözleriyle başladı.
"Sivil Ölüme" mahkumuz

Tarhan vicdani retçilerin "Hrant gibi 'biraz ürkekçe ama bir o kadar da özgürce' yaşamayı seçmiş" ve Hrant Türkiye'de kalmayı iyimser bir inada bağlanmış olduğunu söyledi.

Vicdani retçilerin 20 yıldır cezaevi-kışla-askeri mahkeme kıskacında bir kısır döngüye ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin (AİHM) tanımıyla "sivil ölüm"e mahkûm edildiklerini anlatan Tarhan,  konuşmanın sonunda şunları söyledi:

"Her vicdani ret deklarasyonu militarizme karşı mücadele etmek, barışın dilinde konuşmak için kişisel bir taahhütnamedir. Bu ödül ile artık Hrant'a da söz vermiş oluyoruz. Borcumuz borç Hrant"

Konuşmanın tam metnini aşağıdaki ekte bulabilirsiniz.

Türkiye'de Vicdani Ret Hareketi:

Aralık 1989 ve Şubat 1990'da, Tayfun Gönül ve Vedat Zencir'in sırasıyla, Sokak dergisi aracılığıyla askerliği reddettiklerini duyurmalarıyla doğdu.

1990'da "Askerliğe Hayır!" kampanyası başladı; Aralık 1992'de İzmir'de, 1993'te İstanbul'da Savaş Karşıtları Derneği kuruldu. Daha sonra "Askeri Yargıya Hayır!" kampanyası başlatıldı.

Bu kampanyalardan sonra, 1994-1999 arasında, "halkı askerlikten soğutmak", "milli mukavemeti kırmak" iddialarıyla haklarında askeri mahkemelerde davalar açıldı, cezalar verildi.

2002'de Mehmet Bal, askerken vicdani reddini açıklayan ilk kişi oldu.

2004'te Halil Savda mevcutlu olarak askeri birliğe götürülünce vicdani ret açıkladı, tutuklu yargılandı.

2005'te tutuklanarak birliğe götürülen retçi Mehmet Tarhan, daha önceki davalardan farklı olarak "toplu erat önünde ve askerlikten tamamen sıyrılmak maksadıyla emre itaatsizlikte ısrar" suçlamasıyla yargılandı, 11 ay askeri hapishaneye kapatıldı.

15 Mayıs 2004'te "Militurizm Festivali"ni ve Sıhhiye Orduevi önündeki "Vicdani retçiler pilav günü"nü düzenlediler; İnsan Hakları Derneği İstanbul Şubesinde "Vicdani Ret Komisyonu" kurdular.

2006'da Osman Murat Ülke davasında AİHM, Türkiye devletinin vicdani retçilere uyguladığı baskıyı "sivil ölüm" olarak tarif etti.

2007'de Enver Aydemir Türkiye'de İslami gerekçelerle vicdani reddini açıklayan ilk kişi oldu.

Son dört yıldır Avrupa Komisyonu Parlamenterler Meclisi her altı ayda bir Türkiye'yi vicdani ret düzenlemesi yapması konusunda uyarıyor. 2010'da vicdani retçilerin sayısı 24'ü kadın, beşi görme engelli olmak üzere toplam 121'e ulaştı.

http://bianet.org/bianet/ifade-ozgurlugu/124814-vicdani-retci-tarhan-hrant-gibi-urkek-ama-ozgurce-yasiyoruz

İlgili Dosyalar:

  1. Konuşma metni [DOC] [27.50K]
Share
İlgili Eğitim