Uçan Süpürge Kadın İletişim ve Araştırma Derneği, cinsel istismara karşı hazırlanan kanun tasarısında “hadım” olarak bilinen uygulamaya karşı açıklama yayınladı. Açıklamada yasa koyucunun hekim rolüne soyunmaması gerektiği belirtilirken, "Çocuklara yönelen cinsel suçların kaynağı toplumsal cinsiyet eşitsizliği ve öğrenilmiş erkekliktir." denildi.
Cinsel Dokunulmazlığa Karşı Suçlarda Hükümlü Olanlara Uygulanacak Tedavi ve Diğer Yükümlülükler Hakkında Yönetmelik, 26 Şubat 2016’da Resmi Gazete’de yayınlanırken, konu 9 Nisan’da Meclis’e sunulan “Türk Ceza Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı”nda tekrar gündeme geldi. Konunun yeniden Meclis'e gelmesi üzerine Uçan Süpürge Kadın İletişim ve Araştırma Derneği bir basın açıklaması yaparak "Yasa koyucu hekim olamaz" dedi.
Basın açıklamasında cinsel istismarın hastalık olmadığı ve “hadım”ın şiddeti yok etmeyeceğini ve tıp etiğine de uygun olmadığına dikkat çekilirken, "Çocuklara yönelen cinsel suçların kaynağı toplumsal cinsiyet eşitsizliği ve öğrenilmiş erkekliktir. Cinsel şiddetle mücadele yeni hak ihlallerine sebep olmadan, uluslararası normlara uygun biçimde yürütülmelidir. Yasa koyucu beden bütünlüğüyle namus anlayışı çerçevesinde ilgilenirken kadınların insan haklarını gözden çıkarmamalıdır.” denildi.
Cinsel istismarın hastalık olmadığını söyleyen açıklamada “Ataerkil düzende erkeklerin arzuları cinsel ahlakı belirlemekte, ataerkil bakış açısıyla alınan önlemler, suçlardan etkilenen bireylerin korunması ve güçlendirilmesini ikince plana atarak faili tedavi etmeye yönelmekte, böylelikle cinsel suçların kültürel arka planını görünmez kılmaktadır.” denildi.
"Kimyasal kısırlaştırma şiddeti bertaraf etmez"
Uygulamanın koruma gerçekleştirmeyeceğini belirten açıklamada kimyasal kısırlaştırmanın ilkel bir kısas mantığı olduğu ifade edildi.
“Kimyasal kısırlaştırma, tasarının gerekçesinde belirtilen, kadınları ve çocukları korumak, suçluların ıslahı ve topluma yeniden kazandırılması gibi hedefler için uygun değildir. Çünkü kısırlaştırmanın etkileri kısırlaştırmanın uygulandığı süre boyunca yani ilaçlar alındığı sürece devam eder. Öte yandan koruma gerçekleşemez; çünkü kimyasal kısırlaştırma şiddeti bertaraf etmez.
Suçlular cinsel arzuları azaltılsa bile çocukları sömürebilirler. Üstelik kimyasal kısırlaştırma yüzünden eskisinden daha öfkeli ve saldırgan olabilirler ve cinsel davranışlarını sürdürebilirler. Ev içinde, güçsüz ve savunmasız gördükleri kadın ve çocuklara şiddeti artırabilirler. Eksik cinsellik, yine toplumsal cinsiyet rolleri nedeniyle erkeklerin kendini şiddetle ifade etmesinin nedenlerinden biri olabilmektedir. Kimyasal kısırlaştırma ilkel bir kısas mantığından ibarettir. Çağdaş hukuk düzeninde kısasın adaletin tesisinde hiçbir yeri olmadığı gibi kadınların elde ettiği hukuksal kazanımları da etkisiz hale getirmektedir."
“Yasa koyucu kendini hekim yerine koyuyor”
Kimyasal kısırlaştırmanın tıpta bir tedavi yöntem olduğunu hatırlatılarak yasa koyucunun kendini hekim yerine koyduğu belirtilirken şu ifade kullanıdı:
“Yasa koyucu bir hastanın nasıl tedavi edileceğine kendisi karar vermekte ve kendini hekim yerine koymaktadır. Bu yaklaşım, hasta haklarıyla ve mesleki özerklik ilkesiyle çatışmaktadır. Hekim hastayı nasıl tedavi edeceğini hastayı ve diğer koşulları göz önüne alarak özgürce belirler.”
Açıklamanın tam metnine buradan ulaşabilirsiniz.
İlgili Dosyalar:
- BAŞLIK YOK [PNG] [39.64K]