Türkiye'de ilk kez kurulan Kekemeler Derneği'nin Başkanı Funda Özüm Kipel "Kekemelik bir engel olarak sayılmıyor ancak kekemeliğimiz yüzünden işlere alınmıyoruz" diyor.
Türkiye’nin ilk Kekemeler Derneği kuruldu.
Kekemelik bir engel grubu olarak kabul edilmiyor. Ancak kekemeler hayatlarının her döneminde birçok ayrımcılığa maruz kalıyor. Sadece dizilerdeki kekeme karakterleri bile bu ayrımcılığı anlatmaya yetiyor. Kekemeler özellikle iş hayatında ciddi sorunlar yaşıyor.
Yeni kurulan derneğin de ilk amacı kekemeliği bir engel grubu olarak tanımlatmak ve kekemelere dil ve konuşma terapisi verilmesini sağlamak.
Derneğin Başkanı Funda Özüm Kipel. 27 yaşında bir bankacı. Aynı zamanda Dokuz Eylül Üniversitesi'nde İktisat alanında yüksek lisans yapıyor.
Kipel’le kekemeliği ve derneğin kuruluşunu konuştuk.
Toplumda kekeme oranı yüzde 1
Kekemeliğin tanımını yapabilir misiniz?
Kekemelik konuşmanın doğal akıcılığını etkileyen bir konuşma bozukluğu. Yaklaşık 3-5 yaşlarında ortaya çıkar, tüm çocukların yaklaşık yüzde 5’inde görülür. Bu çocukların yaklaşık 5’te 4’ünün kekemeliği okul çağına kadar kendiliğinden geçer. Geriye kalanlar ise ciddi düzeyde ve sürekli kekemelik sorunu yaşamaya devam eder.
Çocukluğunda kekemeliği geçmeden okul çağı ve sonrasında bu durumu yaşamaya devam eden kişilerin oranı yüzde 1. Yani kekemeliğin bir toplumda görülme oranı yüzde 1 diyebiliriz.
Ülkemizin yaklaşık 80 milyon nüfusu olduğu düşünüldüğünde en az 800 bin kişinin kekemeliğinin olduğunu söyleyebiliriz. Kekemeliğin nedeni henüz tam olarak bilinmiyor. Kekemelik kişiden kişiye değişen özellikler gösteriyor. Bazı ortamlarda/durumlarda artarken bazı durumlarda da azalıyor. Kekemeliği olan birçok kişi yaşı ilerledikçe kekemeliklerinin azaldığından söz ediyor.
"Daha düzgün konuşamıyorsun" deyip işe almıyorlar
Siz bir kekeme olarak nasıl bir hayat geçirdiniz?
Bir kekeme olarak ben de çocukluk, okul ve sosyal hayatımda zor zamanlar geçirdim. Örneğin dolmuşta "Müsait bir yerde" diyemediğim için çoğu zaman evimin çok uzağında indiğim oldu. Okul döneminde cevabını bildiğim halde ya kekelersem korkusuyla cevaplamadığım, okuma, sunum çalışması yapamadığım dönemlerim oldu. Bu örnekler neredeyse tüm kekemelerin ortak yaşanmışlıkları arasında.
Çünkü ülkemizde ebeveynlerimizin, okullarda öğretmenlerimizin, iş hayatında müdür ve çalışma arkadaşlarımızın ve genel anlamda toplumun kekemelik hakkında yeterli bilgisi bulunmuyor ve kekemelik devlet tarafından bir engel olarak görülmüyor.
Yakın zamanda kekemeliği olan mühendis bir arkadaşımız iş görüşmesine katıldı. Türkiye'nin sayılı üniversitelerinden mezun, ingilizcesi akıcı seviyede olan, yüksek lisans öğrencisi ve işin gerektirdiği basiretlere sahip. Mülakatta kendisine aşağılayıcı tavırla 'Daha konuşamıyorsun, düzgün konuşan biri varken kekemeliği olan birini neden alalım' dendi. Ne yazık ki ülkemizde kekemelik bir engel olarak sayılmadığı için bu tür konularda haklarımız korunamıyor ancak kekemeliğimiz yüzünden işlere alınmıyoruz.
Dizilerdeki kekeme karakterleri
Toplumun bakışı nasıl?
Kekemelik hakkında toplumumuz yeterli bilince sahip değil, kekemeliği olan biriyle nasıl konuşulması gerektiğini çoğu kişi bilmiyor. Örneğin o kişiyle göz temasını kesmeden, sözünü bölmeden konuşulmalı.
Toplum tarafından bir kekeme utangaç, çekingen, heyecanlı olarak nitelendiriliyor. Dahası popüler kültüre baktığımızda Türkiye’deki TV dizilerinde yıllardır kekeme bireyleri "gülünç, komik, acınası ve yetersiz" göstermek gibi bir gelenek bulunuyor. Yıllardan bu yana dizilerdeki karakterlere baktığımızda bu sterotipleştirmeyi rahatlıkla görüyoruz. Bunun son örneği de ATV'de yeni başlayan Seven Ne Yapmaz isimli dizideki Recep karakteri. Bu sterotipleştirme sadece bizim değil, Türkiye'deki tüm dejavantajlı grupların ortak problemi. Biz kekeme bireyler olarak geçtiğimiz hafta ilk kez basın açıklaması yaparak sterotipleşmeye karşı çıktık. Kekemeler olarak toplanmamızın ve dernekleşmemizin meyvelerini açıkça alıyoruz.
Engel olarak kabul edilmeli
Kekemeler Derneği fikri nasıl ortaya çıktı?
Öncelikle her şey beni en çok anlayabilecek benim gibi kekemeliği olan bireylere ulaşıp bu sorunu onlarla paylaşma isteğimle başladı. 4 yıl önce 'Özgürce Kekele' sloganıyla yola çıkarak öz yardım buluşmaları düzenlemeye başladık. Zamanla Türkiye'de kekemelere ait bir oluşumun yokluğunu daha çok hissettik, haklarımızı savunacak ve şartlarımızı iyileştirecek, sesimizi duyuracak bir derneğe ihtiyaç duyduk. Nisan 2017'de Türkiye'de kekemelerin kurduğu ilk dernek olan Kekemeler Derneği'ni kurduk.
Şu an Türkiye'nin 17 ayrı şehrinde Özgürce Kekele öz yardım buluşmaları düzenliyoruz. Bu buluşmalarda kekemeliği olan bireyler olarak bir araya geliyor, tanışıyor, sunumlar, drama çalışmaları yapıyor, meydanlarda şiirler okuyor, insanlarla kekemelik hakkında konuşuyor, anket çalışması, duyarsızlaşma çalışmaları yapıyor ve en önemlisi yalnız olmadığımızı hissederek bu yolda birlikte yürüyoruz. Kimi zaman şehirlerdeki dil ve konuşma terapistleri de buluşmamıza katılarak bize desteklerini sunuyorlar.
Dil ve konuşma terapisi önemli
İlk hedefleriniz neler?
Kekemeler Derneği olarak önceliğimiz tüm kekemeleri ve toplumu bu konuda bilinçlendirmek ve toplumda farkındalık yaratmak.
Ülkemizde ne yazık ki kekemelik bir engel olarak sayılmıyor, bu nedenle haklarımız tam anlamıyla korunamıyor. Örneğin kekemeliği olan bir çocuk sözlüde ya da sunumda kekemeliğinden ötürü düşük not alabiliyor, ya da kekemeliği olan bir birey kekemeliği dezavantaj olarak görüldüğünden iş bulma sürecinde büyük zorluk yaşıyor.
Öncelikle kekemelik yurt dışındaki çoğu ülkede olduğu gibi Türkiye'de de devlet tarafından bir engel olarak sayılmalı. Bunun yanında, kekemeliği olan çocuklara dil ve konuşma terapisti desteği sağlanmalı. Ayrıca kekemeler '15 günde son' gibi bilimsel olmayan terapi yöntemlerinden uzak durmalı, dil ve konuşma terapistinden ve uzman psikologlardan destek almalı. Bilgilendirme için derneğimizi takip edebilirler, bilgilendirici broşürlerimizi her bir kekeme bize ulaşarak edinebilir. Kekemeliği olan bireyler olarak 'Özgürce Kekele' sloganının daha da yüksek sesle söylenebilmesi ve sesimizi daha çok duyurmayı umut ediyoruz.
Bianet - Nilay Vardar