AİHM, Agos gazetesi yayın yönetmeni Hrant Dink'in katledilmesinde Türkiye'yi oybirliğiyle mahkum etti. AİHM, yaşam ve ifade özgürlüğü ve mahkemeye etkin başvuru haklarının çiğnendiğini tescil etti.
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM), Agos gazetesi yayın yönetmeni Hrant Dink'in 19 Ocak 2007 tarihinde İstanbul Şişli'de katledilmeden önce ve sonrasında yapılan başvurular kapsamında Türkiye'yi yaşam hakkını ihlal ettiği, mahkemelere etkin başburu hakkını kısıtladığı ve ifade özgürlüğü hakkını çiğnediği gerekçesiyle mahkum etti.
Beş ayrı başvuruyu birleştiren AİHM, "yaşam hakkı"nı güvence altına alan Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin 2. maddesinin, ifade özgürlüğünü savunan 10. maddesi ve "mahkemeye etkin başvuru hakkı"nı düzenleyen 13. maddenin de ihlal edildiğine oybirliğiyle hükmetti.
AİHM, Rakel Dink ve çocuklarına 100 bin avro (192 bin TL) ve Hrant Dink'in kardeşi Hosrof Dink'e de 5 bin avro (9 bin 600 TL) manevi tazminat ödenmesi ve mahkeme gideri karşılığında da 28 bin 595 avro (54 bin 902 TL) ödenmesine hükmetti. Türkiye, böylece Dink Ailesi'ne toplam 133 bin 595 avro (256 bin 500 TL) ödeyecek.
AİHM: Önlem alma sorumluluğu açık şekilde ihlal edildi.
AİHM, Trabzon Valiliği'nin ikisi dışında jandarmaların yargılanmasına izin vermediğini bildirdi:
"Cinayeti engelleme yetkisine sahip rütbelilerin, astsubayların ilettikleri bilgilere rağmen neden hareketsiz kaldıklarına dair bir yargı kararı bulunmuyor. Bu, olayla ilgili kanıt toplayarak önlem alma sorumluluğunun açık bir şekilde ihmal edildiğini gösteriyor."
Valiliğin polisler hakkında soruşturma açılmamasına ilişkin kararın, dosyanın başkaca unsurlarla çeliştiğini vurgulayan AİHM, "Savcılık, polisin cinayetle planlarına ilişkin alınan ihbarları ciddi bulmadığına kanaat getirdi. Ancak aynı polis, cinayetin yakın bir tehlike oluşturduğuna dair İstanbul polisini uyardı" diyerek çelişkilere dikkat çekti.
"Savcılık araştırmadı, kaygı polisi korumak oldu"
Trabzon Valiliğinin, Emniyet Müdürünün soruşturulmasına da soruşturma yürütmeden karar verdiğini duyuran AİHM, "Savcılık soruşturması, cinayetin şüphelilerinin hareketsiz kalışı hakkında yeni unsurlar ortaya çıkarmadan polisleri korumakla sınır kaldı" diye bildirdi.
Hükümetin "Öldürüldüğünde hakkında mahkeme kararı kesinleşmemişti" savunmasını reddeden AİHM, Yargıtay Ceza Genel Kurulu'nun onama kararını hatırlattı ve ekledi: "Üstelik bu karar Hrant Dink aşırı milliyetçilerin hedefi haline gelmesine neden oldu. Yetkililerse onu korumada önlem almadı".
Türkiye "pozitif sorumluluğunu" yetine getirmedi
AİHM, "Türklük" unsurunu inceledikten sonra, aslında Yargıtay'ın Dink'i devlet kurumlarının 1915'te yaşananlarını soykırım olarak görmemesini eleştirdiği için dolaylı olarak cezalandırdığına kanaat getirdi.
Üye devletlerin ilgili tüm bireylerin toplumsal tartışma ortamına katılmaları için uygun ortamı yaratma sorumluluklarının da bulunduğunun altını çizerek Türkiye'nin, özel şahıslarda gelecek saldırılara karşı ifade özgürlüğünü korumak gibi bir "pozitif sorumluluğun" gereğini yerine getirmediğini açıkladı.
Türkiye'nin gönderdiği savunmada Dink'in yargılandığı ve hedef haline getirildiği yazılarıyla ilgili "Nazi benzetmesi" yapılması ve "koruma istemedi" şeklindeki argümana yer verilmesi tepkilere neden olmuştu.
Türkiye, daha önce de, Diyarbakır'da katledilen Musa Anter ve KKTC'de işlenen Kutlu Adalı cinayetlerinde de mahkum edilmişti.
http://bianet.org/bianet/azinliklar/124772-turkiye-dink-cinayetinden-oybirligiyle-mahkum