Türkiye'de ateistler bir araya gelerek dernek kurdu.
‘Ateizm Derneği Girişimi’ adıyla çalışma yürütenlerden Tolga İnci ve Ahmet Balyemez’le geçen mart ayında AGOS'tan Özgür Çağlar'a konuşmuştu. İnci ve Balyemez özetle şunları anlatmıştı:
"Bir grup ateist olarak internet üzerinden bir araya geldik. Birinin başı sadece ateist olarak derde girdiği zaman çalabileceği bir fiziki kapı olmalı, hukuki destek verilmeli dedik. Türk Ceza Kanunu’nunda yer alan bazı maddeler nedeniyle Sevan Nişanyan ve Fazıl Say gibi göz önündeki ateistler yakın zamanda bazı davalara muhatap oldu. Türkiye ’de artık neredeyse ‘Ben ateistim’ demek dine hakaret anlamına gelmeye başladı. Başbakan’ın ‘Ateist teröristtir’ tarzında lafları normal karşılanır hale geldi. Ateistler olarak ‘Biz de buradayız!’ dememiz gerekiyor. ‘Artık ne mahkemede, ne sokakta hiçbir ateist kendini yalnız hissetmeyecek’ dedik ve bu şekilde başladık.(...) Ateistlere açılan davalara bakarsak, bu davalar gerçek! (...) Biz herhangi bir ideolojiye bağlı değiliz. Ateizme ideolojik değil, bilimsel yaklaşmak istiyoruz."
Röportajın tamamı: www.agos.com.tr/haber.php
Kaynak: Radikal
‘Hiçbir ateist kendini yalnız hissetmeyecek’
Bir grup Türkiyeli ateist örgütlenme kararı aldı. ‘Ateizm Derneği Girişimi’ adıyla örgütlenme çalışmalarını yürüten ateistlerin amacı, bir dernek kurarak çalışmalarına yasal olarak devam etmek. Ateizm Derneği Girişimi’nden Tolga İnci (42) ve Ahmet Balyemez’le (31) konuştuk.
Bir grup Türkiyeli ateist örgütlenme kararı aldı. ‘Ateizm Derneği Girişimi’ adıyla örgütlenme çalışmalarını yürüten ateistlerin amacı, bir dernek kurarak çalışmalarına yasal olarak devam etmek. ‘Ne mahkemede, ne sokakta hiçbir ateist kendini yalnız hissetmeyecek’ sloganıyla kolları sıvayan Ateizm Derneği Girişimi’nin adını kamuoyu ilk kez geçtiğimiz günlerde gerçekleşen #İnternetimeDokunma eyleminde taşıdıkları dövizle duydu. Ateizm Derneği Girişimi’nden Tolga İnci (42) ve Ahmet Balyemez’le (31) konuştuk.
Bir ateist derneği kurma fikri nasıl doğdu?
Bir yazılım firmasında çalışan Tolga İnce ve tarihçi Ahmet Balyemez nasıl ateist olduklarını anlattılar:
T.İ: Ben 13 yaşındayken kutsal kitapları okuyarak dinsiz oldum. Sadece Kuran’ı değil, İncil ve Tevrat’ı da okudum. Okuyunca ‘Bu ne yahu!’ dedim. İlkin deist sonrasında da ateist oldum. Tanrı fikrini aşabilmek bir anda mümkün olamıyor çünkü.
A.B: 25 yaşında askerlik yaptım, o zamanlar inançlıydım, çok çok iyi bir Müslümandım hem de. Lisedeyken cebimde Kuran taşırdım. Bunun yanında iyi bir laikliktim de. Benim İslam anlayışım vicdani bir şeydi yani. Oruç tutardım ya da namaz kılardım, bunları kimseye söylemezdim. Askerden gelince ‘Eğer sonsuz sevgisi olan bir tanrı varsa, bu dinler ondan olamaz’ diye düşünerek Tolga gibi ilkin deist, sonrasında da ateist oldum.
Tolga İnci: Bir grup ateist olarak internet üzerinden biraraya geldik. Birinin başı sadece ateist olarak derde girdiği zaman çalabileceği bir fiziki kapı olmalı, hukuki destek verilmeli dedik. Türk Ceza Kanunu’nunda yer alan bazı maddeler nedeniyle Sevan Nişanyan ve Fazıl Say gibi göz önündeki ateistler yakın zamanda bazı davalara muhatap oldu. Türkiye’de artık neredeyse ‘Ben ateistim’ demek dine hakaret anlamına gelmeye başladı. Başbakan’ın ‘Ateist teröristtir’ tarzında lafları normal karşılanır hale geldi. Ateistler olarak ‘Biz de buradayız!’ dememiz gerekiyor. ‘Artık ne mahkemede, ne sokakta hiçbir ateist kendini yalnız hissetmeyecek’ dedik ve bu şekilde başladık.
Türkiye’de daha önce ateistler bir takım örgütlenme girişimlerinde bulundu. Sizin bu girişimlerden farklarınız olacak mı?
T.İ: Evet, bizimki farklı olarak, gerçek bir örgütlenme. Ateistlere açılan davalara bakarsak, bu davalar gerçek! Adnan Oktar ve ekibinin açtığı davalar gerçek! Derneklerin tüzel bir kişiliği var, artık ateistin birine bir şey denildiğinde ‘Hop bir dakika, ne diyorsun!’ diyerek gerçek bir mücadele vereceğiz. Nasıl Alevi bir vatandaş bir mağduriyet yaşadığı zaman, Alevi dernekleri tepki gösteriyorsa, biz de öyle gerçek bir tepki göstereceğiz. Öte yandan, biz herhangi bir ideolojiye bağlı değiliz. Ateizme ideolojik değil, bilimsel yaklaşmak istiyoruz. Daha önceki ateist hareketleri bitiren komünizm veya Atatürkçülük gibi sadece bir ideolojiye bağlı olmalarıydı.
Ahmet Balyemez: Daha önceki girişimler bütün ateistleri kucaklayamadı. Belli siyasi-etnik grupların arka bahçesi olarak kaldılar. ‘Ateizm Derneği’ diyoruz fakat yalnız ateistlerin değil, deistlerin ya da agnostiklerin de kendilerini yalnız hissetmeyecekleri bir yer olacağız. Çünkü bu insanların en büyük problemlerinden biri de kendilerini yalnız hissetmeleri.
Sizi neden #İnternetimeDokunma eyleminde gördük?
T.İ: Eylemin ateizmle doğrudan bir ilgisi yoktu ama internet bizim kendimizi en rahat ifade edebildiğimiz bir yer, dolaylı olarak bir alakası var yani. Yeni yasayla birlikte herhangi bir site mahkemeye gerek kalmadan dört saat içinde kapatılabilecek. Evet, sanal yerine filli örgütlenmeyi seçtik ama internet biz ateistler için çok önemli bir mecra.
Sosyal medyada bu eylemle birlikte adınız duyulduktan sonra size nasıl geri dönüşler oldu?
T.İ: Olumlu tepkiler geliyor tabii. Ama ‘Siz bizim çocuklarımızı dinden çıkarmak için dernek kuruyorsunuz, yanacaksınız!’ diyenler de oldu. (Gülüyor)
A.B: Ee siyasiler ‘Bunlar ateist’ diye bizi hedef gösterirse, böyle tepkilerin gelmesi normal aslında. Her seçim çalışmasında Tayyip Erdoğan böyle lafları hep ediyor. Türkiye’de insanları ‘Sünni-Alevi’ diye ayrıma tabi tutan bir siyasi kitle varken, bizim içimiz tabii ki kolay olmayacak.
Tek tanrılı dinlerin yurdu olan, bu tek tanrılı dinlerin mensuplarının çoğu zaman inançları nedeniyle birbirleriyle savaştığı Ortadoğu’da değil de, örneğin Uzakdoğu’da doğsaydınız yine de ateist olur muydunuz?
T.İ: Mesela ‘iyi’ dediğimiz Budizm’de de karma, reenkarnasyon gibi inanışlar var. Bu iyi değil. Budizm’de bir çocuk üç bacaklı falan doğmuşsa, Budistler ‘Önceki hayatında ne günahlar işlemiş de bu çocuk böyle doğmuş?’ diye düşünüyor. Bu da bizce berbat bir düşünce tarzı. Ama yine de Uzakdoğu’da doğsaydık şu anki gibi uyanabilecek miydik, bilmiyorum.
A.B: Ben Ortadoğu’da doğmuş olmamız konusunda o kadar şansız olduğumuzu düşünmüyorum. Suriye’de veya Irak’da doğmuş olsaydık şansız sayılabilirdik. Ama Türkiye’nin çoğunluğu her ne kadar muhafazakâr olsa da zamanında dinde Türkçeleştirme çalışmalarıyla, laikliğin anayasaya girmesiyle birlikte, bizim gibi düşünen insanların ellerinde daha net kaynakların olduğunu düşünüyorum. Mesela günümüzde bu sayede, bir Turan Dursun kitabını okuyabiliyorum ya da Kuran’ı Türkçe okuyabiliyorum. Bu çok iyi bir şey.
Kaynak: Agos
İlgili Dosyalar:
- haber fotoğraf [JPG] [15.59K]