Japonya ile Nükleer İşbirliği Anlaşması'nın TBMM’den geçmesi üzerine Bianet'ten Nilay Vardar'ın güncelliğini koruduğunu düşündüğümüz haberini yeniden paylaşıyoruz.
Yaşayanlar “deniz üstünde yüzen kent” diyorlar Sinop’a.
175 kilometrelik sahili, uçsuz bucaksız doğasıyla tipik bir Karadeniz kenti Sinop.
Türkiye ortalamasının iki katı ormanlık alana sahip kentin temel geçim kaynağı balıkçılık.
Balık göç yolları üstündeki Sinop, 3500 balıkçının ağlarına takılan 23 çeşidiyle Türkiye'nin balık ihtiyacının yüzde 10'unu karşılıyor.
Fabrikası olmayan 38 bin nüfusa sahip kentin en büyük sorunu işsizlik. Herkes çözümü kentin “turizm ve eğitim” odaklı gelişiminde görüyor. Ancak hükümetin kente uygun gördüğü gelişim, İnceburun yarımadasına, yani Türkiye’nin en kuzey noktasına ülkenin ikinci nükleer santralini yapmak.
Termik santrali kovdular
Bu yılın başında Fukuşima felaketinin yaşandığı Japonya’daki hükümet ile Türkiye arasında imzalanan hükümetlerarası anlaşmayla (henüz iki ülkenin de meclisinde onaylamadı) 20 yıldır santral yapılmak istenen Sinop’ta bu amaca bir adım daha yaklaşıldı.
İnceburun'da santralin yapılmak istendiği alan için denizde araştırma çalışmaları başladı bile. Gerze’de köylülerin büyük direnişi ile termik santrali engelleyen kent, şimdi de nükleer santrale karşı mücadele ediyor.
Köylerini terk etmek istemiyorlar
Nükleer Karşıtı Platform'un davetiyle bir grup gazeteci Fukuşima felaketinin yıldönümünde Sinop'taydık.
Santral doğal yapısını bugüne kadar koruyabilmiş Akliman, Sarıkum ve Hamsilos Tabiat Parkı’nın kapsayan İnceburun’a yapılmak isteniyor. Yanındaki 2 bin nüfuslu Abalı Köyü'nün boşaltılması gündemde.
Köy halkı sabahtan akşama kadar ormancılık ve tarımın getirdiği ağır işlerle boğuşsa da doğayla kurdukları bu ilişkiden memnunlar.
Sinop turizm istiyor
Şaziye Demir, köylünün toprağını terk etmek istek istemediğini söylüyor. “Patlarsa çok kötü oluyormuş” diyerek, Karadeniz’deki birçok kişi gibi eşinin de kanser olduğunu ekliyor.
Aynı köyden Ali Çeken ise “Topraktan geldik, toprağa gideriz” diyor kesin bir ifadeyle.
Kent merkezinde de durum farklı değil. Ancak konuyla ilgili yapılmış bir anket yok. Taleplerden biri de nükleer yapılacaksa mutlaka referanduma sunulması.
Ev kadını Şerife Teslim, Çernobil kazası sonrasında Karadeniz'de kanserin yüzde yüz arttığına dikkat çekerek "Sinop'un nüfusu az diye, gözden çıkarmak istiyorlar. Ama Gerze'de nasıl termik santrale izin vermediysek nükleere de vermeyeceğiz" diyor.
Santralin iş imkanı yaratacağı algısı için memur Turhan Dinçer ise "Fabrikadan, işten vazgeçtik. Yaşam alanlarımızı korumanın derdine düştük. Türkiye'deki bu denetimsizlikle en ufak bir sızıntıda mahvoluruz" diyor.
Balıkçılık bitecek
Balıkçı Rafet Alp, sadece geçim kaynaklarının değil, denizle kurdukları ilişkinin de kaybolacağını söylüyor: "Dünya bize yeter ama kullanmasını bilmiyoruz."
Su Ürünleri Kooperatifleri Bölge Birliği Başkanı Ali Bayrak, balığın yüzde 70'inin çıkartıldığı İnceburun'a yapılacak santralin deniz suyunu ısıtarak balıkçılığı yok edeceğini düşünüyor.
Pastane sahibi Selçuk Üstün ise her ne kadar Çernobil gibi bir felaketten korksa da santral sayesinde kentteki işsizliğin azalacağını düşünerek desteklediğini söylüyor.
Bitkisi, kuşları gidecek
Bu seçimde de aday olan CHP’li Belediye Başkanı Baki Ergül, santralin 5 bin kişiye iş imkanı yaratacağı söylenrek halkın kandırıldığını belirterek kentin gelişiminin santralde değil “turizm ve eğitim”de gördüklerini söylüyor. CHP, referandum yapılması için parlamentoyu zorlayacak.
Sinop Çevre Dostları Derneği Başkanı Hale Oğuz, 10 bin yıllık geçmişe sahip Sinop’un iklimi ve coğrafyası ile insan yaşamına ne kadar uygun olduğuna dikkat çekiyor.
Santral yapılacak alandaki koruma statülerinin yıllar boyunca azaltıldığına, yol yapımı bahanesiyle ağaç kesimine başlandığını belirtiyor: "Sinop'ta biri sadece burada yetişen 120 endemik bitki türü var. Santralin yapılacağı Sarıkum Gölü 'Önemli Kuş Alanı' listesinde yer alıyor. Çoğu korunması gereken 150 kuş türü tespit edilmiş."
Atık sorunu çözülmedi
NKP’nin düzenlediği panelde ise düğün salonun tıklım tıklım olması halkın nükleer santral hakkında merak içinde olduğunun göstergesiydi.
Prof. Dr. Hayrettin Kılıç, sözlerine ortamda yaptığı radyasyon ölçüm aletini göstererek başlıyor: "Şu anda ölçtüm, 0,07. Dünya ortalamasının aşağısında. Burasi bir cennet."
1950’lerde nükleer santral yapmanın asıl amacının plütonyum üreterek nükleer silah yapmak olduğunu belirten Kılıç, şu anda ABD, Fransa, Rusya ve Japonya’nın elinde plütonyum olduğunu ancak Türkiye’de olmadığını hatırlattı.
Kılıç, nükleer atık sorunun hala çözülmediğini ABD’nin atıkların etrafını betonla kapladığını ancak halk ve hükümetin 20 yıldır mahkemelik olduğunu söyledi. ABD Başkanı Barack Obama’nın atıklar için New Mexico kentini seçtiğini ancak eyaletin bu atıkların geçmesine izin vermeyeceğini hatırlattı.
145 reaktör kapatıldıDünyada nükleer santraller 1954'ten bu yana devrede. ABD'den Ermenistan'a 31 ülke nükleer santrale sahip. Aralarında Türkiye'nin de olduğu yaklaşık 20 ülke ise ilk kez ya da yeni nükleer santral kurmayı düşünüyor. 69 reaktör inşa halinde. 58'i Asya'da 11'i Batıda. Dünyada 193 nükleer santralde 436 reaktör çalışıyor. Bugüne kadar 145 reaktör kapatıldı. Almanya, İspanya, Belçika hepsini kapatma kararı aldı. |
Deniz hayatı bitecek
Kılıç, Sinop Samsun deltasının uluslararası koruma alanları içinde yer aldığını vurgulayarak halkın temel geçim kaynağı balıkçılığın yok olacağına dikkat çekti.
“Santraldeki reaktörler denizden çektiği suyla ekipmanı soğutup denize geri veriyor. Kaliforniya’daki santralde denizden alınan su nedeniyle fok ve balıklar kütleler halinde ölüyor. Deniz suyu da 4-5 derecenin üstünde ısınıyor. Karadeniz’de balıklar lavralarını 20-30 metre yükseklikte bırakıyor. Santralin çektiği 1 metreküp suya 1 lavra dahi düşse, ki çok daha fazla olacak, tüm lavralar santralde haşlanacak. Deniz hayatı tamamen bitecek."
Çernobil ve Fukuşima felaketini hatırlatan Kılıç, dünyanın artık nükleer santralden vazgeçtiğini vurgulayarak Gaziemir ve Manisa'daki radyasyon artışını durduramayan Türkiye'nin bu enerjiye yönelmesinin "açıklanamaz" olduğunu belirtti.
Yurttaş sormalı, neden istiyorsunuz?
Elektrik Mühendisleri Odası Eski Başkanı Nedim Bülent Damar, hükümetin “ucuz" olarak sunduğu nükleer enerjinin aslında böyle olmadığını şöyle anlattı:
"13 yılda enerji talebi yüzde 5 artmış. Yüzde 8'e çıkmaz. Veriler manipüle ediliyor. Enerjide yüzde 74 dışa bağımlıyız. Nükleer yakıt yok. Sadece beş ülke nükleer yakıt satıyor. Aranız bozulursa, santrale kilit mi vuracaksınız? Şu anda elektrik alım fiyatı 9-59 sent. Akkuyu ve Sinop’tan 12,35 ve 11,83 sente elektrik alınacak. Bunun neresi ucuz. O zaman neden yapıyoruz? Yurttaşın hükümete bunu sorması gerekiyor?”
Bütün dünyanın vazgeçtiği nükleer santral sorunu Sinop'un başını bir müdddet daha ağrıtacak gibi duruyor. Doğasıyla mutlu Sinoplunun isteği kente nükleer değil, daha çok kişinin gelmesi.