Kemal Ördek tarafından yazılan "Seks İşçiliği: Mitler ve Gerçekler" Açık Toplum Vakfı’nın finansal desteğiyle Kırmızı Şemsiye Cinsel Sağlık ve İnsan Hakları Derneği tarafından yayınlandı.
Seks işçiliğini çepeçevre saran olumsuz imaj, bizzat devlet kurumları, tek tek bireyler ve toplum yapısında son derece belirleyici role sahip aile, eğitim sistemi, askerlik, yaygın emek piyasasının kendi dinamikleri ve medya gibi kurumlar aracılığı ile sürekli şekilde yeniden üretilmekte ve güçlenmektedir. Bu olumsuz imaj, seks işçilerini karşısına alan ”genel ahlak” , ”Türk aile yapısı” , ”namus” , ”haysiyet” ve benzeri kavramlar ile pekiştirilirken, seks işçileri damgalanma, ötekileştirme, dışlanma, ayrımcılık ve şiddet sarmalı içerisinde yaşam mücadelesi sürdürmeye çalışmaktadır.
Sistemin kendi kurumları ve dinamiklerinin dışında, toplumsal muhalefet yürüten çeşitli toplumsal kesimlerden gruplar da seks işçiliği ve seks işçileri hakkında yaygın şekilde var olan olumsuz imajı destekler nitelikte politika ve söylem üretmektedir. Cinsellik, kadına yönelik şiddet, cinsel özgürlük ile ”işçi” veya ”emekçi” gibi kavramların geleneksel anlayış üzerinden algılanışı ve hakim statükocu açıklamalar, seks işçilerinin özne olarak iradelerini değil, seks işçilerinin ”mağduriyet”lerini gündeme taşımak suretiyle hak taleplerini ve eşitlik arzularını görünmez kılmaktadır.
Bu çalışma, seks işçileri ile yapılan görüşmelere ve seks işçileri hareketinin uzun yıllardan bu yana dile getirdiği argümanlara dayanarak, toplumsal kabul görmüş ve ezbere söylemler ile klişelerden destek alan mitleri tersyüz etmek niyetindedir. Zira biliyoruz ki, seks işçilerinin kendi söylemlerine dayanmayan, başka gruplar tarafından çeşitli politik gündemlere hizmet etsin diye üretilmiş, üstten ve klişeleşmiş iddialar, sistemin kendisini besleyen ataerki, heteroseksizm gibi ideolojileri ve seks işçilerini hedef alan orospufobik söylem ve politikaları güçlendirmektedir. ”
Kemal Ördek, Ağustos, 2013
SEKS İŞÇİLİĞİ VE SEKS İŞÇİLERİ HAKKINDA YAYGIN OLAN YANLIŞ BİLGİLER VE GERÇEKLER
İDDİA: ”Fuhuş kadın bedenine yönelik bir şiddet biçimidir.”
GERÇEK: Seks işçiliği bir işçilik biçimidir. Seks işçiliği bir emek biçimidir. Ayrıca, seks işçiliği, sadece kadınlar tarafından yapılmamaktadır. Birçok erkek de cinsel hizmet sunmakta ve karşılığında para almaktadır. Yine birçok trans kadın ve trans erkek de seks işçiliği yaparak hayatlarını idame ettirmektedirler.
Şiddet, seks işçiliğine özgü bir gerçeklik değildir. Seks işçisi kadın, erkek ya da transeksüeller, güvenliksiz ve korunmasız alanlarda çalışmak zorunda oldukları, seks işçiliğini çevreleyen mevzuat ve fiili uygulamalar tarafından hedef gösterildikleri ve ataerki, heteroseksizm, cinsiyetçilik, homofobi, bifobi, transfobi, orospufobi ve benzeri dinamiklerle çıplak şekilde karşılaştıkları için şiddete maruz kalmaktadırlar.
”Ben bu işi yapmasam, açlıktan öleceğim, bana kim bakacak? Şiddetmiş, asıl ben bu işi yapmasaydım şiddetin göbeğine düşecektim. Şimdi en azından kiramı ödüyorum, o zaman sokakta kalacaktım, pezevengi, mafyası, çetesi çöreklenecekti üzerime.”
Seks işçiliği, diğer ağır işçilik biçimleri gibi bir işçilik biçimidir. Seks işçiliği, illegal veya ”yeraltı” olarak tabir edebileceğimiz, fiziksel, cinsel, psikolojik şiddet biçimlerinin yoğun şekilde yaşandığı alanlarda, mevzut ve fiili uygulamaların zorlamasıyla yapıldığı bir şiddet, bu emek biçiminin bir parçası gibi algılanmaktadır. Seks işçiliğinin, seks işçilerinin ihtiyaç ve hak talepleri dikkate alınarak düzenlendiği veya suç olmaktan çıkarıldığı yerlerde, seks işçilerine yönelik şiddetin azaldığı çeşitli çalışmalarla ortaya konmuştur. İlgili çalışmalarda, şiddetin azalmasındaki en büyük etken olarak, seks işçiliğinin suç olmaktan çıkarılmasıyla ve bununla ilintili olarak seks işçilerinin damgalanma süreçlerinin zayıflamasıyla, seks işçilerinin yaşanan şiddet sonrası korunma mekanizmalarına erişimlerinin artması işaret edilmiştir.
İDDİA: ”Seks işçisi kadınlar kurban/mağdur olarak düşünülmelidir.”
GERÇEK: Seks işçileri işçi ve emekçidir. Seks işçilerinin çalışırken şiddet veya diğer hak ihlalleri ile karşılaşmaları ve mağdur olmaları, bir önceki başlıkta da belirtildiği gibi, seks işçiliğini çevreleyen mevzuatın ve bu mevzuat üzerinden hayata geçirilen fiili politikaların seks işçilerini koruyacak şekilde değil, aksine seks işçilerini cinsel, fiziksel, psikolojik ve ekonomik olarak hedef alacak şekilde tasarlanmasının sonucudur. Aynı şekilde, toplumda egemen orospufobik, homofobik, bifobik, transfobik ve bazı durumlarda ortaya çıkan ırkçı ve göçmen karşıtı algı ve tutum da seks işçilerini mağdurlaştıran faktörler arasındadır. Seks işçiliğini toptancı bir yaklaşım ile değerlendirmek, seks işçilerini şiddete iten mevzuat ve politikaların oluşturulması sürecine katkı sunmak dışında bir işe yaramamaktadır. Bu da, daha çok şiddet, cinayet, ayrımcılık ve baskı politikası demektir.
”Tatlım, mağdursam beni polis mağdur ediyor, ev sahibim mağdur ediyor, kolim mağdur ediyor. Bu işin ne suçu var? Tamam, başka bir mesleğim olsun isterim, belki daha az mağduriyet yaşarım ama devlet de bizi görse, polis şiddetini, koli dayağını durdursa, bizi korusa mağdur filan olmayız. Ben bu işi yapıyorum, çünkü paraya ihtiyacım var, sanki diğer meslekler çok mu daha az namuslu veya şiddetsiz?”
Seks işçilerini kurban veya mağdur olarak gören ve buna uygun şekilde söylem ve politika üreten yaklaşımlar ”mağdur” olduğunu iddia ettikleri kadınları korumamakta, aksine bu kadınları ”mağdur bedenler”e indirgeyip, söz ve iradelerini görmezden gelmektedir. Unutulmaması gereken bir gerçek de, güvenli ve korunma mekanizmalarına erişimin olduğu alanlarda yapılabilmesi halinde seks işçiliği kadınları ”ezen” değil, aksine kadınları erkekler karşısında güçlendiren bir sektör olduğudur. Birçok kadın, diğer meslekleri yapan diğer birçok kadın gibi, çocuklarına veya diğer aile üyelerine bakabilmek, kendi hayatlarını idame ettirebilmek, kısacası ekonomik olarak ayakta durabilmek için seks işçiliği yapmaktadır. Dolayısıyla, seks işçiliği üzerinden üretilen, kanıt temelli olmayan ve sadece belirli politik amaçlara endeksli bütün olumsuz yaklaşımlar, seks işçisi kadınların ekonomik ve toplumsal olarak daha da fazla ötekileştirilmesi ve güçsüzleştirilmesiyle sonuçlanmaktadır.
İDDİA: ”Fuhuş, insan ticaretinin bir parçasıdır.”
GERÇEK: Avrupa’nın çeşitli ülkelerinde ve özellikle ABD gibi ülkelerde bu anlayış hakimdir. Türkiye’de de çeşitli feminist çevreler, bu bakış açısına sahiptir. Seks işçiliği, yukarıda belirtildiği gibi bir işçilik biçimidir. Seks işçiliği, seks işçisi kadın, erkek veya transların emek piyasasındaki arz ve talep dengesi içerisinde rıza göstererek gerçekleştirdikleri bir cinsel hizmet sunumudur.
”Ne ticareti, buradaki tek ticaret fantezi ticaretidir. Kimsenin beni zorla alıkoyduğu veya sattığı yok, olmadı da. Kendim başvurdum, üstelik geneleve girişimi mahkeme kararı ile yaptırdım. Zorladım yani.. Sırf bu geneleve girebilmek için kapıda bekleyen kaç yüz kadın var biliyor musun?”
Kadınlar ve kız çocukları ve bazı durumlarda erkek çocuklarını hedef alan insan ticareti vakalarının fazlalığı, seks işçiliğinin insan ticareti ile eşdeğer tutulmasına vesile olmamalıdır. Konuya insan ticareti perspektfinden bakıldığında ortaya çıkan söylem ve politikalar, hem Türkiye özelinde hem de dünyanın diğer ülkelerinde de tecrübe edildiği gibi, bu işi ekonomik gelir elde etmek amacıyla yapan seks işçilerinin evlerinin basılmasına ve polis tarafından fiziksel şiddete maruz kalmarına, beraber gönüllü şekilde çalıştıklarını iş arkadaşlarının ”insan taciri” olarak yaftalanıp Türk Ceza Kanunu üzerinden ağır cezalarla karşılaşmalarına ve başka ülkelerden Türkiye’ye gönüllü şekilde gelen ve kendi rızaları üzerinden aracılarla işbirliği yaparak bunu gerçekleştiren seks işçilerinin damgalanarak, deşifre edilerek, zorunlu HIV testlerine tabii tutularak ve ülkelerine zorla gönderilerek göçmenlerle insan hakları standartlarını ihlal eden her türlü uygulamayla karşılaşmalarına sebep olmaktadır.
İnsan ticareti ile mücadele etmek amacıyla hükümetin ve sivil toplum kuruluşlarının oluşturduğu politikaların, seks işçilerinin görüşleri alınarak oluşturulması gerekmektedir. Aksi takdirde, şu anda da olduğu gibi yürütülen her türlü politika, kendi rızası ile bu işi seçen seks işçilerini hedef almaya, gerçekten insan ticareti mağduru olan kişileri görünmez kılmaya ve onlara yardım etme ihtimalinin azalmasına yarayacaktır.
İDDİA: ”Seks işçiliği kolay para kazanmak için yapılmaktadır.”
GERÇEK: Seks işçiliği bir ağır işçilik biçimidir. Seks işçiliği, kişiler arası iletişim, girişimcilik, yoğun beden performansı, cinsel hizmetin pazarlanması ve benzeri konularda yetenek gerektiren bir meslektir. Seks işçileri, çalışırken çeşitli şekillerde şiddete maruz kalmakta, gündelik yaşamlarında seks işçiliği sebebiyle damgalanma ve ayrımcılık ile karşılaşmakta ve toplumun çeperlerine itilmektedir. Aynı şekilde, seks işçiliği yaparken karşılaşılan birçok zorlukla başa çıkabilmek amacıyla bazı seks işçileri madde kullanımına yönelmekte ve bu durumda da beraberinde çeşitli sağlık sorunları ve fiziksel güvenlik zaafları getirmektedir. Buna ek olarak, seks işçileri aileleri, arkadaş çevreleri, partnerleri, komşuları, kolluk kuvvetleri, yargı kurumları ve benzeri birçok kişi ve kurum tarafından hedef alınmakta ve meslekleri dolayısıyla çeşitli güvenlik sorunlarıyla karşılaşmaktadırlar. Kısacası, seks işçiliği kolay para kazanılacak bir meslek değildir.
”Kolay para mı? Gelsinler görsünler bakalım, bir kere de onlar caddeye çıksınlar, yapabiliyorlar mı görürüz.. Her gün şiddet, parkta özel güvenlik dövüyor, gece caddeye çıkıyoruz polis zorla karakola götürüyor, müşteri gasp ediyor, 5-6 saat topukluyla ayakta bekliyoruz, gelen geçen taciz ediyor, laf atıyor.. Hala caddeye çıktığımda dizlerim titriyor bazen. Kolay paraymış..”
İDDİA: ”Seks işçileri HIV ve diğer cinsel yolla bulaşan hastalıkları yayan kişilerdir.”
GERÇEK: Sürekli cinsel performans gösterdikleri ve birincil olarak kendi sağlık durumlarının olumsuz şekilde etkileneceğini bildiklerinden, seks işçileri sürekli şekilde cinsel yolla bulaşan hastalıklara karşı korunma önlemlerini almaya çalışırlar. Ekonomik gelir elde etme sürecinde ciddi sıkıntılar yaşayan seks işçilerinin önemli bir bölümü, kondom ve benzeri araçlara erişmekte sıkıntı yaşamakta, kendi bütçelerinden harcama yaparak kondoma ulaşamamaktadırlar. Bir elin parmak sayısını geçmeyecek sayıdaki sivil toplum kuruluşlarından ücretsiz kondom edinebilen seks işçileri dışındaki büyük çoğunluk kondom ve kayganlaştırıcıya erişememekte, Sağlık Bakanlığı’na bağlı kurumlarda etkin şekilde kondom dağıtımını gerçekleştirememektedirler. Sonuç olarak, kendi cinsel sağlık durumları ve bedensel güvenlikleri açısından cinsel yolla bulaşan hastalıklara karşı korunmak isteyen seks işçileri, korunma ve önleme araçlarına etkin şekilde ulaşamamaktadırlar.
Cinsel yolla bulaşan hastalıkların yayılması konusunda seks işçileri kadar müşterilerinin de eğitilmesi gerekmektedir. Zira çoğu müşteri, kondom kullanmadan cinsel ilişkiye girmek istemekte ve seks işçilerini buna zorlamaktadır. Kondoma erişimi ve ekonomik durumu iyi olmayan seks işçilerinin bazıları da, müşterinin kondomsuz cinsel ilişki talebine olumlu yanıt vermektedir. Cinsel yolla bulaşan hastalıklar konusu, hem halk sağlığı noktasında hükümet politikalarıyla hem de seks işçilerini çevreleyen ekonomik durum, bilinç düzeyi ve müşterilerle girilen ilişki sırasında karşılaşılan şiddet ihtimali gibi faktörler ile birebir etkilidir. Ancak, seks işçileri HIV ve diğer cinsel yolla bulaşan hastalıklar konusunda fail olarak algılanmamalıdır, zira böylesi bir bakış açısı halk sağlığı ve seks işçilerinin insan hakları durumu açısından olumsuz sonuçlar doğurma potansiyeline sahiptir.
”Asıl biz olmasak bu hastalıklar yayılacak, bunu anlamıyorlar ki.. Sanıyorlar ki biz insanlarla prezervatifsiz ilişki istiyoruz, alakası yok. Müşteri geliyor, zorla prezervatifsiz ilişkiye girmek istiyor, bazısı bu şekilde tecavüz ediyor. Ama ben asla ilişkiye girmiyorum o şekilde.”
İDDİA: ”Seks işçileri bedenlerini satar; dolayısıyla seks kölesidirler.”
GERÇEK: Önceden de belirtildiği üzere, seks işçiliği para, mal veya başka bazı ihtiyaçların karşılanması karşılığında cinsel hizmet sunumudur. Seks işçilerinin seks kölesi olduklarına yönelik iddia, modası geçmiş bir klişedir. Seks işçileri bedenlerini satmaz veya kiralamazlar; seks işçileri cinsel hizmet satarlar ve karşılığını alırlar. Seks işçiliği, bu noktada, diğer işçilik ve emek biçimlerinden farklı değildir. Seks işçiliğinin insan ticareti ile ilişkilendirilmesi ve hatta insan ticareti ile eşdeğer tutulması üzerinden yapılan yorumlar ise seks işçiliği ve insan ticaretinin ortaya çıkış koşulları hakkındaki bilgisizlikten veya bilinçli bir politik gündem oluşturma çabasından ileri gelmektedir. Alana inilerek, bizzat seks işçileri ile görüşülerek, seks işçilerinin çalıştıkları yerlere özgün analiz yapılarak, belirli bir politik niyete göre tasarlanmayan ve veri toplanarak yapılan hiçbir çalışma, seks işçilerinin söz, irade ve çalışma koşullarının ”köle” olduklarını göstermemiştir.
”Kimseye bir şey sattığım yok, gördüğün gibi bedenim ben de duruyor. Ben müşterilerime cinsel zevk sunuyorum, hatta bazısı oluyor hiç bana dokunmuyor bile, gelip konuşup derdini anlatıp gidiyor.”
İDDİA: ”Genelevlerdeki kadınlar, patronların şiddeti altında bizzat devlet tarafından pazarlanmaktadır. ”
GERÇEK: Genelevleri devlet değil, işletmeciler işletir. Bu işletmeciler devlet tarafından görevlendirilmiş kişiler değildirler. Buna ek olarak, genelevlerin faaliyetlerini nasıl gerçekleştirecekleri spesifik bir mevzuat ile düzenlenmiştir. Genelevlerle ilgili belirli bir mevzuatın varlığı, devletin genelevler özelinde seks işçiliği alanını düzenlediğini gösterir; ancak bu durum devletten bağımsız çalışan işletmecileri reddetmemiz için geçerli bir sebep değildir.
”Devletin bizi pazarladığı yok. Zaten bu meslekte bedenimizi kimse bizden satın almıyor. Biz hizmet sunuyoruz, zevk sunuyoruz. Müşteri gelip hizmetini alır gider. Kimse kimseye bedenini kiralamıyor.”
Kamuoyuna hakim olan genelev patronları imajı, Yeşilçam filmlerine konu olmuş, yıllar öncesinin efsanelerinden bir tanesidir. Bazı seks işçisi kadınlar, yıllar öncesinde bu ve benzeri durumların yaşanmış olabileceğini; ancak son dönemlerde böyle bir şeyin olmasının mümkün olmadığını belirtmişlerdir. Unutulmaması gereken bir gerçek de şudur ki, genelev patronları dediğimiz kişilerin belirli bir kısmı, zaten belirli bir süre genelev çalışanı olmuş seks işçileridir.
”Patronlar bizden korksunlar asıl. Vekiller, patronlar.. Emniyet sürekli bunları teftiş ediyor, özellikle çalışan kızlara gelip sual ediyorlar, bir sıkıntınız var mı diye.. Asıl madiliği biz yapıyoruz vekile, patrona (gülüyor).”
İDDİA: ”Genelevlerin kapatılması veya seks işçilerinin müşterilerinin cezalandırılması yönünde oluşturulacak bir mevzuat ve bu mevzuata dayalı politikalar fuhuşun ve dolayısıyla şiddetin bitmesini sağlar. ”
GERÇEK: Bu iddiayı kanıtlayacak hiçbir çalışma mevcut değildir. Var olduğu iddia edilen çalışmalar ve bu çalışmalara dayalı kampanyalar, ne yazık ki konunun özneleri olan seks işçilerini değil, seks işçileri dışındaki bütün aktörleri dinleyerek oluşturulmuş kampanyalardır. Genelevlerin kapatılması veya seks işçilerinin müşterilerinin cezalandırılması yönünde atılacak adımlar, seks işçiliğinin korunmasız alanlarda yapılmasına, seks işçilerinin şiddete ve sömürüye daha açık hale gelmesine, mafyavari illegal grupların sayısının artmasına ve seks işçilerinin yeraltı illegal ilişkiler ağına dahil olmasına vesile olacaktır.
”Ne şiddeti, öyle bir şey olması mümkün mü? Asıl sokağa düşersek şiddet başlayacak. Bir gözümü kaybettim ben kaç sene önce. Neden? Çünkü sokakta fuhuş yapmak zorundaydım; dayak yedim, gözümden bıçaklandım. 10 seneye yakın güven içerisinde burada mesleğimi icra ediyorum.”
İDDİA: ”Erkek seks işçisi olmaz; erkekler bu alana keyifleri için girer ve kadın seks işçileri kadar sıkıntı çekmezler. ”
GERÇEK: Bu iddia gerçekdışıdır. Öncelikle, erkek seks işçileri dünyanın geri kalanında olduğu gibi Türkiye’de de son derece görünmezdirler. Bu görünmezliğin çeşitli sebepleri vardır ve bu sebepleri şöyle sıralayabiliriz: a) Seks işçiliği toplum genelinde bir tabu olmaya devam etmektedir ve bu sebeple erkek seks işçileri mesleklerini deşifre etmek istemezler. b)Erkeklere cinsel hizmet sunan erkek seks işçileri, topluma hakim olan yaygın homofobi ve bifobi dinamikler sebebiyle deşifre olmak istemezler. c) Seks işçiliğini suç haline getiren mevzuat ve politikalar ile eşcinsellik yasal olarak suç olmasa da kanun uygulayıcılarının homofobik tutum ve tavırları dolayısı ile erkek seks işçileri deşifre olmak istemezler. d) Çoğu erkek seks işçisi ikili bir hayat yaşamaktadır. Bir yandan aile hayatı, ebeveynleri, eşleri, partnerleri veya diğer iş hayatları devam ederken, diğer yandan seks işçiliği yapan birçok seks işçisi erkek bulunmaktadır. Bu sebeple çoğu erkek seks işçisi görünür olmak istemez. e) Çoğu erkek seks işçisi, kendilerini genellikle kadın seks işçileriyle özdeşleşmiş ”fahişe” kavramı ile ifade etmez ve aynı grup içerisinde görünmek istemez. Çoğu erkek seks işçisi, seks işçiliğine atfedilen olumsuz imaj sebebiyle ya kendini seks işçisi olarak tanımlamaz ya da ”jigolo” , ”eskort” , ”rentboy” gibi ifadeler ile tanımlanmayı tercih eder.
Erkeklerin bu sektörde çalışırken sorun yaşamadığına dair bilgi doğru değildir. Erkek seks işçilerinin evleri basılamakta; sokakta çalışan erkek seks işçileri müşteriler, çeteler veya polisten fiziksel şiddet görmekte, tecavüze uğramakta veya keyfi gözaltılar veya para cezaları ile mağdur edilmekte, cinsel yolla bulaşan hastalıklara karşı korunma ve önleme araçlarına erişimde sıkıntı yaşamakta ve birçok başka sorun ile karşılaşmaktadır.
”Bizi kimse görmüyor aslına bakarsan. Erkek seks işçileri yok sanıyorlar, ama parklara gitsinler, eskort veya arkadaş bulma sitelerine bi girsinler, görsünler bakalım ne kadar çok olduğumuzu. Parklarda çalışan özel güvenlikle boğuşuyor, tecavüze uğrayanlar utanıyor, konuşamıyor; bazıları ikili hatta üçlü hayatlar yaşıyor.. Sanki sadece kadınlar yapıyor bu işi gibi bir imaj var, dolayısıyla kadınlar sıkıntı yaşıyor sadece onların gözünde. Halbuki bizim de sorunlarımız var ve bunlar çok ciddi sorunlar. ”
Seks işçiliğinin ”kadınları köleleştirmek veya mağdur etmek için sistem tarafından yaratılmış bir araç olduğu”na dair baskın algı, erkek seks işçilerini görünmez kılmakta ve bu görünmezlik, erkek seks işçilerinin sorunlarının da görünmez kılınmasına sebep olmaktadır.
NE YAPILMALI?
Seks işçiliği ve seks işçileri ile ilgili önceki bölümde de dikkat çekildiği üzere, çok fazla sayıda klişeleşmiş ancak gerçeklere dayanmayan ve seks işçilerinin insan haklarını güçlendirmek yerine olumsuz sonuç doğuran iddia mevcuttur. Bu iddialarla mücadele etmek aynı zamanda seks işçilerinin insan hakları ihlalleriyle karşılaşmasına vesile olan anlayış ve politik yaklaşımlarla da mücadele etmek demektir. Seks işçilerinin insan haklarının geliştirilmesi amacıyla herkesin çözümün bir parçası olması gerekmektedir. Bunun için;
a) Seks işçilerinin kendi sorunları ve yaşamları ile ilgili argüman üretme kapasitesine sahip özneler olarak kabul edilmesi,
b) Seks işçilerinin eşit vatandaşlar olarak kabul edilmesi,
c) Seks işçilerinin ”mağdur” veya ”kurban” olarak sınıflandırılmasına son verilmesi ve kendi sorunları ile ilgili söylem üreten özneler olarak kabul edilmesi,
d) Seks işçilerinin yargılanmadan dinlenmesi,
e) Seks işçilerinin hak taleplerinin ciddiye alınması,
f) Seks işçilerinin kendi sorunları hakkında danışılması gereken ilk grup olduğunun bilincine varılması,
g) Seks işçilerine yönelik her türlü ayrımcılığın ortadan kaldırılması; seks işçilerinin meslekleri veya sahip oldukları diğer kimlikler dolayısıyla ayrımcılığa maruz kalma hallerinde etkin korunma mekanizmalarının geliştirilmesi,
h) Seks işçilerine yönelik her türlü nefret suçu ve şiddet olaylarının ortadan kaldırılmasına yönelik mevzuat ve fiili politika çalışmasının yapılması; bu gibi suçlar sonrasında seks işçilerinin adalete erişim sürecinde damgalanma ve ayrımcılıkla karşılaşmasının engellenmesi,
i) Seks işçiliğinin ve seks işçilerinin bu işi yapabilmesi için attıkları her adımın suç olmaktan çıkarılması,
j) Çocuk seks işçileri, insan ticareti mağdurları gibi yüksek risk altındaki kırılgan gruplarla ilgili geliştirilen mevzuat ve politikaların alanda yaşanan gerçek hikayeler dikkate alınarak, kanıt temelli şekilde seks işçilerine danışılarak geliştirilmesi,
k) Medya, yargı organları, kolluk kuvvetleri, sağlık profesyonelleri ve genel itibari ile kamu temsilcilerinin seks işçilerinin hassasiyetleri ve ihtiyaçları noktasında eğitilmesi,
l) Seks işçilerinin cinsel sağlık ve üreme sağlığı hakları noktasında kendi ihtiyaçlarına özel tasarlanmış her türlü kaliteli korunma, önleme, bakım ve tedavi hizmetlerinin ve gerekli ilaçlara hızlı ve ucuz erişimin sağlanması,
m) Sektör içerisinde desteğe muhtaç seks işçileri (yaşlı, hasta, trans, eşcinsel, HIV pozitif, yoksul, engelli, göçmen ve benzeri) için sosyal politikaların ve barınma evi, cinsel sağlık hizmetleri gibi bu gruplara özel destek programlarının oluşturulması gerekmektedir.
Seks işçilerinin hakları insan haklarıdır!
Seks işçilerinin hakları emekçi halklarıdır!
Kaynak:Siyasi Haber
İlgili Dosyalar:
- haber fotoğraf [JPG] [21.53K]