Ana içeriğe atla
Image
Manşet Yatay Görseli
Share

Kadın erkek eşit değil mi?

STGMD üyesi Hidayet Şefkatli Tuksal bugünkü köşe yazısında kadın erkek eşitliğini değerlendirdi.

İçerik Alınlık Resmi

STGMD üyesi Hidayet Şefkatli Tuksal bugünkü köşe yazısında kadın erkek eşitliğini değerlendirdi.

Sayın Başbakanımız iyi bir münazaracı. Ayrıca inatçı bir adam. Bazı konularda bir vakitler “Nuh!” dediyse, bir daha asla “Peygamber!” demiyor. Bu tavrı yüzünden siyaseten zor duruma düşse bile geri adım atmıyor, tükürdüğünü yalamıyor. Delikanlılığın ya da Kasımpaşalılığın böyle  bir raconu var demek ki.

İnsanın dürüst ve tutarlı olması önemli bir meziyettir ama hatada ısrar bir meziyet olarak görülemez. Hata olduğu idrak edilen herhangi bir tutumun düzeltilmesi esastır ve bir başbakandan beklenen de budur.

Bu cümleleri niye yazdım?

Bu cümleleri “AB’ye üyelik perspektifini Türkiye’nin önüne hedef olarak koyan, “Kopenhag kriterleri olmazsa Ankara kriterleri deyip yolumuza devam ederiz” diyerek bu konudaki kararlılığını dillendiren, pek çok kez “insan hakları ve demokratikleşmenin” olmazsa olmaz önemine işaret eden bir siyasetçinin kadın hakları savunucularıyla her fırsatta polemiğe girip, “Kadınla erkek eşit olamaz, yaratılışları farklı” diye görüş beyan etmesinin “siyaseten bir hata” olduğunu söylemek için yazdım.

Hatadır, çünkü kadınlarla erkeklerin insan olarak eşit haklara sahip olduğu fikri, bir takım farklılıklarına rağmen birey ve vatandaş olarak kadın ve erkeklerin eşit olduğu kabulüne dayanır. Bu kabul, farklılıkları yok saymaz ama o farklılıklar sebebiyle eşitsizliğin meşru görülmesine karşı çıkar. İnsan Hakları Evrensel Bildirgesinin, ya da (CEDAW) Kadınlara Karşı Her Türlü Ayrımcılığı Önleme Sözleşmesi’nin temel yaklaşımı da bu kabule dayanır. Başbakanın söz konusu beyanı, bu kabul ile çeliştiği izlenimi vermektedir.

Malum, kadın fıtratı/erkek fıtratı ayrımı, kadınlarla erkeklerin birbirlerini tamamladığı tezleri, pek çok Müslüman ülkede hala kadınlarla erkekleri birey ve vatandaş olarak farklı konumlandıran hukuk normlarının temel dayanağı durumundadır. Bu yüzden bazı ülkelerde kadın ehliyet alamaz, araba kullanamaz, kendisini temsil edemez, mirastan adil bir şekilde pay alamaz, şahitliği kabul edilmez, evlenirken fikri sorulmaz, çalışamaz, üzerine kuma getirilmesine itiraz edemez. Bu saydıklarım “kadından üstün olan ve kadını yönetmekle görevlendirilen” erkeklerin hakkıdır. Kur’ân’ın ilk muhatap neslinin son derece ataerkil bir toplumsal yapıya sahip olması sebebiyle, o yapı içinde geçerli ve anlamlı olan bir takım ayetleri, erkeğin kadına mutlak üstünlüğünün delili olarak görmek bana göre son derece yanlıştır ancak ne yazık ki geleneksel toplumlarda hakim olan anlama tarzı da budur.

Şimdi dindar kimliği herkes tarafından bilinen sayın Başbakan, her fırsatta, sanki vahim bir yanlış anlamayı düzeltiyormuşçasına “Kadınla erkek eşit olamaz, yaratılışları farklı” dediğinde, insanların akıllarına ister istemez bu cümlenin devamının ne olacağı sorusu takılıyor. Devamı genellikle “ama haklar konusunda eyvallah!” şeklinde oluyor ama “yükselen muhafazakarlık/mahalle baskısı/ yaşam tarzı” tartışmalarıyla kafaları karışmış olan insanları bu cevap tatmin etmiyor.

“Ne var bunda?” diyebilirsiniz. “Başbakan kadın erkek eşitliğine inanmak zorunda mı, adam popülizm yapmıyor, dürüst bir şekilde kanaatini ifade ediyor” diye takdir edebilirsiniz. Doğru sayın Başbakan bu konuda, kadın hareketine sempatik gelebilecek herhangi bir şey söylememeye özen gösteriyor ama bu popülizm yapmıyor anlamına gelmez.

Çünkü bu ülkede erkek adam olarak anılmanın yolu, biraz da böyle kadınlara üstten üstten cevaplar, had bildirmeler, edebe ve hizaya davet etmelerden geçer. Bunu ben biliyorum da, O bilmiyor mu?

http://www.stargazete.com/gazete/yazar/hidayet-sefkatli-tuksal/kadin-erkek-esit-degil-mi-303368.htm

Share
İlgili Eğitim