Siyah Pembe Üçgen İzmir Derneği'nden Erdem Gürsu, İzmir'de LGBTİ bireylerin can güvenliğinin yanı sıra günlük hayatta mekanlardan dışlanma pratiklerini, Gezi Direnişi ve LGBTİ hareketini, İzmir kentinin toplumsal cinsiyet kimliğini, İzmir'de LGBTİ bireylerin gettolaşmalardan aldığı payı, seks işçiliğini, İzmir polisini konuştuk.
Siyah Pembe Üçgen Derneği, 2009 yılında İzmir'de bir grup LGBTİ bireyin öncülüğünde kuruldu. Dernek nefret suçları ile ilgili raporlama çalışmaları yürütüyor, hukuki desteğe ihtiyacı olduğu takdirde LGBTİ bireylere 7 gün 24 saat acil müdahale ve avukatlık desteği veriyor. Siyah Pembe Üçgen İzmir Derneği, hem yasal bir mücadele verirken hem de toplumsal farkındalık çalışmaları yürütmeye çalışıyor. Her yıl şubat ayının sonunda gerçekleştirilen, 2006 yılında bir nefret cinayetine kurban giden Baki Koşar anısına gerçekleştirilen Baki Koşar Nefret Suçları ile Mücadele Haftası'nı organize ediyor.
Yurtsuz - Geçenlerde Gezi direnişinin birinci yılını geride bıraktık. İzmir’de 2. Onur Yürüyüşü düzenlendi. Nasıl bir yıl geçirdiniz? Neler oldu?
Erdem Gürsu - Gezi direnişini neden milat olarak aldığınızı pek anlamadım açıkçası. Bazı sıradan yurttaşların deneyimlediği sokak tecrübesini LGBTİ bireyler, seks işçiliği yapan translar bunu zaten yaşamışlardır. Gezi direnişine ben de katılmıştım ve biber gazı yemiştim. Ben biraz bunu kafamda büyütmüştüm. Bir trans kadın arkadaşım "Ne olacak yahu? Şurana Vicks sür, şuraya mandal tıkıştır. Biz zaten bu biber gazını sürekli yiyoruz." demişti. Başlangıcında Kordon'da düzenlenen forumlara biz de gittik. O aslında bir "halk" hareketiydi. Onun içerisinde halktan biri olarak katıldım. Orada ben eşcinsellerin ve transseksüellerin yaşadığı sorunlara da vurgu yapmışımdır ama her seferinde "Merhaba, ben eşcinsel Erdem!" diyerek orada değildim. Sonraki süreçte konjonktürden ötürü doğan "aşkın birlikteliği", "bundan sonra beraber yürüyeceğiz" laflarına inanmıyorum. Zaten bir birliktelik olmadı. Ölen Kürt çocuklarında bir araya gelmedik, Soma'da bir araya gelmedik. Gezi'den sonra bir kırılma yaşandı. Bir Kürt çocuğu öldüğünde sokağa çıkmadı bu insanlar. İlk başlarda “yeni örgütlenmeler gelecek” diye çok heyecanlıydım. “Değişeceğiz, işbirliği yapacağız” diye düşündüm. Ama bu olmadı. Gezi sürecini milat olarak cevaplarsam çok büyük değişimler yaşamadığımızı söyleyebilirim.
Yurtsuz - Kentin, toplumsal cinsiyet rejiminin ve cinsel kimlikler arasında nasıl bir ilişki var? İzmir özelinde örnekler ile anlatır mısın?
Erdem Gürsu- Toplumsal cinsiyet denen şey, toplumsal her alana müdahale etmiş bir şey. Mesela, bir sokağın aydınlatmasının iyi olmaması, bir kadının arkasında bir erkek varken rahat yürüyemiyor olması, hem toplumun, hem de mekânın ona bıraktığı şeyler ile alakalıdır. Bir seks işçisi otoyoldaysa, başına her şey gelebilir. Araba çarpabilir, gaspa uğrayabilir, öldürülebilir. Ama orası ona alternatif olarak kalıyorsa o da kentin onu dışlaması ile ilgilidir. Pınarbaşı'nda trans kadınların “çark” dediğimiz, müşteri bulmak için gezindikleri yerler var. 3-5 tane transı gören "bıçkın delikanlı" onlara "sahip çıkacağını" söylüyor. Onlardan para istiyor. Bunun polis kısmı da var tabi. Böyle bir kurtlar sofrasına giriyoruz. Merkeze indiğiniz zaman Bornova Sokak'ta yaşanıyor. Orada da mahalleyi basan "delikanlılar" oluyor. Haraç istiyorlar. Başka bir örnek var, Bugün Gazi Kadınlar Sokağı'na gittiğiniz zaman açık bir eşcinsel kimliğiniz ile asla eğlenemezsiniz. Ya sokaktan atılırsınız, ya da bodyguard sizi döver. Ya da kapıdan çevrilirsiniz. Trans kadın olarak bir esnaftan alışveriş yapamazsınız. Bir bakkaldan alışveriş yapamazsınız. Karnınız acıktığınızda sizi restauranta almazlar. En iyi niyetli biri çıkarsa sizi arkaya alır, müşterilerin görmediği yere alırlar. Yıllar önce bir kafede doğum gününü kutladığımız için bir kafeden dışarı çıkarıldık. İçimize su serpmek için türbanlıları da almıyoruz dediler. Yaşadığımız şeyleri az çok biliyoruz. İzmir'in afyonu Atatürkçülüktür, başörtüsüdür.
Yurtsuz - İzmir, rahat kenttir, burada herkes kendi görüşünü, kendi yaşam tarzını yaşar görüşü var. Ama sen tam tersini anlatıyorsun şu an.
Erdem Gürsu - İzmir dışından biri gelse, bana yıllardır burada dernekte çalıştığımı söyleyip, benden yer ismi istese ben referans olamam. İzmir'de LGBTİ dostu diyebileceğim bir yer ve alan yok.
Yurtsuz - Nasıl?
Erdem Gürsu - İzmir'de bir vitrin var. Ama orası tamamen bir yanılsama. İzmir'in çok rahat edilebilen bir şehir olduğunu düşünmüyorum. Ana caddede yürürken, arka sokağa geçtiğiniz zaman başınıza her şey gelebilir. Kıbrıs Şehitleri'nin arka sokağında bir tecavüz vakası gerçekleşiyor ama arkasında insan trafiği var. Kıbrıs Şehitleri yahu! Aralarında 100 metre yok. Birçok şehre kıyasla daha çok kadın dostu olduğunu düşünebiliriz ama bu kadınların hepsinin bir gardı var. Biber gazı var, telefon ile konuşuyor olma durumu var. Yanlış anlaşılmasın her zaman güvenli olarak sokağa çıktıklarını söylemiyorum. Trans bir kişi olarak otobüse binerseniz, ya size bakarlar ya da size sürttürürler. Bunları bilerek binersiniz. Sert sert bakışlar, kafanızı dışarıya çevirirsiniz. İzmir sizi kabul etmiyor, siz, kabul ettirmenin yöntemlerini geliştiriyorsunuz.
Yurtsuz - İzmir'in LGBTİ dostu bir kent olduğunu düşünmüyorsun.
Erdem Gürsu - Evet. Türkiye'de hiç bir kent LGBTİ dostu bir kent değil. Böyle bir haritalama pek doğru değil aslında. Kuzey Avrupa'yı örnek göstererek, burada evlilik hakları var derler ama orada hiç trans cinayeti yok mu yani? Ya da bir gay sokakta dövülmüyor mu? Belçika'da dövülüyor mesela. Hani AB'nin merkeziydi. Hiç bir kentin yekünen dost olabileceğini düşünmüyorum.
Yurtsuz - LGBTİ hareket içinde gettolaşma durumuna karşı "Gettoları değil, kentin tamamını istiyoruz" sloganı öne çıkmıştı. İzmir'de gettolaşmadan yana LGBTİ'lere ne düştü?
Erdem Gürsu - Bak bu da riskli bir konu. Haberleşme anlamında güvenli olabilir. Bornova Sokağı vardır mesela. Seks işçilerinin orada kaldığını ve yaşadığını bilirsiniz. Hal hatır sormak için bile gitseniz orayı bilirsiniz. Buranın bilinmesi bir mafyanın da orayı bilmesi anlamına gelir. Bir bireyin araya sıkışıp kalması da çok kötü bir şey. 3 sene önce şöyle şeyler de yaşandı. Evinden çıktığın zaman polis kapında bekliyordu. Sokaklar devriye arabası ile tutulmuş durumdaydı. Bildiğin, sokağa çıkma yasağın vardı. Hüseyin Çapkın'ın müdür olduğu dönem, böyle bir dönemdi. Yürüyerek gitmenin yasak olduğunu ve taksiye binmeni söylerdi polis. Gettonun kendisi bir yere kadar avantaj sağlasa da, onun çözülmesi ve şehrin tamamına yayılması gerekiyor. O motto manalı. Hiç kimsenin gettosu olmamalı ve buna mecbur kalmamalı. Bir komün köy kurabilirsin ama canın istediği için kurarsın. Zorunlu olduğu için değil.
Yurtsuz - Batı Avrupa LGBTİ hareketinin ürettiği güvenli limanlar diye bir kavram var. İzmir'de bunun iz düşümü nasıl?
Erdem Gürsu - Biz bir kampanya yapmak istedik. Bazı mekânlar ile görüşüp, onlara ufak bir sözleşme imzalatıp, onların LGBTİ dostu olduğunu ilan edelim. Ama bu çok iki taraflı bir durum. Mesela, LGBTİ bir birey oraya gider, içer, kafası güzel olur ve arbede çıkartır. Sizi durdurma faaliyeti homofobiden kaynaklı olmayabilir. Ben bunu nasıl ispat edeceğim? Mekânlar, genelde müşterisi az olduğu dönemlerde buna yanaşıyorlar. Eşcinsellerin ve transların gittiği mekânlar eğlenceli olur. İnsanlar buraya eğlenmek için giderler. Herkes tarafından tercih edilen mekânlar olunca da oradan ilk kovulanlar eşcinseller ve translar olur. Mekân böyle değişir. Dostluk düşmanlığa dönüşür.
Yurtsuz - Böyle bir şeyi İzmir'de yaşadınız mı?
Erdem Gürsu - Yaşadık. O kadar çok yaşadık ki! Bir hafta 2 arkadaş ile gidersiniz, daha sonra 10 arkadaşınız ile gidersiniz. Mekân sahibi ve garsonlar size el pençe duruyor. Ardından oraya 2 eşcinsel gidiyor. El ele tutuştuğu zaman, samimi dans ettikleri zaman dışarı atılıyor. Dövüldüklerini de gördük. İzmir'de çok yaşadık bunu. Yemek, alışveriş yapmak çok zor! Örneğin bizi doğum günü kutlamasına almayan cafe, çok ilerici, demokrat gözükür. Ama cinsel bir alana tekabül ettiği zaman özgürlük tanımları bir yere kadar oluyor. Barınma da çok önemli bir sorun
Yurtsuz - Mesela?
Erdem Gürsu - Barınma alanında çok ciddi sorunlar yaşanıyor. Barındınız diyelim aşağıya ekmek almaya inemiyorsunuz. Bir dükkâna gidip, üst baş alamıyorsunuz. Canınız sıkıldığı zaman arkadaşlarınız ile çay içmeye gidemiyorsunuz. Canınız sıkıldığı zaman efkâr dağıtıp, çılgınca dans edemiyorsunuz. Bunların hiç biri light talepler değil! Birileri öldürülürken, işçi sorunu varken, bunlar da eğlence hayatını dert etmiş denilmemesi gerekir. İnsan deşarj olamazsa, gettoda sıkışık bir yerde kalırsa, az ilerideki arkadaşına yürüyerek bile gidemezse, psikolojileri bozulur. Sürekli kısıtlanıyorsunuz. LGBTİ bireylerin açılma problemi olmuştur, sıkıntılar yaşamış olabilirler. Arkadaşları dışlamıştır. Zaten dışlanma pratiğinden gelen bir insanın yaşamsal şeylerini elinden alıyorsunuz. Buca'da, Bornova'da yeni yeni transların beraber yaşayabildiklerini görüyorum. Eskiden Alsancak ve Hatay dışında pek alternatif yoktu. Ama çok sorun yaşanıyor. Sanayi bölgesinde polis, translara çevreyi rahatsız etmekten dolayı kabahatler kanunu cezası kesiyor. Manasız! Neyi rahatsız edeceksin Allah aşkına? Her yer fabrika! Bunların hepsi yıldırma politikası.
Yurtsuz - İzmir Büyükşehir ve ilçe belediyeler ile ilişkileriniz nasıl?
Erdem Gürsu - Yerel yönetim meselesini gündemimize aldık. Seçimlerden sonra ziyaretler yaptık. Konak, Karşıyaka, Bornova belediyeleri ile görüşmeler yaptık. Şu an tanışma aşamasındayız. Onlar isterseler eğitimler vermek istiyoruz. Küçük atölyeler yapabiliriz. Yakın zamanda yapmak istediğimiz bir kampanya var. Kentin güvensiz yerlerinin belirlenmesi. Taciz, tecavüz, mobbing gibi yıldırma araçları ile ilgili çalışmak yapmak istiyoruz. Kent Konseyi ile çalışalım istiyoruz. Valilik ile çalışalım istiyoruz. Bunların hepsi birer devlet kurumu, onlara proje göndermek ve beraber iş yapmak kolay değil. Hele bir LGBTİ örgütü için çok zor! Hiç bir belediyenin "Siyah Pembe Üçgen İzmir Derneğinin desteği ile çalışanlarımıza eşcinsellik ve transeksüellik üzerine atölye yaptıracağız" diyeceğini sanmıyorum ama bunu çok istiyorum. Bunu yapabilecek kapasitede yerel yönetim var mı bilmiyorum.
Yurtsuz - Umudun var mı?
Erdem Gürsu - İzmir'de Cumhuriyet Halk Partisi'nin belediyelerinin olması sebebi ve Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu'nun ufak da olsa 1-2 vaat vermesi ve de CHP'li bazı vekillerin mecliste bazı soru önergeleri vermeleri ışığında değerlendirip iyi niyet ile okursam, iyiye gitme niyeti olduğunu görüyorum. Bu vaat olarak da okunabilir ama ben iyi niyet tarafından okumaya çalışıyorum.
Yurtsuz - İzmir polisini konuşsak biraz.
Erdem Gürsu - Herhalde nasıl davranacaklarını bilmiyorlar. Onlar da aynı televizyonu izliyor, aynı gazeteyi okuyorlar. Onlar da bu memleketin insanı. Onlar da Savaş Ay'ın, Uğur Dündar'ın travesti vahşeti isimli haberlerini izlediler. Onlar da gazetelerden "travesti terörü" diye okudular. İnsan dışı bir yaratık ile uğraştıklarını düşünüyorlar. Yaptığımız bazı görüşmelerde İzmir polisinin bu varoluş ve kimlik ile ilgili bilgi sahibi olmadıklarını ama öğrenme arzusuna sahip olduklarını gördüm. Her kamu kuruluşunda olduğu gibi rant, rüşvet gibi olaylar yaşanıyor. Bunlardan nemalanan insanlar da var. Bu tip şeylerin üstüne gitmek lazım
Yurtsuz - İyi niyet de gördüğünü söyleyebilir misiniz?
Erdem Gürsu - Ben hiç bir meslek grubu içinde genelleme yapmayı seven biri değilim. Aynı şekilde polisler içinde bir genelleme yapmayı sevmem. Örneğin Alsancak Polis Karakolu'ndaki bazı polisler ile eş güdümlü işler de yaptık. Ama aynı polis karakolunda başka bir polis ile de sorun yaşamış olabiliyoruz. Kesinlikle eğitime ihtiyaç var. Biz emniyet güçleri için bir kitapçık hazırlamıştık. Trans bireyler görünürlük konusu üzerine çok ciddi sorun yaşıyorlar. Seks işçiliği yapanlar daha çok sorun yaşıyorlar.
Sivil toplum olarak "Allah belasını versin polislerin, almışlar ellerine silahı" demememiz gerekiyor. Bu çok yanlış. Bizim bunu dönüştürmemiz lazım. Bilgi eksikliğinden mi yapıyor? Kanunu mu yanlış yorumluyor? Bizim bunu anlamamız lazım. Ortak çalışmadan gider bu iş.
Yurtsuz - İzmir basını?
Erdem Gürsu - İzmir'de kötü bir gidişat olduğunu düşünmüyorum. Yerelde kent muhabir ağlarımızı oluşturuyoruz. Bir gazetenin ya da ajansın muhabiri bu atölyelere katılabiliyor. Böyle şeyler de yaşadık. Muhabir değişimi oluyor. İhlas Haber Ajansı yaptığı haberler nedeni ile bazı insanlar onu bir sınıflamaya sokarlar. Ancak oradaki bir muhabir bizim ile ilgili gayet nitelikli haberler üretebiliyordu. Mesela bir gazetenin başyazarı da "Expo geliyor, transları temizleyelim" diyebiliyordu. Haber sektörü çok hızlı ilerleyen bir şey. Gazetecilerden ya da yurttaşlardan da kaynaklanıyor olabilir. Pornografisi de çok yüksek. Bir şeyi en kısa, en flaş, en iyi fotoğraf ile istedikleri için dil hatası oluyor. Kötü bir darp fotoğrafı koyuyor. Başlık felaket oluyor. Çok sorun yaşıyoruz. Hızlı süreçte etik mahvoluyor. Muhabirleri buna mecbur eden haber sisteminin kendisidir. Gözden geçirilmeli. Bunu ana akım medya yapacak. Aynı sorun internet medyasında da yaşanıyor. Günde kaç haber girdiğiniz ile övüneceğiniz sistem.
Yurtsuz - Bazı insanlar diyor ki: "Çocuklarımız daha steril ortamda yaşasınlar. Gözlerinin önünde fuhuş görmesinler" diyorlar. Bu tepkileri üzerine bu insanlara ne söylemek istersin?
Erdem Gürsu - Avcılar Metis Sitesi'nde benzer bir durum oldu. Orada "fuhuş" yapıldığını bazı insanlar biliyordu. Sonra oralar değerlenmeye başlamıştı. Eğlence mekânları örneğini hatırla lütfen. İlk kapı edilen eşcinsellerdir. Bu Avcılar örneği için geçerli. Sadece öğrenciler ve translar buna razı geliyordu. Canları ceplerinde geziyorlar. "Fuhuş yapılıyor" meselesini anlayabilirim. Seks işçilerinin talepleri arasında güvenli bir yer gösterilmesi vardır. Genelev mi yapılır bilmem ama onlar da güvenli yerde, sağlık desteği ile çalışmak istiyorlar. Bu sektör insanlık var olduğundan beri var. Beton da dökseniz, çimento da dökseniz bu ortaya çıkıyor. Bu ekmek parası! İnsanlar bunu meslek olarak seçiyor. O insanlar da çocukların ve ailelerin yanında bu işi yapmak istemiyordur. Seks işçilerini değil, sistemi suçlayalım!
Röportaj: Uğur Şahin Umman, Yurtsuz
İlgili Dosyalar:
- Erdem Gürsu [JPG] [50.24K]