AİHM diyor ki cinsel azınlıklara yönelen nefret söylemini cezasız bırakmak, ırkçılığı cezasız bırakmaktan farksızdır. Homofobi ve ırkçılık birbirine eşittir.
İşin trajikomik tarafı, bizim bu nefret söylemlerini ‘sözde’ yasaklayan bir ceza yasası maddemiz bile var. Ceza Yasası’nın 216. maddesi bu. Daha önceden de 312. maddeydi. Ama maddenin nasıl uygulandığına baktığınızda adeta bir ‘Temel fıkrası’na tanıklık ediyorsunuz. Azınlıklara karşı nefret söylemlerini cezalandırması gereken bu madde, yakın bir zamana kadar “Türkiye’de azınlıkların var olduğunu” söyleyenlere karşı uygulanıyordu. “Azınlıklar var” demeyi, bizim mahkemeler, halkın bir kesimini başka bir kesimine karşı kışkırtmak olarak yorumluyorlardı. Şaka gibi değil mi? Ama durum buydu. Ben bu maddenin ırkçı beyanlara karşı kullanıldığına sadece bir kere tanık oldum, hepsi o kadar.
Hal böyle olunca Türkiye’de nefret söyleminden geçilmiyor. Aynı zamanda nefret suçundan da. Çünkü bunlar ikiz kardeş gibidir. Siz bir yerde belli grupların ‘şeytanlaştırılmasına’, ‘ötekileştirilmesine’ göz yumduğunuzda, bunu takip edecek saldırılara da göz yumuyorsunuz demektir. Bizde ‘nefret suçu’ diye bir kavram yok. Nefret söyleminin de cezası...
Aile bakanımız ‘eşcinselliğin bir hastalık’ olduğunu söylemişti hatırlarsanız. Eğer bu sözü İsveç’te söyleseydi bizim bakan hapis cezası alırdı. Nitekim, 2004 yılında bir ortaokula gidip üzerinde eşcinselliği ‘sapkın bir cinsel eğilim’ olarak tanımlayıp, eşcinselliğin ‘toplumun temeli için ahlaki yıkıcı etkileri olduğunu’ iddia eden el ilanları dağıtmışlardı. İsveç mahkemesi bizdeki 216. maddeye çok benzeyen kendi ceza maddelerine göre bu sözlerin halkın bir bölümüne karşı kışkırtma niteliğinde olduğu sonucuna ulaştı ve ikişer ay hapis cezası verdi sanıklara. Sanıklar temyize gittiler, nafile, ceza onaylandı. Bu olay Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin önüne kadar gitti. AİHM’nin bu mahkûmiyetleri nasıl değerlendireceği büyük bir merakla bekleniyordu. Geçen 9 Şubat’ta AİHM, Vejdeland ve Diğerleri/İsveç isimli bu davada tarihi bir karara imza attı ve ifade hürriyetinin homofobik nefret söylemlerini korumadığına hükmetti. Yani İsveç’i bu kişilere hapis cezası verdiği için haklı buldu. AİHM’nin İsveç’i haklı bulurken dile getirdiği gerekçeler çok çok önemli:
“Mahkeme, kine tahrik etmek için illaki, şiddet kullanmaya veya diğer türden suçları işlemeye yönelik bir çağrıda bulunmanın gerekmediği yönündeki görüşünü tekrar eder. Kişilere yönelik olarak, onları aşağılamak veya alay etmek suretiyle bir saldırı gerçekleştirildiğinde veya toplumun içindeki belli bir grubun karalanması söz konusu olduğunda, ifade hürriyetinin bu sorumsuz kullanımları, yetkilileri ırkçı söylemle mücadele için harekete geçirmek için kâfi olmalıdır. Bu bakımdan, mahkeme altını çizerek belirtir ki cinsel yönelim temelinde gerçekleştirilen ayrımcılık ‘ırk, köken ve renk’ temelinde gerçekleştirilen ayrımcılıklar kadar ciddidir.”
İsveç’te bu dört kişinin eşcinseller için kullandığı nitelemelerin Türkiye için bir vaka-i adiye olduğunun farkındasınızdır. Her gün medyada, sokakta, travestiler ve eşcinseller için bunları katbekat aşan hakaret ve nefret sözlerine tanık oluyoruz. AİHM’nin yukarıda bahsettiğim kararı, bizim için de bağlayıcı nitelikte. Bu karardan sonra Türkiye de tüm Avrupa Konseyi üyesi diğer ülkeler gibi homofobik nefret söylemlerini cezalandırmak zorundadır. Bu karar Türkiye’ye yasal düzeyde de sorumluluk yüklüyor. Bu karar ışığında Ceza Yasası’nın 216. maddesinin elden geçirilerek ‘cinsel yönelimin’ de bu maddeye eklenmesi zorunluluk haline geliyor. AİHM’nin bu kararından sonra ‘kin ve nefrete’ tahrik etmeyi düzenleyen bir ceza maddesinden ‘cinsel yönelimi’ dışlamak, ‘ırk’ ve ‘cinsiyeti’ böylesi bir maddenin dışında bırakmaktan farksız hale geliyor. Yani AİHM diyor ki, cinsel azınlıklara yönelen nefret söylemini cezasız bırakmak, ırkçılığı ve ırkçı saldırganlığı cezasız bırakmaktan farksızdır. Homofobi ve ırkçılık birbirine eşittir. Durum bu kadar basit ve nettir!
İlgili Dosyalar:
- orhan cengiz [JPG] [37.00K]