Ana içeriğe atla
Image
Manşet Yatay Görseli
Share

Güvenli alan mı, toplumsal adalet mi?

Kanadalı akademisyen Susanne Luhmann, 10. Uluslararası Homofobi Karşıtı Buluşma kapsamında Ankara’da eğitimde homofobiye karşı “güvenli alan” kampanyalarına odaklanacak.

İçerik Alınlık Resmi

Kanadalı akademisyen Susanne Luhmann, 10. Uluslararası Homofobi Karşıtı Buluşma kapsamında Ankara’da eğitimde homofobiye karşı “güvenli alan” kampanyalarına odaklanacak.

 
Alberta Üniversitesi, Kadın ve Toplumsal Cinsiyet Çalışmaları Bölüm Başkanı Susanne Luhmann, Kaos GL Derneği’nin düzenlediği 10. Uluslararası Homofobi Karşıtı Buluşma kapsamında 16 Mayıs’ta bir konuşma yapacak.
 
Luhmann, “güvenli alan” tarihinin ve güvenlik söylemlerinin muhafazakâr köklerinin ve potansiyel olarak muhafazakâr etkilerinin izini sürmeye çağırıyor:
 
Queer Pedagojiyi Yerinden Oynatmak: Homofobi Karşıtı Eğitimde Yeni ikilemler
 
“Güvenli alan” kampanyaları Kuzey Amerika üniversite kampüslerinde oldukça yaygın. Genel amacı “LGBT öğrenciler, öğretim görevlileri ve çalışanlar için fiziksel, duygusal ve entelektüel olarak güvenli alanlar” yaratmak olan bu tip kampanyalara muhalif olmak ilk bakışta oldukça zor görünüyor. Sunumumda bu kampanyaları sağlama alan pedagojik varsayımlara daha yakından bakacak ve bu kampanyaların geniş çaplı etkilerini tartışacağım. Bunu yaparken de ilk olarak “güvenli alan” tarihinin ve güvenlik söylemlerinin muhafazakâr köklerinin ve potansiyel olarak muhafazakâr etkilerinin kısaca izini süreceğim.
 
Sonrasında öğrenme eyleminde bahsi geçen duygusal ve ruhsal dinamiklerin “güvenli alan” kampanyalarının vaatleriyle çeliştiğini ileri sürmek için pedagoji sorusunu tersyüz edeceğim. Bu yaklaşım hem benim queer pedagoji üzerine yaptığım erken dönem çalışmalarıma (Luhmann 1998) hem de queer pedagojinin cinsel ve cinsiyetlendirilmiş kimliklerin ve tanınmaların olumlayıcısı değil yıkıcısı olduğu argümanına dayanıyor. Aynı şekilde öğrenmenin, öğrenen kişinin tabiatı gereği “tehlikeli” hatta en azından benliğe karşı tehditkâr olduğunu, en azından duygusal olarak, sezdirdiğini göstereceğim.
 
Üçüncü olarak Yerli Çalışmaları içinde yapılan son dönem araştırmaları, “güvenli alanlar” pedagojisinin yerli halkı yok etme üzerine inşa edilen, zorunlu heteroseksist-patriarkal cinsiyet rejimini zorla kabul ettiren ve alternatif cinsel ve toplumsal cinsiyet düzenlemelerini yok eden yerleşik sömürgeci devleti yerinden oynatması gerektiğini ileri sürmek için tersyüz edeceğim.
 
Son olarak, güven(lik)li alanlar söyleminin herkes için yenilenmiş toplumsal adalet taahhüdüyle yer değiştirmesini önereceğim. Böylesi bir taahhüt güvenli alan kampanyalarının bireysel güvenlik taahhüdünü ve “yargılanma ve eleştirilme kaygısından uzak, tüm üniversite çalışanlarının, politikalarının, yöntemlerinin ve olanaklarının desteklediği gereksinimleri göz önünde tutan” kendini ifade etme taahhüdünü aşacaktır.
 
İlgili haberler:

10. Uluslararası Homofobi Karşıtı Buluşma programı açıklandı!

“Queer Tuvalet Hikâyeleri” Ankara’da anlatılacak

Kaos GL

Share
İlgili Eğitim