Ana içeriğe atla
Image
Manşet Yatay Görseli
Share

Can Çavuşoğlu ile Röportaj

Türkiye'nin ilk eşcinsel belediye başkanı aday adayı Can Cavuşoğlu, Türkiye'deki LGBTT siyasetiyle ilgili görüşlerinden "fişlenme" macerasına, siyasete atılmasından alkolle olan mücadelesine kadar her şeyi dobra dobra Murat Renay'a anlattı.

İçerik Alınlık Resmi

Türkiye'nin ilk eşcinsel belediye başkanı aday adayı Can Cavuşoğlu, Türkiye'deki LGBTT siyasetiyle ilgili görüşlerinden "fişlenme" macerasına, siyasete atılmasından alkolle olan mücadelesine kadar her şeyi dobra dobra Murat Renay'a anlattı.

haber fotoğraf
Merakla beklenen 4. Demokratikleşme Paketi açıklandı, hakkında neler söylemek istersin?

Bu soruya LGBTT bağlamında yaklaşmak isterim. Bu paketle Türkiye köşesinden bir yerden "nefret suçu" kavramıyla tanışmış oldu. Burada iki detay öne çıkıyor; ilki "Belirli suçlar, kişinin dili, ırkı, milliyeti, rengi, cinsiyeti, engelliliği, siyasi düşüncesi, felsefi inancı, dini veya mezhebi nedeniyle işlenirse cezası daha da ağırlaşacak." ve ikincisi "Yaşam tarzına saygı TCK ile güvence altına alınmaktadır." maddeleri. Tabi bu düzenlemelerin altı doldurulmadığı için genel anlamda kulağa hoş gelse de üzerinde biraz düşününce LGBTT'leri kapsamadığı açıkça anlaşılıyor. Neden dersen; eğer Türkiye'de eşcinseller, kamu çalışanı oldukları halde cinsel yönelimlerini açıkça ifade etmeleri durumunda işlerini kaybediyorlarsa "yaşam tarzına saygıdan" bahsedemeyiz. Devletin kendisi, eşcinsel vatandaşına bu bağlamda saygı duymuyorsa toplumdan bu saygıyı nasıl bekleyebilir? Bir de üstüne eşcinsel vatandaşını bundan dolayı işsiz bırakmakla sanki kendisi nefret suçu işlemekte. Aslında bu paketle devlet bir eşitlik potasına girmiştir. İşten çıkarmalarla ilgili davalar açılırsa sonucuna göre kanunlarda yeni düzenlemeler yapılır ya da böyle olduğu gibi kalır, hep beraber göreceğiz. Bir öğretmen, polis veya asker çıkıp "ben eşcinselim" dedikten sonra bu kimliğiyle görevini sürdüremediği sürece bu paket bizim için ne insan hakları ne de eşitlik açısından bir anlam ifade etmez. Kanun yapıcılar, LGBTT bireylere heteroseksüeller kadar eşit yaşam ve çalışma hakkı sunmadıktan sonra uygulayıcılarından bunu beklemek hayal olur.

Bağımsız aday adayı olduğunu biliyoruz, sence neden Türkiye'deki partiler hala açık eşcinsel bir belediye başkanı adayı çıkaramadı?

Aslında ben CHP'den çok ümitliydim, kendi tabanından birisinin çıkarak ben eşcinselim ve adayım deme ihtimali bu seçimlerde az olsa bile en azından "eşcinsel dostuyum, LGBTT hakları konusunda projelerim olacak" diyen ciddi bir aday çıkarabilirlerdi. Böylece bir sonraki seçimlere zemin hazırlamış olurlardı. Sonrasında belki gene kendi tabanından eşcinsel bir aday çıkaramasalar bile dışarıdan birisini sisteme enjekte ederlerdi. Ama tabi bunu göremediler ve geç kaldılar. Yerine ne oldu? AKP'den Ünsal Hanım; "LGBTT bireylere camide, cemaat arasında yer açmalıyız, bu bizim için de bir imtihandır. Kadınlarımız başörtülerinden dolayı nefret suçuna maruz kalmıyor ama eşcinseller kalıyor" deyiverdi. Böylece hem paketteki bizi ilgilendiren o boşluğu doldurmaya çalıştılar hem de sol kimliğiyle LGBTT hareketi içerisinde yer alan her birey gibi CHP'yi de bu önemli konuda sıkıntıya soktular. Zaten AKP bunu hep yapıyor. Uygulamada, gerisinde belki çok yetersizlikler var ama söylemlerde diğer partilerden hep bir adım öndeler. Son olarak LGBTT hareketi ve bireylere bakış göz önüne alındığında MHP'yi konunun tamamıyla dışında tutuyorum. Sen de az buçuk benim kadar aldıkları pozisyonu tahmin edebiliyorsundur.

MHP demişken, son zamanlarda gündeme damgasını vuran bir Ülkücü LGBT Twitter grubu var. Pek çok alanda tartışıldılar, bu konuda ne düşünüyorsun?

Yıllar önce çeşitli forumlarda tartıştığım gibi LGBTT hareketin kendisinin başlı başına ve özel bir politikası olması gerektiğini hep savunmuşumdur. Toplum içerisinde yaşayan her bireyin eşit haklara sahip olması gerekliliği üzerine kurulu evrensel bir politika olmalı bu. Zaman içerisinde Türkiye'de bazı LGBTT'ler kendilerini bir siyasi doktrine yakın görerek o çerçevede bir arayışa girip, örgütlendiler. Aynı siyasi görüşü paylaşan LGBTT bireylerle farklı siyasi görüşü paylaşan LGBTT bireyler, X derneğin çatısı altında uyum sorunu yaşadılar, sonucunda ortak proje üretemediler ve ayrılmalar yaşandı. Belki o noktada siyasi kimlikleri LGBTT kimliklerinin önüne geçti. Genelden uzaklaşıp bireyselliğe döndüler. Bunu biraz da ortak hedeften sapma olarak nitelendiriyorum. LGBTT hareketi bir siyasi doktrinle özdeşleştirdiğin an ister istemez bu doktrinin anti-tezleriyle de mücadele etmek zorunda kalırsınız. Örneğin nasıl Gökkuşağının Kızılı Rusya'da LGBTT bireylere uygulanan ayrımcılığı, şiddeti, homofobiyi gündemine taşıyamıyorsa Ülkücü LGBTT de aynı düzlemde, Milliyetçilik içerisinde yaşanan homofobiyi ve şiddeti konu yapamıyor. Çünkü temel politikalarına aykırı bir durum. Daha bugün Twitterda Kemalist LGBT grubuyla karşılaştım, diğer yanda AK Partili LGBT, Hevi LGBT var... Anlıyorum, belki "biz her yerdeyiz" mesajı verilmek isteniyor ya da görünürlük artıyor ama bir sene sonra bu oluşumlardan acaba hangileri hala misyonunu sürdürüyor olacak?

"Neden Ülkücü LGBT var?" sorusu yerine LGBTT hareketin nereye gittiğini tartışmak lazım.

Bu noktadan sonra ne yapılmalıdır dersen, Türkiye'deki bütün dernek, platform, oluşum vs. yi bir çatı altında toplayarak ortak hareket edilmesini sağlayan demokratik bir birliktelikten bahsedebilirim. Buna ben birlik, genel merkez derim, başkası federasyon ismini verir. Yönetimine ise her derneğin, oluşumun üye sayısı oranında en az bir olmak üzere yöneticiler seçilir. Mali yapısı ise gene her katılımcı derneğin, platformun topladığı üye aidatlarının bir kısmının aktarılması şeklinde oluşur. Hatta AB fonlarından bile yararlanılabilir. Şimdilik fikir bazında olsa bile düşünmekte yarar olduğuna inanıyorum. Bu konuda asıl gençlere görev düşüyor. Çünkü enerjileri, hızlı karar verip hareket edebilme yetenekleri var. Üniversitelerde organize olmuş pek çok LGBTT grup, kulüp mevcut olduğuna göre neden buralardan başlanmasın?

Ege Legebit, Madi Mar, Eshsiz Hacettepe, Bilgi Gökkuşağı, Lubunya Boğaziçi, İTÜ Cins Arı, ODTU LGBT Dayanışması, Sabancı Üniversitesi Toplumsal Cinsiyet Kulubü, MorEl Eskişehir LGBTT, Koç Üniversitesi LGBT Topluluğu, İzmir Ekonomi Üniversitesi Eşit Platform Kulübü, Yaşar Üniversitesi Homofobi ve Transfobi Karşıtı Grup, Gergedan Öğrenci Topluluğu, Çukurova Eşcinsel İnisiyatifi ve adına sayamadığım diğer oluşumlar, bir araya gelin ve bu konuda ilk adımı siz atın.

İstersen politikadan biraz uzaklaşalım. Seninle İstanbul'da bir sohbetimiz esnasında başından geçen çok ilginç bir hikayeyi anlatmıştın. Seni eşcinselliğinden dolayı kim ve neden fişlemişti?

Gerçekten çok enteresandır. Açıkçası beni kimin ve neden fişlediğini bilmiyorum ama fişlendiğimi biliyorum... Türkiye'de kariyerinde başarıyla ilerleyen insanları dosyalayan, raflarda saklayan bir zihniyet mevcut. Sanırım bundan 7 sene önceydi, alkolik olduğum, içmenin sınırlarını zorladığım zamanlar, Taksim'de bir gey saunadayım. Sarhoşluktan ve yerler de ıslak ayağım kayıyor ve çene üstü düşüyorum. Her taraf kan, revan içinde, sağolsun şimdi yüzünü hayal meyal hatırladığım bir çalışan beni kucakladığı gibi Taksim İlkyardıma götürüyor. Dikişler atılıyor ve evimin yolunu tutuyorum.

Aradan bir buçuk sene geçiyor. Yeni bir üniversitenin kuruluş kadrosunda, konuyla ilgili aklına gelebilecek her şeyi yaptığım ama çalışma ortamının bir o kadar depresif olduğu yeni bir oluşum içerisinde görevliyim. Depresif derken patronlar eğitimle uzaktan yakından alakası olmayan insanlar. Holdingin diğer çalışanları esas duruşta, koyu renk takım elbiseler içerisinde asık suratlar düşün, ki üniversite ortamına, kültürüne oldukça tezat bir resim çiziyorlar. Bizler de aksine gayet rahat, arı gibi çalışarak ama herkese gülümseyerek, yaptığımız işe, yani eğitime saygı duyarak üniversite açmak için çabalayan bir grubuz. Altı ay sonunda üst katlarda bir şeyler yolunda gitmiyor ve holding, bu kurucu ekibi, çok değerli hocalar da dahil olmak üzere komple tasfiye ediyor. Kısaca hepimiz kovuluyoruz.

Ama bu olay olmadan iki ay önce yıllarca başka kurumlarda da beraber çalıştığım çok sevdiğim bir hocam var, beni ofisine çağırıyor. Asker emeklisi, haliyle işinde oldukça titiz bir o kadar ince espri anlayışına sahip, kendisiyle çalışmaktan zevk aldığım biridir. Sohbet dönüp dolaşıyor, nedense geylere geliyor. Tabi o zamanlar açık eşcinsel değilim ama insanları ne kadar kandırabilirsiniz ki?

Bana biraz da şakayla karışık "gey, guy" diyor,"bu a, p olayları nasıl oluyormuş?" gibisinden konuşuyoruz, daha doğrusu o soruyor, ben cevaplıyorum. Çok değer verdiğim bir büyüğüm olduğu için açık olmasa da kelimelerimi dikkatli seçerek konuşmaktan çekinmiyorum. Ama diğer yandan bu kadar eğitimli birisinin sohbet ettiğimiz konularını çok iyi bildiğini ayrıca biliyor ama "dur bakalım sonu nereye varacak" diye beklerken bir anda gey saunalara geliyoruz, "Taksim'de böyle yerler varmış, doğru mu?" sorusunu "sen hiç gittin mi?" takip ediyor. "Çok sarhoştum, hatırlamıyorum hocam, herhalde bir kere gitmişimdir" diye espriyle karışık geçiştiriyorum.

Ama işte o anda fişlenmiş olduğumu anlıyorum... Hocam aslında bana bunu öğrenmem açısından üstü kapalı ima ediyor. Fişlemeyi yapanların amaçları ne? Benimle ilgili özel kalması gereken bu bilgileri kime, neden servis ettiler? İnanır mısın şimdi hiç biri umrumda değil. Artık o fişleri yan yana ekleyip sonrada boyunlarına halka halinde asarak sokakta mı dolaşırlar bilemem J Hatta isterlerse fişleri renklendirsinler, gökkuşağının bütün renkleri olsun, her fişin üzerine de iri puntolarla CAN yazsınlar...

İçkiyle olan dostluğunu noktalamış, AMATEM'de tedavi olmuş birisin, okurlarımızla bunu da biraz paylaşmak ister misin?

Evet, 42 aydır ayığım. Alkole karşı sürdürdüğüm kişisel mücadelem hala devam ediyor. Ortada yıllar sürecek bir devinim söz konu. Alkolik birinin içmeyi bıraktıktan sonraki dünyası öncesine göre çok farklıdır. Hiç tanımadığı duyguların olduğu yeni bir dünyaya adım atar. Mesela her duyguyu yeniden tanımlaması gerekir, çünkü öncesinde öfke olsun, sevinç, hüzün, mutluluk olsun, aklına gelebilecek her duygu sadece alkollüyken yaşandığı için yeni süreçte sanki bir bebeğe ilk kez öğretirmişcesine duygular yeniden keşfedilir. Tek farkla, bu sefer kişi ayıktır. Neden duygular önemlidir? Çünkü kişiyi alkole götüren bu duygulardır. Öfkelenirsin sakinleşmek için içersin, sevinirsin kutlamak için içersin ama sonuçta hep içersin. Alkolü ortadan kaldırdığın zaman ise duyguların yalın haliyle yüzleşirsin. 25 sene boyunca her daim içen bir alkoliğin yeni duygulara alışması haliyle zaman alır. Mücadelemin devam eden bölümü burasıdır.

AMATEM'İ ise sana iki kelimeyle özetleyebilirim; "Hayatımı kurtardı". Orada yatarak tedavim 4 ay sürdü. İnanılmaz bir tecrübeydi. Toplumun değişik kesimlerinden onlarca hastayla tanıştım. Doktorlar, hemşireler, müstahdemler, herkes çok ilgiliydi. Amerika'da bir rehabilitasyon merkezi ölçütlerinde diyebilirim. Kişi, alkolle bir sorunu varsa bunu zaten bilir ama bir türlü kabul edemez, çünkü bağımlısıdır. Bence bilme aşamasında hemen AMATEM'e müracaat etmelidir. Diğer yandan özellikle yatışımın son ayında madde bağımlısı arkadaşlarla da beraberdik. O zaman Türkiye'de gerçekten ve çok büyük bir uyuşturucu sorunu olduğunu anladım. Gençlerin yaşları 18-22 arasında değişiyordu. Tercih maddeleri eroin olunca bir anda ölebileceklerinin de farkındalar. Alkol, kişiyi tabiri caizse süründürür, ilerleyen yaşlarda farklı organların yetmezliği neticesinde öldürür ama söz konusu eroin olunca gençlerimiz şırıngayla rus ruleti oynuyorlar. Tabi bir maddeye bağımlı oldukları için bırakma sürecinde hem fiziken hem ruhen büyük acılar çekiyorlar. Bu süreçlerden geçen herkese acil şifa, ailelerine de büyük sabır diliyorum.

(Can Çavuşoğlu'nun AMATEM'le ilgili detaylı yazısı burada)

Kaynak: Radikal Blog/ Murat Renay

İlgili Dosyalar:

  1. haber fotoğraf [JPG] [10.97K]
Share
İlgili Eğitim