Gazeteci Hrant Dink, öldürülüşünün 5. yılında anıldı. Mahkeme kararını protesto eden on binlerce kişi, Taksim Meydanı'ndan Agos gazetesine doğru yürüdü. Burada basın açıklamasını okuyan Karakaşlı, Türkiye’de öldürülen Ermenilerin isimlerini okurken, toplanan kitle de ‘Burada’ diye karşılık verdi.
Taksim Meydanı'nda toplanan ve yürüyüşe geçen grup Türkçe ve Ermenice olarak 'Hepimiz Hrant'ız, hepimiz Ermeniyiz' pankart ve dövizleri taşıdı.
Yürüyüşte, en önde Hrant Dink'in eşi Rakel Dink ve çocukları yer aldı. BDP Eş Başkanı Selahattin Demirtaş, BDP İstanbul Milletvekili Sırrı Süreyya Önder, CHP milletvekilleri Sezgin Tanrıkulu ve Şafak Pavey, sanatçılar, yazarlar, sivil toplum kuruluşu temsilcileri ve Batman'da askerlik yaparken arkadaşının tüfeğinden çıkan kurşunla şehit olan Ermeni asıllı asker Sevag Şahin Balıkçı'nın ailesi de yürüyüşe katıldı.
Yazar Vedat Türkali ise tekerlekli sandalyesiyle kortejin en önünde "Hepimiz Hrant'ız, hepimiz Ermeniyiz" dövizi taşıdı.
'AYIPTIR, ZULÜMDÜR, GÜNAHTIR'
Törende basın açıklamasını okuyan gazeteci ve yazar Karin Karakaşlı, 'bu kepazeliğe son verilmesini' isteyerek 'Ayıptır, zulümdür, günahtır' dedi.
“19 Ocak bir anma günü değil. Hiçbir zaman olmadı. Herkes acısının yaşandığı gün bir başına kahroldu" diyen Karakaşlı, "Sonra 23 Ocak geldi, Türk düşmanı ilan edilen bir Ermeni gazetecinin cenazesi hepimizi buluşturdu. Onu güpegündüz bu caddede sırtından vurdular hepimizi de görgü tanığı kıldılar" şeklinde konuştu.
Karin Karakaşlı, konuşmasın özetle şunları söyledi:
“Türk düşmanı ilan edilen bir Ermeni gazetecinin cenazesi hepimizi buluşturdu. Çünkü Hrant Dink, bu ülkenin bütün acılarının dermanına talipti. Onu güpegündüz şimdi durduğumuz bu kalabalık caddenin üzerinde sırtından vurdular. hepimizi de o cinayetin görgü tanığı kıldılar. O cenaze gününde, 1915’i, Dersim’i, Maraş’ı, Çorum’u, Sivas’ı faili meçhulleri, ihtilalleri, olağanüstü halleri, bitmek bilmez darbe girişimlerini buluşturduk. Kompartıman usulü ayrı ayrı yaşamamız buyrulmuş. Ne varsa bir kıldık; büyük oyunu onun birleştirici ruhuyla bozduk. Onu bir kere öldürmediler sevgili canlar... İstanbul Valiliği’nde MİT mezunlarınca tehdit edilirken öldürdüler. Hrant Dink’i barış yolunu gösteren yazılardan çıkma satırlar ve cümlelerle Türk düşmanı ilan ederek öldürdüler. Her yazıya her söyleşiye nefes tüketirken kendini izaha mecbur hissederken öldürdüler.
Kendisi yetmezmiş gibi oğlunu ölümle tehdit ederek ve kim bilir daha bizlere hiç söyleyemediği neler neler yaşatarak öldürdüler. Gerisi çorap söküğü gibi geldi. Silinen telefon görüşmeleri, karartılan deliller, gizlenen bilgiler, imha edilen raporlar, başlatılmayan ya da üstü kapatılan soruşturmalar, zamanaşımından aklanan istihbarat memurları, emniyet mensupları ve jandarmalar birbirini izledi.
Başta Veli Küçük ve Kemal Kerinçsiz olmak üzere ‘Ergenekon’ sanığı pek çok ismin daha Hrant Dink sağken yargı süreci ve linç kampanyaları hazırladıkları biliniyordu. Derken ‘Kafes Eylem Planı’ da ortaya çıktı. Gel gör ki bu davanın ‘Ergenekon’la bağlantısı bir türlü kurulamadı.
Dört yanımızdan yalanlarla sardılar sarmaladılar bizi. Bu tam 5 yıldır böyle. En sonunda da iki kişi verdiler elimize, ‘Bununla yetinin, yeter de artar hepinize’ dediler. Ortada zaten silahlı terör örgütü olmadığına göre onun yöneticisi ve lideri de yok. Ve beraat eden Erhan Tuncel’in hemen o akşam tahliyesi öyle büyük bir aciliyet ki, telaşla bir sanıkla ilgili hüküm koymayı da unutmuşlar. Tuncel şimdi ilim irfana adanmak üzere taze bir üniversite adayı. Böyle gözümüze baka baka, hiç sıkılmadan, hiç utanmadan yangından mal kaçırır gibi verdiler bu kararı. Devlet ‘çıplak’ dedik, devlet çıplak!
Bilir misiniz Türkçe’deki şu iyelik eki öyle kolay kullanılmıyor; burası ‘benim ülkem’. Gönül rahatlığıyla bu devlete, ‘Benim devletim’ diyebilir miyim? Cumhurbaşkanım, başbakanım, bakanlarım, hükümetim, muhalefetim, Meclisim böyle diyebilmek için benim tek bir seçeneğim var; bu kepazeliğe bir son verin artık. Yargıtay cinayete giden süreçteki rolüne inat bir kez de adalet adına temyiz mekanı olsun. Bunları yapmak borçtur, yükümlülüktür, şarttır. Bize yaşatılan ayıptır, zulümdür, günahtır. Hrant Dink’i hepimiz kaybettik ama biz Ermeniler için onun kaybı takdir edersiniz ki başka bir yoksunluk. 1915’te Ermeniler trenlere konup sürgüne gitti. İçlerinden sadece bir kaçı geri dönebildi.”
'BURADA'
Karakaşlı, Türkiye’de öldürülen Ermenilerin isimlerini okurken, toplanan kitle de hep bir ağızdan ‘Burada!’ diye bağırdı.
Karakaşlı, en son Hrant Dink'in adını okudu. Binlerce kişi hep bir ağızdan "Burada" diye bağırdı.
KALDIRIM TAŞI DEĞİŞTİRİLDİ
Öte yandan, Şişli Belediye Başkanı Mustafa Sarıgül, 5 yıl önce katledilen Hrant Dink'in öldürüldüğü yere Ermenice ve Türkçe "Hrant Dink burada öldürüldü. 19 Ocak 2007 saat 15.05" yazılı bir kaldırım taşı döşetti.
Sabahın erken saatlerinde Dink'in katledildiği yer olan Agos Gazetesi önünde de yüzlerce kişi toplanmaya başladı. Gazete binasının camlarına üzerinde Dink'in fotoğrafını bulunduğu "5 yıl değil 95 yıl da geçse bu dava böyle bitmez" yazılı pankart asıldı.
Dink'in katledildiği noktaya gelen yurttaşlar, burayı mumlarla çevirerek, karanfiller bıraktı.
ÖNDER: CİNAYETİ DEVLET ÜSTLENMİŞTİR, KATİL DEVLETTİR
Yürüyüşe katılan BDP İstanbul milletvekillerinden Sırrı Süreyya Önder, mahkemenin Dink davası ile ilgili kararını şu sözlerle eleştirdi:
''Demokratik haklarını savunmak için bir araya gelen öğrencilerden, doğasına, kurduna kuşuna sahip çıkan çevrecilere kadar herkesi bir örgüt torbasına koyma konusunda çok mahir olan bu devlet, devletin gizli açık bütün yapılanmalarının kol kola girip işlediği bir cinayet örgütün varlığını yansıtıyor. Hükümet kendini 'bu yargının tasarrufudur' deyip bunun dışına atamaz çünkü soruşturma izni hükümetten istendiğinde mesela MİT mensupları için vermedi. Bu statükonun, bu zalimliğin önemli bir parçası. Bu dediğim şeylerden örgüt çıkaran devlet bundan çıkarmıyorsa bu bir tek anlama gelir. Cinayeti devlet üstlenmiştir, katil de devlettir. Bundan sonraki temyiz sürecinden bahsedilmesi hiç önemli değil artık. Bu halkın vicdanında mahkûm olmuştur. Temyiz hiç önemli değil.''
'DUYARLILIK DEVAM EDİYOR'
NTV yayınına katılanlar ise şu mesajları verdi:
Gazeteci Ahmet Hakan:
“Soğuk havaya rağmen katılım yüksek. Bu yürüyüş bir duyarlılığın devam ettiğini gösteriyor. Bu cinayet milliyetçilik duygusu kabarmış iki çocuğun yapabileceği bir şey değil. Tüm olanlar örgütsel bir yapıya işaret ediyor.”
'TÜRKİYE’NİN VİCDANLI İNSANLARI'
Sanatçı Ahmet Kaya’nın eşi Gülten Kaya:
"Buradaki insan sayısının Türkiye’deki tüm vicdanlı insanları temsil ettiğini düşünüyorum. Türkiye bir kırılma noktasından geçiyor. Buraya gelen insanlar, diğer tüm kimliklerinden soyutlanarak bir kardeşleri öldürüldüğü için buraya geliyor. Ben bunu çok önemsiyorum."
'TÜRKİYE HRANT İÇİN BİR ARAYA GELDİ'
Gazeteci Aydın Engin:
Biz bitti demeden bu dava böyle bitmez. Bugünün en anlamlı sloganı başka söze gerek bırakmıyor. Bize ‘Siz kimsiniz’ diye soruyorlar. Biz işte bu alanda toplanan on binleriz. Bu sadece bir kuru kalabalık değil. Burada Türkiye’nin mozaiği Hrant için bir araya geldi.
'BU SESSİZ BİR ÇIĞLIK'
Binlerce kişinin katıldığı yürüyüş için çağrı yapan Hrant’ın Arkadaşları, çağrı metninde duyarlı kesimlere şu cümleler ile seslenmişti:
“Hrant Dink’i yok ettikleri günden bu yana tam beş yıl geçti. Beş yıl önce onu yüz binler İstanbul caddelerinde akarak, milyonlar ağlayarak uğurladı. Beşinci yılında o büyük dayanışmayı, o sessiz çığlığı, o çok büyük anlam taşıyan demokratik çıkışı tekrarlamak dileği ve umudundayız. Beş yıl boyunca cinayetin yargılanma sürecini hepimiz içimiz burkularak, öfkelenerek, isyan ederek izledik. Karşımıza üç beş tetikçi çıkardılar ve bununla yetinmemizi istediler.
O yüzden 19 Ocak 2012 Perşembe günü Hrant Dink’i olabildiğince büyük bir kitlenin katılımıyla anmak daha da bir anlam ve önem kazanıyor. Ama bunu olabildiğince geniş kesimlere duyurmakta ve katılımlarını özendirmekte sizin yardımınıza, desteğinize şiddetle ihtiyacımız var. Katkılarınız olmadan bunu başaramayız.
Taksim Meydanının Elmadağ’a olan yönünde toplanacağız ve AGOS’un önüne yürüyeceğiz. Slogan yok. Örgütsel flama, bayrak yok. Bu sessiz bir çığlık.”