Sivil toplum bütün olumsuzluklara karşın sesini duyurmaya çalışıyor
Raporda sivil toplumun artan baskıyla karşı karşıya kaldığı ve ifade, örgütlenme ve toplanma özgürlüklerinin giderek kısıtlandığı belirtilirken, 2020'de kabul edilen Kitle İmha Silahlarının Yayılmasının Finansmanının Önlenmesine ilişkin Kanunun sivil toplum örgütlerine daha fazla kısıtlama getirdiği not edildi. Olağanüstü hal kapsamında kapatılan insan hakları örgütleri ile ilgili herhangi bir alternatif yasal yol sunulmadığı da hatırlatıldı.
Raporda sivil toplumun bütün olumsuzluklara karşın sesini duyurmaya ve sivil hayata müdahil olmaya devam ettiği vurgulandı.
Sivil toplumun başta eğitim, kadın hakları, LGBTİQ+'lar, azınlık hakları, din ve inanç özgürlüğü, ayrımcılıkla mücadele, etnik ve sosyal hoşgörü konusunda farkındalık yaratma, nefret suçlarını izleme ve mültecilere destek alanlarında ülkenin temel sorunlarının çözümü için önemli katkılarda bulunmaya devam ettiği de belirtildi.
Sivil toplum örgütleri kapatma davalarıyla denetim altına alınmaya çalışılıyor
2022 Türkiye Raporu'nda Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu ve Tarlabaşı Toplum Merkezi hakkında açılan davalar da yer aldı.
LGBTİQ+ alanında çalışan sivil toplum kuruluşlarını ve kişileri hedef alan damgalama, nefret ve ayrımcı söylemin giderek arttığına dikkat çekilirken, İstanbul'da Tarlabaşı Toplum Merkezi'ne de kapatma davası açıldığı aktarıldı. Raporda, "Kadın siyasetçiler ve kadın örgütleri sıklıkla gözaltı, soruşturma ve tutuklamalar ve baskılarla karşı karşıya kalıyorlar. Bu durum örgütlenme, ifade, toplanma ve siyasi yaşama katılım özgürlüğünün önünde ciddi bir
engel oluşturmaktadır." denildi.
Adil yargılanma hakkına saygı konusunda ciddi şüpheler var
Raporda "Hükümete yakın bazı medya kuruluşları tarafından insan hakları savunucularının, özellikle AB olmak üzere uluslararası bağışçılardan fon kabul ettikleri için suçlu olarak gösterilmesi ciddi bir endişe konusu olmaya devam ediyor" denirken Cumhurbaşkanı ve bakanlar da dahil olmak üzere üst düzey kamu görevlilerinin yargılama sürecindeki karalayıcı söylemlerinin ise masumiyet ilkesine ve adil yargılanma hakkına saygı konusunda ciddi şüpheler uyandırdığı vurgulandı.
Toplanma ve örgütlenme özgürlüğü alanında daha fazla gerileme yaşandı
Raporda, toplanma ve örgütlenme özgürlüğü konusunda daha fazla gerileme meydana geldiği, barışçıl gösterilerde mükerrer yasaklar, orantısız güç kullanımı ve müdahaleler ve terörle bağlantılı faaliyetler veya gösteri ve yürüyüş kanununa muhalefet suçlamasıyla göstericilere yönelik soruşturmalar, davalar ve idari para cezalarının söz konusu olduğu belirtildi.
Ulusal kanunların revize edilmesine ihtiyaç var
İfade özgürlüğü alanında son yıllarda gözlenen ciddi gerilemenin de devam ettiği vurgulanırken şöyle denildi.
"Millî güvenlik ve terörle mücadeleye ilişkin ceza kanunları uygulanması, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ve diğer uluslararası standartları ihlal etmeye ve AİHM içtihadından uzaklaşmaya devam etmiştir. Devlet kurumları tarafından uygulanan kısıtlayıcı tedbirler ve adli ve idari yollarla artan baskı, ifade özgürlüğünün kullanılmasını baltalamaya devam etmiştir. Gazeteciler, insan hakları savunucuları, avukatlar, yazarlar, muhalif politikacılar,
öğrenciler, sanatçılar ve sosyal medya kullanıcılarına karşı açılan ceza davaları ve mahkumiyetler devam etmiştir."
Raporda, "Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi içtihadının acilen uygulanmasına ve ilgili ulusal kanunların revize edilmesine ihtiyaç vardır." notu da düşüldü.
İnsan hakları ve temel haklar alanlarındaki kötüleşme devam etti
Raporda, olağanüstü hâl sırasında getirilen tedbirlerin birçoğu hâlâ yürürlükte olduğu hatırlatılırken, "Yasal çerçeve, insan haklarına ve temel haklara riayet edilmesine ilişkin genel güvenceleri içermektedir, ancak mevzuatın ve uygulamanın Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi (AİHS) ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) içtihadı ile uyumlu hâle getirilmesi gerekmektedir." denildi.
2021'de kabul edilen insan hakları eylem planının uygulanmasına karşın, eylem planının kritik konuları ele almaması nedeniyle genel insan hakları durumunda bir iyileşmeye yol açmadığı da belirtildi.
Bağımsız mekanizmalar oluşturulmalı
Türkiye raporunda "Demokratik sistemlerin önemli bir parçası olan güçlü ve çeşitli bir sivil toplum, hükümet ve devlet kurumları tarafından hedef alınmamalı ve kısıtlanmamalıdır" denilirken; mevzuat ve politikalar konusunda sivil toplum örgütlerine danışılabilmesi için bağımsız ve kapsayıcı mekanizmaların oluşturulması önerildi.
Kamu katılımcı mekanizmalardan yoksun
Raporlama döneminden kamu yönetimi reformu alanında ilerleme kaydedilmediği ve idarenin siyasileşmesinin devam ettiği de vurgulanırken; idarenin hesap verebilirliğinin yetersiz olduğu, politika oluşturma sürecinin ise kanıta dayalı yöntemlerden ve katılımcı mekanizmalardan yoksun olduğu belirtildi.
2022 yılı Türkiye Raporunun sivil toplum ve örgütlenme özgürlüğü ile ilgili kısımlarının Türkçe çevirisine aşağıdaki dokümandan ulaşabilirsiniz.
Raporun tamamını okumak için tıklayınız.
Arka Plan Bilgisi
Avrupa Birliği Komisyonu 12 Ekim 2022’de, Batı Balkanlar ve Türkiye'nin Avrupa Birliği yolunda kaydettikleri ilerleme ve mevcut durumun ayrıntılı bir değerlendirmesini sunan, özellikle temel reformların uygulanmasına odaklanan ve önümüzdeki reform önceliklerine ilişkin net bir rehberlik sağlayan 2022 Genişleme Paketini kabul etti.
AB Komisyonu her yıl, AB genişlemesine ilişkin politikasını açıklayan bir dizi belgeden oluşan "Genişleme Paketi"ni kabul ediyor. Bu kapsamda, aday ülkeler ve potansiyel adaylar tarafından kaydedilen ilerleme, karşılaşılan zorluklar ve hayata geçirilmesi gereken reformlar incelenerek öneriler ortaya konuluyor.
Avrupa Birliği Komisyonu 2022 Genişleme Paketi kapsamında her yıl olduğu gibi bir önceki yılın kapsamlı bir değerlendirmesini içeren Türkiye Raporu da yer alıyor. Bu kapsamda Türkiye’nin “Avrupa Birliği için kilit bir ortak ve aday ülke olmaya devam ettiği” belirtiliyor.
Ancak aynı zamanda Türkiye’nin “temel haklar, yargının bağımsızlığı, ekonomi yönetimi ve bazı sektörel konulardaki reform eksikliği alanlarında devam eden gerileme nedeniyle AB'den uzaklaşmaya devam ettiği” ifade ediliyor. Ayrıca, söz konusu gerilemenin sağlıklı bir sivil toplum için gerekli olan uygun ortam, karar verme süreçlerine katılım ve örgütlenme özgürlüğünü de içerdiğine dair bulgular yer alıyor.