Ana içeriğe atla
Image
Dernek
Share

Türkiye’de Din veya İnanç Özgürlüğü İzleme Raporu: Sorunlar Devam Ediyor

Norveç Helsinki Komitesi, İnanç Özgürlüğü Girişimi, Türkiye’de din veya inanç özgürlüğü alanında yaşanan yasal, yargısal ve idari süreçlerde yer alan gelişmeleri “Temenniden Eyleme İlerleme Çağrısı” başlıklı raporda bir araya getirdi. 

Nisan 2019 ile Aralık 2021 tarih aralığını kapsayan rapor için çeşitli din veya inanç topluluklarından ateist ve deist gruplara; ilgili sivil toplum örgütlerinden İstanbul, Ankara, İzmir, Malatya, Elazığ, Mardin ve Diyarbakır’dan insan hakları savunucularına dek uzanan bir yelpazede 50’den fazla kişiyle görüşüldü.

Din veya inanç özgürlüğü alanında varlığını sürdüren meseleler hala çözümlenmeyi bekliyor

Dr. Mine Yıldırım tarafından kaleme alınan raporda Türkiye’de din veya inanç özgürlüğü alanında uzun süredir varlığını sürdüren meselelerin hala çözümlenmeyi beklediği tespiti yapıldı. Din veya inanç özgürlüğüyle ilgili derin sistemsel eşitsizliklerin de COVID-19 salgını sırasında da görünür olduğu vurgulandı. 

Raporda sorunların çözümü için yürütme, yasama ve yargı organlarının çok yönlü çabalarının gerekli olduğu, uluslararası insan hakları uyum denetim mekanizmalarının kararlarına uyulmasının büyük önem taşıdığı belirtildi.

Örgütlenme hakkı askıya alınmış durumda

Raporda Türkiye’de hiçbir din veya inanç topluluğunun tüzel kişiliğe sahip olmaması ve bunun yarattığı sorunlara da dikkat çekildi. Gayrimüslim cemaat vakıflarının halen yönetim kurullarını seçemiyor olmasının örgütlenme hakkını baltaladığına vurgu yapıldı.

“Bu vakıfların yönetim kurulu seçimleri 2013’ten beri engelleniyor. Bunun sonucu olarak cemaat vakıflarının işleyişi ve bunlardan faydalanan cemaatler felce uğrayarak zayıflıyor. Söz konusu cemaat vakıfları kilise ve sinagog binaları, okul, hastane gibi gayrimüslim cemaat mülklerinin idaresi ve finansmanından başka hayırseverlik faaliyetleriyle de uğraşıyor. Bu vakıflar cemaatleri için bir can simidi işlevi görüyor.”

Ateistler, deistler ve agnostikler hayatın her alanında ihlallerle karşılaşıyor

Raporda dikkat çekici bir başka tespit de ateistler, deistler ve agnostiklerin işyerinde, aile içinde ve eğitim sisteminde karşılaştığı ihlallere ilişkin: “Ateist, deist ve agnostik ebeveyn ve öğrencilerin zorunlu Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi derslerinden muafiyet hakkı bulunmuyor. Başta İslam olmak üzere genel olarak bir dine veya inanca ya da söz konusu din veya inancın belirli yorumlarına karşı eleştiride bulunanlar, şikâyet konusu edilerek Türk Ceza Kanunu (TCK) kapsamında kovuşturmaya uğrama riskiyle karşı karşıya.”

Hem seküler hem dinî kesimlerden tepki gören kadınlar çifte hayat yaşamak zorunda kalıyor

Raporda, farklı din veya inanç topluluklarına mensup kadınlarla yapılan görüşmeler sonucunda kadınların, din veya inanç özgürlüğü de dahil olmak üzere, insan haklarını kullanırken özgür iradeleri önünde büyük engellerle karşılaştığı belirtildi. Kadınların özellikle evlerinde savunmasız olmaya devam ettiği, toplumun seküler ve dinî kesimlerinden baskı gördüğü ve kendilerini sık sık çifte hayat yaşamak zorunda hissettikleri aktarıldı. Ayrıca raporda dinî kurumlarda kadınların temsil oranının son derece düşük olduğu tespiti yer aldı.

Din veya inanç özgürlüğü alanında somutlaşan tüm bu eşitsizlik ve ihlallerin giderilmesi için sunulan somut önerilerden bazıları şunlar:

  •  Türkiye uluslararası insan hakları sözleşmelerine koyduğu tüm çekinceleri kaldırmalı.
  • Türkiye Azınlık Dilleri Avrupa Şartı’nı ve Ulusal Azınlıkların Korunmasına dair Çerçeve Sözleşmeyi onaylamalı.
  • Türkiye din veya inanç özgürlüğünü ilgilendiren davalarda verilen AİHM kararlarını ve İnsan Hakları Komitesi Görüşlerini yerine getirerek, benzer ihlallerin yaşanmasını önlemek için gecikmeksizin genel tedbirler almalı.
  • Devlet yetkilileri ailede, din veya inanç topluluğunda ve işyerinde din veya inanç özgürlüğü önündeki engelleri anlamak üzere gerekli adımları atmalı.
  • Nüfus kayıtlarındaki din hanesi kaldırılmalı. Din hanesi resmi kayıtlardan kaldırılana dek, bireylerin din veya inançlarını kendi tercih ettikleri şekilde ifade etmesine olanak tanınmalı. Buna ateizm ve agnostisizm gibi dünya görüşlerinin de dahil edilebilmesi için, sınırlı seçeneklere sahip bir listeden seçim uygulamasına son verilmeli.
  • MEB, eğitim sisteminde çocuğun düşünce, vicdan ve din özgürlüğünü destekleyecek şekilde, kendi program ve uygulamalarını gözden geçirip değiştirmeli.
  • Gayrimüslim cemaatlerin örgütlenme özgürlüğünü tam anlamıyla koruyacak tedbirler alınmalı.
  • Kadınların ve LGBTİ’lerin egemen inanç dogma ve öğretilerine eleştirel yaklaştığı durumlarda, bu grupların ifade özgürlüğü ile din veya inanç özgürlüğünün desteklenmesi ve bu grupların damgalanmaması, tehdit edilmemesi ve kovuşturmaya uğramaması için devlet yetkililerinin önlemler alması gerekli. Bu kişiler hedef alındığında, yetkililer bu kişilerin korunması için tedbir almalı.

 

İlgili Eğitim