Ana içeriğe atla
Image
Manşet Yatay Görseli
Share

Su’da tehlike çanları; Dünya nüfusu 3 kat artarken, su tüketimi 6 kat artıyor

Ankara Tabip Odası, ASKİ-SUKA DER, Halkevleri, Çevre Mühendisleri Odası, Gıda Mühendislari Odası, Jeoloji Mühendisleri Odası, Ziraat Mühendisleri Odası, Kimya Mühendisleri Odası, Ankara Şubesi, İnşaat Mühendisleri Odası, Tüketici Dernekleri Federasyonu ve Tüketici Hakları Derneği tarafından Temmuz 2012 tarihinde başlatılan “Su ve Yaşam” çalışmaları raporlaştırılarak gerçekleştirilen basın toplantısında kamuoyuna sunuldu.

İçerik Alınlık Resmi

Ankara Tabip Odası, ASKİ-SUKA DER, Halkevleri, Çevre Mühendisleri Odası, Gıda Mühendislari Odası, Jeoloji Mühendisleri Odası, Ziraat Mühendisleri Odası, Kimya Mühendisleri Odası, Ankara Şubesi, İnşaat Mühendisleri Odası, Tüketici Dernekleri Federasyonu ve Tüketici Hakları Derneği tarafından Temmuz 2012 tarihinde başlatılan “Su ve Yaşam” çalışmaları raporlaştırılarak gerçekleştirilen basın toplantısında kamuoyuna sunuldu.

Su ve Yaşam çalışmalarını yürüten kurumlar raporlarını Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü (FAO) tarafından ilan edilen 16 Ekim Dünya Gıda Günü’nde kamuoyuna sunmayı düşünmüşler ancak bir takım nedenlerle iki gün gecikmeli olarak, 18 Ekim 2012 tarihinde gerçekleştirebildi. 

Ankara’da Jeoloji Mühendisleri Odası toplantı salonunda saat: 17:00’da gerçekleştirilen basın toplantısı yapan çalışmayı yürüten kurumlar, basın toplantısının ardından bir de forum düzenlendi.

Basın toplantısında Su ve Yaşam Raporu’nu ortak çalışma yapan kurumlar adına Ankara Tabip Odası’ndan Halk Sağlığı Uzmanı Dr. Dilek ASLAN okudu. 

16 Ekim Dünya Gıda Günü’nde, ne yazık ki dünyada her sekiz kişiden birisinin açlık/yetersiz beslenme ile mücadele etmek zorunda kaldığını söyleyerek konuşmasına başlayan ASLAN, bunun nedeninin yetersiz üretim değil, dengesiz dağılım olduğunu kaydetti. 

Dünya kaynaklarının halen mevcut nüfusu besleyebilecek durumda olduğunu belirten ASLAN, bunun yanında güvenli olmayan gıda tüketiminin bireylerin ve toplumların karşı karşıya kaldıkları önemli riskler arasında bulunduğunu, ancak bu riskinde önlenebilir bir risk olduğunu söyledi.    

Bireyler tarafından tüketilen/yenilen/içilen her şeyin sağlıklı ve güvenli olmasının da herkes için bir sağlık hakkı olarak kabul edildiğini ifade eden ASLAN, bu noktada aynı yaklaşımla sağlıklı ve güvenli su tüketimine dair vurguya olan gereksinimin öne çıktığını, dünyada herkes için sağlıklı ve güvenli su sağlandığında küresel düzeyde hastalık ve ölümlerden önemli ölçüde gerileme olacağının açıkça belirtildiğini vurguladı.

ASLAN, yaklaşık her on hastalıktan birisinin;   

Güvenli içme suyuna ulaşım arttığında, 

Sanitasyon koşulları iyileştiğinde, 

Su kaynaklı hastalıklar önlendiğinde, 

Suda boğulmaların önüne geçildiğinde önlenmesinin beklendiğini söyledi. 

ASLAN’ın belirttiğine göre güvenli su sağlandığında her yıl;  

Çocukluk döneminde 1.400.000, 

Sıtmaya bağlı 500.000, 

Malnütrisyona bağlı 860.000, 

Boğulma nedenli 280.000 ölümün önlenebilmesi mümkündür.

Güvenli suya ulaşımın sağlanması ayrıca, 5 milyon kişinin önlenebilir bir körlük nedeni olan trahom ve 5 milyon kişinin de lenfatik filariazis hastalığına yakalanmasını önleyecektir. 

ASLAN, su, bütün canlıların yaşamı için temel bir madde olma özelliği taşırken insan ve doğa ilişkisinin de en önemli belirleyenlerinden/belirlenenlerinden birisi olduğunu söyleyerek, doğanın bir ‘beden’ olarak düşünüldüğünde, bu bedene can veren varlığın dolaşımındaki su olduğunu, yani nehirler, havzalar, göller, denizler olduğunu da düşünmek mümkündür dedi. 

Yaşam için, doğada dengelerin korunması için son derece önemli olan ‘su’ konusunda bugün geldiğimiz noktada, sayısız tartışmaların yapılmakta ve su metalaştırılmaktadır diyen ASLAN konuşmasını şöyle sürdürdü. “Geniş bir yelpazede seyreden su konulu tartışmaların doğru bir zemine oturması için konunun sağlık, sosyal, ekonomik, politik, kültürel, vb. yönlerinin bir arada değerlendirilmesi değerlidir. Her hangi bir boyutu kendi başına ele alınsa bile bu bütünsel bakışa gereksinim bulunmaktadır.” 

Dünyada durum :  

Dünyadaki toplam su miktarı 1.4 milyar km3’tür. Bunun %97.5’u okyanus ve denizlerde tuzlu su olarak bulunmaktadır. Ancak %2.5’i (35.2 milyon km3) tatlı su formunda bulunmaktadır. Tatlı suyun %68.7’si buzullarda, %30.1’i yeraltı sularında, %0.8’i donmuş topraklar içinde yer almaktadır.

Tatlı suyun sadece %0.4’ü yeryüzünde ve atmosfer içindedir. Bu suyun da %67.4’ü göllerde, %12.2’si toprak nemi olarak, %9.5’i atmosferde, %8.5’i sulak alanlarda, %1.6’sı nehirlerde, %0.8’i bitki ve hayvan bünyesinde bulunmaktadır. 

Atmosferde bulunan su miktarı yaklaşık olarak 13 bin km3’tür. Yüzey tatlı sularının en çok bulunduğu yerler 90 bin km3’ ile göllerdir. Bu miktar nehirlerin 40 katı, sulak alanların ise yedi katıdır. Dünya içme sularının %25 – 40’lık bölümünü yer altı suları sağlamaktadır. 

Türkiye’de durum :  

Ülkemizde yıllık ortalama yağış metrekareye 643 mm’dir. Bu da 501 milyar m3 suya karşılık gelmektedir. 

501 m3 suyun;  

274 milyar m3’ü toprak, bitki ve su yüzeylerinden buharlaşarak geri atmosfere dönmekte. 

69 milyar m3’lük kısmı yer altı sularını beslemekte. 

158 milyar m3’lük kısmı ise yüzey akışa geçerek nehirleri ve gölleri beslemekte, denizlere gitmektedir. 

Yeraltı suyunu besleyen 69 milyar m3’lük suyun 28 milyar m3’ü pınarlar vasıtasıyla yerüstü suyuna tekrar katılmaktadır. Ayrıca, komşu ülkelerden yurdumuza gelen yılda ortalama 7 milyar m3 su bulunmaktadır. Böylece ülkemizin brüt yerüstü su potansiyeli 193 m3 olmaktadır.

Yılda kişi başına düşen kullanılabilir su miktarı 10.000 m3’ten fazla olan ülkeler su zengini, 1.000 m3’ten az olan ülkeler ise su fakiri olarak kabul edilmektedir. Ülkemizde kişi başına düşen kullanılabilir su miktarı 1.500 m3 civarında olup, ülkemiz su kısıtı bulunan ülkeler arasında yeralmaktadır. Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) verilerine göre nüfusumuzun 2030 yılında 100 milyona ulaşacağı ve bu durumda kişi başına düşen kullanılabilir su miktarının 1.120 m3 civarına düşeceği tahmin edilmektedir. 

Günümüzde su konulu yapılan tartışmaların önemli bir boyutunun sağlık temelli olduğunun bilindiğini belirten ASLAN, su ve sağlık ilişkisinin öteden beri hep gündemde olduğunu, döneme, suya verilen değere, gereksinimlere göre oldukça farklılık gösterdiğini, ancak, su ve sağlık konulu tartışmalarda da duyulan gereksinimin konuya ilişkin olası bütün bileşenlerin farklı görüşlerinin aynı zeminde bir araya getirilmesi olduğunun ifade etmek gerektiğini, bir başka ifadeyle, su ve sağlık konusunda da tıpkı diğer konular gibi bütünsel bir bakışa ihtiyaç bulunduğunu, aksinin ise eksik bir yaklaşım olarak değerlendirilmesi gerektiğini söyledi. 

ASLAN, Su ve Yaşam konulu pek çok kurum ve temsilcinin katkısıyla hazırlanan raporda, ‘varlık’ olarak suyun tarihsel süreçteki yerini, günümüzdeki anlamını, sağlık ile ilişkisini öne çıkan koşul ve durumlarını, sağlık açısından kimi riskler ve değerlendirmeleri, hukuksal düzenlemeleri, geleceğe dair öneri ve beklentileri birlikte ele alınarak ‘özet’ bir değerlendirme yapılmasının amaçlandığını kaydetti. 

‘Varlık’ olarak kabul edilen suyun yaşam için temel bir gereksinim olduğu hiç unutulmamalıdır diyen ASLAN, bu temel değere sahip çıkmak dünyanın geleceği açısından, gelecek nesillerin sağlığının korunması ve geliştirilmesi açısından çok önemli olduğunu, bu neden ve bilinçle ilgili bütün kurumların belirlenen görevleri eksiksiz ve koordineli bir şekilde yerine getirmelerinin beklenildiğine işaret etti.

Kurumlar ve belirlenen görevleri;  

Devlet Su İşler – İçme ve Sulama Sularının Yönetimi. 

Çevre ve Şehircilik Bakanlığı – Nehir, göl, gölet ve baraj gibi yerüstü sularının kirliliğinin kontrolü, atık suların arıtımının yönetimi, endüstriyel atıkların sulara karışmaması için alınması gereken tedbirler. 

İçişleri Bakanlığı – Baraj ve gölet gibi suların güvenliği. 

Dışişleri Bakanlığı – Sınır aşan suların yönetimi ve ülkenin su politikasının oluşturulması. 

İller Bankası – Kasaba, Köy ve Beldelere sulama ve içme suyunun ulaştırılmasında, içme suyunun dezenfeksiyonunda veya mevcut boru hatlarının, dezenfeksiyon ünitelerinin yenilenmesinde ilgili Belediyelere kredi verilmesi. 

Belediyeler – İçme suları ve atık sular için şehir şebeke sisteminin oluşturulması. yeraltı ve yerüstü sularının tüketicilere sağlıklı bir şekilde ulaştırılması, atık suların arıtımı. 

Sağlık Bakanlığı – Yer altı ve yerüstü sularının tüketicilere sağlıklı bir şekilde ulaştırılmasının kontrolü. 

Orman ve Su İşleri Bakanlığı – su kaynaklarının korunmasına ve sürdürülebilir bir şekilde kullanılmasına dair politikalar oluşturmak, ulusal su yönetimini koordine etmek. 

Rapora katkı sunan bütün bileşen kurumlar olarak, Dünya Gıda Günü/haftası nedeniyle basın aracılığıyla kamuoyu ile paylaşılan bu çalışmanın bir ‘başlangıç’ olduğunu belirten ASLAN, bu çalışmanın aynı zamanda ortak akıl üretmek; farklı alanlardaki uzmanlar olarak bilgileri paylaşmak; her zamankinden daha fazla ihtiyaç duyulan dayanışma kültürünü geliştirmek ve sürdürmek konusundaki kakarlılığın da bir göstergesi olarak algılanması gerektiğini söyledi. 

Tek tek üretmek yerine zor olanı, birlikte üretmeyi seçtiklerini ifade eden ASLAN, amacı toplumun sağlığını korumak ve geliştirmek adına durum tespiti yapmak ve ardından çözüm için yolları, araçları, yöntemleri tanımlamak olan bu çalışmanın yararlı olmasını umduklarını bildirdi. 

Toplamı 80 sayfa olan ve bir kitap haline getirilen Su ve Yaşam Raporu; Suyun toplumsallaşan tarihi, Sağlığa uygun suyun önemi, Temel tanımlar, Dünyada ve Türkiye’de su kaynaklarının durumu/rezervler, Su ve sağlık, su ve gıda güvenliği, sağlıklı ve güvenli su, Suyun insan sağlığı için önemi, Tarımda su ve kullanımı, Su hakkı konusunda hukuki güvenceler ve Suyun ekonomi politiği başlığı altında toplanmış.

Su ve Yaşam Raporu’nda; su sıkıntısının gelecek 20 – 25 yıl içinde Ortadoğu dahil bazı bölgelerde su krizine dönüşmesi ihtimalinin bulunduğu ifade edilerek, bu nedenle, ikamesi mümkün olmayan bu doğal kaynağın, 21. yüzyılın stratejik kaynaklarından biri olacağı belirtilmektedir. 18 Ekim 2012

Yılmaz Kızılırmak

http://www.yilmazkizilirmak.com/?p=4942#more-4942

Share
İlgili Eğitim