![Manşet Yatay Görseli](/sites/default/files/styles/gorsel_yatay/public/2020-08/manset-yatay-gorsel.jpg?itok=whEqbMi7)
![İçerik Alınlık Resmi](/sites/default/files/migrationfiles/manset-files/005395/hi-000005395-mlt.jpg)
'Ülkesinden kaçtıysa vardır bir uğursuzluğu' şeklindeki mülteci algısına, Suriye krizinin de ayrı etkileri oldu. Birkaç açıdan durum vahim.
Pınar Öğünç
1995’te kurulan SGDD, sığınmacıların, mülteci ve göçmenlerin sorunlarını çözen, araştırmalar yapan, bu yasa hazırlanırken de görüş bildiren bir sivil toplum örgütü. Kavlak, bu önemli yasanın görülebilecek kimi eksikliklerinin doğrudan AB mevzuatından kaynaklandığını, Avrupa dışından gelenlerin mülteci sayılmamasını öngören ‘coğrafi sınır kabulünün’ değişeceği yerin de burası olmadığını söylüyor. Mühim olansa kâğıt üzerindekinin nasıl uygulanacağı ve toplumdaki algı.
Suriyelileri ayırdığımızda Türkiye’de şu an 51 ayrı şehirde serbest ikamet eden 55 bin civarında, çoğu Afgan, Iraklı ve İranlı sığınmacı ve mülteci var. 2013’ün ilk verileri rakamın fırlayacağını gösteriyor. Yakında yedi kentte açılacak kabul, tarama ve barınma merkezleri ise toplu biçimde yaşamalarını sağlayacak. Bu da görünür olmak ve daha doğrudan ayrımcılık demek.
Kaçtıysa vardır nedeni
Bu arada Ankara, Ayaş’a yapılacak olan merkezin, halkın ‘barındırmayız’ eylemleri ve belediye başkanının açlık grevi sonrasında iptal olduğunu söyleyeyim. CHP’li belediye, hükümetin mültecileri yollayarak kendilerini ‘cezalandırdığını’ düşünüyordu çünkü.
Kavlak, Suriyeli sığınmacıların algıya etkisinden de söz ediyor. Bir, hükümetin misal Afganlılara da yardım ettiğini düşünerek ayrımcılıkta daha da tereddütsüz hale gelenler var. İki, hafta içinde OdaTV ve kimi yerel Samsun gazeteleri gibi, şehre gelecek sığınmacılara Suriye krizi üzerinden laf edebilmek için ‘Şehrimiz mülteci üssü oluyor’ gibi ‘alarmlı’ başlıklar atabilen medya var. Doğrudan başvuru işlemlerini yaptıklarından Kavlak mevzua hâkim: “Diğer illerde sayılar binleri aşınca, yoğunluğu dağıtmak için şehir sayısı arttırıldı. 1 Nisan’dan itibaren kimi Karadeniz illerinde de serbest ikamet mümkün. Fakat bunlar (aralarında Suriye’den gelen olabilse dahi) Afgan, Iraklı ya da İranlı sığınmacılar. Pasaportsuz giriş yapan Suriyeliler belli 17-18 kampta kalıyor. Pasaportla girenlerse geçen yıl çıkan genelge uyarınca Kayseri, Konya gibi illerde ikamet edebildiler. Fakat kendi masraflarını karşılayacaklarını taahhüt ederek...”
Ayrıca Suriyeli olsalar ne olacak? Hükümetin bu krizde aldığı, pekâlâ eleştirilebilecek pozisyonun, sınır kentlerinde yaşanan kimi suiistimallerin faturasını bütün Suriyeliler ve tüm sığınmacılar mı ödemek zorunda?
İlgili Dosyalar:
- ibrahim vurgun kavlak [JPG] [35.93K]
- SGDD [JPG] [20.92K]