Ana içeriğe atla
Image
Haber yatay görseli
Share

Mimarlığın Sosyal Formu Ankara'da

Tarihte ilk kez kentli nüfusun kırda yaşayan nüfusu aştığı günümüzde kentler bir kez daha yoksulluk ve toplumsal eşitsizliğin biriktiği asli insan yerleşimleri olarak gündeme giriyor. Daha önce, barındırdıkları sefalete rağmen daha iyi bir dünyanın imkânlılığına dair bir iyimserliğin de sembolü olan Üçüncü Dünya’nın gecekondu alanları, neoliberalizmin yeni binyılında karanlık ve ürkütücü bir geleceğin sembolleri olarak görünmeye başladı. Bir yanda zenginlik ve refah, diğer yanda yoksulluk ve sefalet, giderek daha net mekânsal araçlarla birbirinden ayrı, fakat bir o kadar da birbirine yakın biçimde yeniden üretiliyor.

Tarihte ilk kez kentli nüfusun kırda yaşayan nüfusu aştığı günümüzde kentler bir kez daha yoksulluk ve toplumsal eşitsizliğin biriktiği asli insan yerleşimleri olarak gündeme giriyor. Daha önce, barındırdıkları sefalete rağmen daha iyi bir dünyanın imkânlılığına dair bir iyimserliğin de sembolü olan Üçüncü Dünya’nın gecekondu alanları, neoliberalizmin yeni binyılında karanlık ve ürkütücü bir geleceğin sembolleri olarak görünmeye başladı. Bir yanda zenginlik ve refah, diğer yanda yoksulluk ve sefalet, giderek daha net mekânsal araçlarla birbirinden ayrı, fakat bir o kadar da birbirine yakın biçimde yeniden üretiliyor.

Üstelik kent mekânı salt bu ayrışmanın aracı olmakla kalmayıp, aynı anda hem ekonomik değer üretiminin hem de sosyal dışlamanın vasıtası haline geliyor. Dünyanın çeşitli yerlerinde, New York ve Londra’dan, Delhi, Seul ve Mumbai’ye, Rio ve Mexico City’den, İstanbul ve Pekin’e kadar farklı ülke ve kültürlerin metropollerinde benzer süreçlerle kent mekânı, yenileme, dönüşüm ve soylulaştırma operasyonlarına konu oluyor. Bu operasyonların doğrudan sonucu olarak giderek daha çok insan yerinden ediliyor. Dahası, bugüne değin finansal krizlerin yıkım ve yeniden inşa faaliyetleriyle aşılmasına aracılık eden kent mekânı bu kez finans sermayesinin doğrudan yatırım aracı olarak içine girdiği döngülerde yaşanan sıkışmalarla mevcut küresel krizin odağında yer alıyor.

Kent mekânının hem sermaye birikimi ile hem de sosyal dışlanma ile böylesine doğrudan ilişkilendiği bu tarihsel dönemde mimarların rolü, bir kez daha mevcut politik ve ekonomik güçlerin yeniden üretimine hizmet edecek kentsel dönüşüm projeleri üretmek olmamalıdır. Aksine, mimarlar, neoliberal birikim rejiminin krizini, kentsel mekânın bu rejimin tahakkümünden kurtarılması için bir fırsat bilmeli, yapılı çevrenin kâr güdüsü yerine toplumsal adalet kaygısıyla üretilmesi için mücadele etmelidir. Mimarlık toplumsal dönüşümün etkin bir aracı olarak kavranmalı, mimarlık pratiği demokratik ve katılımcı toplumal biçimlerin inşasına katkı verecek yöntemlerle üretilmelidir. Türkiyeli mimarların örgütü olan ve 50 yıllık tarihi boyunca mimarlığın toplumsal bir hizmet olarak üretilmesini savunmuş bulunan Mimarlar Odası’nın, başkent Ankara’da faaliyet göstermekte olan Ankara Şubesi, bu doğrultuda çalışmakta olan meslek örgütlerini, sivil inisiyatifleri ve kentsel toplumsal hareketlerin aktivistlerini Mimarlığın Sosyal Forumu’nda buluşmaya çağırmaktadır. Mekansal dışlanmaya ve toplumsal adaletsizliğe karşı mücadele eden tüm kişi, kurum ve örgütleri, 21-23 Ekim 2010 tarihlerinde Ankara’da düzenlenecek olan Forum’da buluşmaya çağırıyoruz.

Forum temaları:
• Toplumsal mimarlık ve planlama
• Mekanda toplumsal ayrışma/dışla(n)ma
• İnsan hakkı olarak herkes için konut
• Ekoloji ve çevresel adalet
• Savaş, afet ve mimarlık
• Koruma, kültürel miras ve değişim
• Yerinden edilmenin mekansal politikası: toprak ve kaynakların sömürgeleştirilmesi
• Toplumsal değişim aracı olarak tasarım
• Toplumsal mimarlık için eğitim
• Yöresel pratikler, teknoloji ve serbest piyasa
• İnsani kentler: bariyerler ve etik
• Kentsel şiddet ve kent mekanının okunabilirliği
• Demokratik uygulamalar ve yasama
• Kamusal mekanları genişletmek
• Toplumsal cinsiyet ve mekan
• Ulaşılabilir toplu taşıma ve yaya hakları
• Toplumsal mekan: ittifaklar ve çelişkiler.

Share
İlgili Eğitim