Ana içeriğe atla
Image
Manşet Yatay Görseli
Share

Kadınlardan Gözaltında Cinsel Taciz ve Saldırılara Karşı Ortak Metin

Kadınlar, gözaltında cinsel taciz ve saldırılara karşı imza kampanyası başlatarak "Gözaltında kadınlara yönelik cinsel taciz ve saldırılara sessiz kalmıyoruz" başlıklı bir metni imzaya açtı.

İçerik Alınlık Resmi

Kadınlar, gözaltında cinsel taciz ve saldırılara karşı imza kampanyası başlatarak "Gözaltında kadınlara yönelik cinsel taciz ve saldırılara sessiz kalmıyoruz" başlıklı bir metni imzaya açtı.

gezi parkı feminist çadır
İmza metninde son günlerde yaşanan cinsel taciz ve saldırılar sıralanırken, "Cinsel şiddet örtük ya da açık halleriyle aslında biz kadınların gündelik yaşamımızın bir parçası. Her gün, her an üzerimizde hissettiğimiz cinsel taciz ve tecavüz tehdidi, devlet tarafından da nicedir bir işkence aracı olarak kabul görüyor, örgütlü ve sistematik biçimde kullanılıyor" denildi.

Yıllardır gözaltındaki ve cezaevlerindeki kadınlara yönelik cinsel şiddeti anlatmaya çalıştıklarını hatırlatan kadınlar, "Gezi direnişinin farkıysa, devletin bu yöntemi çok daha geniş bir hedef kitlesi üzerinde tatbik etmesiydi" diye belirtti.

İmza metninin tamamı şöyle:

GÖZALTINDA KADINLARA YÖNELİK CİNSEL TACİZ VE SALDIRILARA SESSİZ KALMIYORUZ!

İsteklerimiz, özlediğimiz hayat, üzerimizdeki baskı ve denetimle uzlaşamıyordu uzun süredir. Biz kadınlar, Gezi direnişi boyunca taleplerimizi ve isyanımızı kararlılıkla savunduğumuz için ön plandaydık. Direnişin sokaklarında dolaşırken, yabancısı olmadığımız bir şiddet biçimiyle, polis şiddetiyle yeniden yüzleştik. Direnişte arkadaşlarımızı kaybettik, bazılarımız geri dönüşü olmayan ağır fiziksel hasarlar aldık. Günlerce bu şiddetin hukuksuzluğunu, yarattığı yıkımı tartıştık. Öte yandan polis şiddetinin emrini veren Emniyet Müdürü, Vali, İçişleri Bakanı, Başbakan gibi devlet ve hükümet görevlileri, art arda yaptıkları açıklamalarla taraf tuttuklarını ve sorumlu olduklarını açıkça beyan ettiler. Çoğu yetkilinin şiddeti yaşayanlara değil, uygulanan şiddete sahip çıktığına; İstanbul Valisi’nin gazetecileri hedef göstermesi, Başbakan’ın, “Polise emri ben verdim,” demesi gibi örneklerdeyse şiddetin açıkça teşvik edildiğine şahit olduk. Emniyet güçlerinin bu toplumsal ayaklanma karşısındaki şiddeti, nihayetinde ana akım medyanın bile gündemine girdi. Bu cinayet, yaralama ve hak ihlallerinin baş sorumlularının istifasını talep ettik, karşılığında birkaç zabıtayı görevden alıp, Ethem’in katilini serbest bıraktılar.

Gelin görün ki biz kadınların yaşadığı şiddet, alternatif medya ve direnişçilerce seslendirilen ve belgelenen bu fiziksel polis şiddetiyle sınırlı kalmadı. Yine çok sistematik bir başka şiddet biçimiyle hep burun burunaydık: Devletin erkek silahı cinsel taciz ve tecavüz, açıkça bedenimize doğrultulmuştu.

Cinsel şiddet örtük ya da açık halleriyle aslında biz kadınların gündelik yaşamımızın bir parçası. Her gün, her an üzerimizde hissettiğimiz cinsel taciz ve tecavüz tehdidi, devlet tarafından da nicedir bir işkence aracı olarak kabul görüyor, örgütlü ve sistematik biçimde kullanılıyor. Gözaltındaki ve tutuklu kadınlara yönelik bu işkenceyi yıllardır, saldırıya maruz kalanlarla birlikte deşifre etmeye çalışıyoruz. Gezi direnişinin farkıysa, devletin bu yöntemi çok daha geniş bir hedef kitlesi üzerinde tatbik etmesiydi.

Gözaltına alınan kadınlar bir bir yaşadıklarını anlatmaya başladılar. İstanbul’da 31 Mayıs’ta gözaltına alınan 7 arkadaşımızın İstanbul Emniyet Müdürlüğü’nde tamamen soyularak tümüyle hukuksuz ve keyfi bir “ince” aramaya tabi tutulduklarını öğrendik. İzmir’de Şakran Cezaevi’nde tutulan arkadaşlarımız da kendilerine çıplak arama yapıldığını açıkladılar. Ankara’da Eylem, Akrep’e bindirilirken ve araç içinde üç saat boyunca keyfi olarak bekletilirken yaşadığı cinsel saldırıyı cesaretle herkesle paylaştı. Kızılay’daki eylemde gözaltına alınan D.E. uğradığı tacizi bir gazeteciye anlatırken, “Kadın ve erkeğe yönelik şiddetin birbirinden farklı olduğunu, kadınların hem dayak hem de taciz ile çift taraflı saldırıya uğradığını ve şiddet üstü şiddet gördüklerini,” söyledi. Deniz, 16 Haziran günü gözaltına alınırken yaşadıklarını Facebook’ta anlattı, işittiği “hakaretleri” şöyle sıraladı: “orospu, terörist, kahpe, vatan haini…” Ve bir sürü sözlü tecavüz tehdidi. Gözaltına alınan arkadaşlarımızın hemen hepsi, sözlü tecavüz tehdidiyle korkutulmaya çalışılmıştı. Yaşananların bu çarpıcı ortaklığı, kadınlara karşı uygulanan cinsel taciz ve cinsel saldırının sistematik olduğunun açık kanıtıdır.

Bu cinsel tahakküm yöntemleri sadece devletle olan ilişkilerimizde değil, tüm toplumsallaşma süreçlerinin de içinde. Bu yüzden, yaşadıklarımızı her zaman yüksek sesle haykıramıyoruz. Cinsel taciz veya tacize uğrama korkusu, bazılarımızı politik alanın dışına itip sessizleştiriyor, uzun süre mücadele edecekleri korkularla baş başa bırakıyor. Öte yandan aynı endişe birçoğumuzda, büyüyen ve erkek iktidarını tehdit eden bir cesaret ve kararlılığa dönüşüyor. Gezi direnişi verdiği “Bir Haziran Dersi”nde, hiçbir haklı talep ve mücadelenin sonsuza kadar şiddet ve emirle bastırılamayacağını muktedirlere anlattı. Biz kadınlar bu dersi zayıf hafızalara hep hatırlatacağız, gözaltında tacize sessiz kalmayacağız.


İmza vermek için [email protected]'a mail gönderebilir ya da aşağıdaki telefonlara imzanızı bildirebilirsiniz.

İletişim için:
Begüm: 0534 358 76 43
Nacide: 0532 397 08 52
Esen: 0505 375 95 30

Kaynak: Uçan Süpürge

İlgili Dosyalar:

  1. gezi parkı feminist çadır [JPG] [74.97K]
Share
İlgili Eğitim