.
Kadının İnsan Hakları - Yeni Çözümler Derneği'nden Ayman, Samsun Medya FM'den Efe, VAKAD'dan Özgökçe, KA.DER'den Cantürk, erkek şiddetine karşı yasaların uygulanması, devletin sorumluluk alması, erkeklerin şiddetle yüzleşmesi gerektiği görüşünde.
Kadının İnsan Hakları - Yeni Çözümler Derneği'nden Zelal Ayman, "Yasa uygulayıcısı olarak devlet merkezi adımlar atmalı. Kan davaları gibi kadın cinayetleri de son bulmalı" diyor. Samsun Medya FM'den Makbule Efe'ye göre erkek, şiddetin hem asli unsuru hem de taşeronu ve bu gerçekle yüzleşmesi gerek.
Van Kadın Derneği'nden (VAKAD) Zozan Özgökçe, herkesi erkek şiddetinin son bulması, uygulamaların ve kalıplaşmış rollerin ters yüz edilmesi için harekete geçmeye çalışıyor. Kadın Adayları Destekleme ve Eğitme Derneği (KA.DER) Yönetim Kurulu üyesi Meltem Cantürk ise erkek şiddetinin dinamiklerinin ve nedenlerinin bir bütün olarak incelenmesi gerektiği görüşünde.
Cantürk, Özgökçe, Ayman ve Efe, bianet'in "Erkekler 2010'da 217 Kadın Öldürdü" başlıklı haberinden yola çıkarak şu değerlendirmelerde bulundu:
Cantürk: Erkek Şiddeti Derinlemesine araştırılmalı
Erkek şiddetinin dinamikleri ve nedenleri bir bütün olarak incelenmeli ve derinlemesine araştırılmalı. Oysa Türkiye'de böyle bir araştırma yok. Erkekler, sosyo-ekonomik durumlarından bağımsız olarak şiddet uygulama potansiyeli taşıyor.
Psikolojik, cinsel, fiziksel şiddet münferit olarak algılanıyor. Oysa vakalar tek tek incelendiğinde toplumsal rollerin toplumun kendisini sorumlu gördüğü kadın üzerindeki şiddetine katkı sağladığı görülüyor.
Özgökçe: Devlet harekete geçsin
bianet'in çeteleleri çalışmalarımıza katkıda bulunuyor. İstatistiklerin kadınları nesneleştiren bir tarafı vardır. bianet'in çetelesi ise erkek şiddetini ve faillerini ön plana çıkarıyor. Kadının ve bedeninin mülkiyet olarak görüldüğü bu toplumdaki yaşam pratiklerimizin değişmesi ve algılarımızın evrilmesi için daha ne kadar bekleyeceğiz?
Neredeyse yüzyıllardır aynı sorunlar kadınları takip ediyor. Bu sorunların canlı kalmasını sağlayan uygulamaların ve kalıplaşmış rollerin ters yüz edilmesi için herkesin harekete geçmesi gerekiyor. Öncülüğü Kadın ve Aileden Sorumlu Devlet Bakanlığı'nın üstlenmesi ve diğer kurumları da hareketlendirmesi gerekiyor.
Ayman: Develet merkezi adım atmalı
Tablo diğer ülkelerle karşılaştırıldığında korkunç. İsveç'te devlet üç kadın öldürüldü diye ayağa kalktı. Güney Avrupa, Orta Doğu ve Kafkaslardaki en ileri yasaya sahip olmamıza rağmen yasaların uygulanmaması kadınları çaresiz bırakıyor. Kadınlar bu cinayete sadece töre ve namus cinayetleri kapsamında değil örneğin Batının İslam fobisi kapsamında da kurban ediliyor.
Kadın cinayetlerinin bu kadar sık yaşanmasında devletin kadınları korumaması ve şiddet karşısında yalnız bırakması çok önemli bir etken. Yasalar ciddiyetle uygulanmalı. Yasa uygulayıcısı olarak devlet merkezi adımlar atmalı. Kan davaları gibi kadın cinayetleri de son bulmalı.
Efe: Erkek hem asli unsur hem taşeron
Kadına yönelik şiddette, erkek hem asli unsur hem de taşeron gibi. Bu şiddet sarmalı aslında kadınları disipline etme, terbiye etme, ehlileştirme, emir ve buyruklara itaat eder hale getirme ve sistemin işini kolaylaştırmanın bir parçası.
Günümüz erkeği bununla yüzleşmeli. Hepimiz içinde bulunduğumuz özel alanda başımıza gelen her şeyin arkasında sosyal, ekonomik, siyasal, kültürel gerçeklikler olduğunu görmeliyiz. Devlet, erkek eliyle işlenen suçları seyretmekten vazgeçmeli. Kadınlar da şiddete karşı örgütlenmeli.
Erkekler 2010’da 217 kadın öldürdü
Geçtiğimiz yıl Türkiye’nin hemen her yerinde her yaş, meslek ve statüden erkekler hemen her yaş, meslek ve statüden kadınlara fiziksel, psikolojik, cinsel, ekonomik ve duygusal şiddet uyguladı.
Şiddetin gerekçesi değişiyor gibi görünse de temelde yatan sebep, erkeklerin kadınlar üzerindeki tahakküm talebiydi. Erkekler kadınları kendilerine ait bir mülk gibi görüyor ve kadınlar üzerinde sahip olduklarını düşündükleri haklardan boşandıktan – ayrıldıktan sonra da vazgeçmek istemiyordu. Çetelemize ancak gazetecilerin, editörlerin ve yayın yönetmenlerinin süzgecinden geçerek “haber olabilmiş” şiddet olayları yansıdı ama pek çok olayda görgü tanıklarının, mağdurların ya da faillerin sözleri şiddetin ilk kez yaşanmadığını gösteriyordu. Ölüm ya da ağır yaralanma, çoğu kez yıllardır süre giden şiddetin vardığı doruk noktasıydı. Şiddet olaylarının en az 42’sinde mağdurların tehdit altında olduğu çevrelerince biliniyordu, can güvenlikleri bulunmadığı, tehdit edildikleri ya da şiddet gördükleri gerekçesiyle daha önce karakola ya da savcılığa başvurmuştu.
Çocuklar taciz ve tecavüz mağduru
www.bianet.org haber sitesinde yayımlanan habere göre, yıl boyunca gazetelerden, internet sitelerinden ve haber ajanslarından derleyerek hazırladığı çetelelere göre, erkekler 2010’da en az 217 kadın ve üç çocuğu öldürdü, 164 kadın ve 4 çocuğu yaraladı. En az 381 kadın ve çocuk tacize, 207 kadın ve çocuk tecavüze maruz kaldı. Taciz ve tecavüze maruz bırakılanların büyük çoğunluğu çocuklardı. 23 kadının intihar ettiği öne sürüldü ya da şüpheli şekilde yaşamlarını yitirdiler. En az 646 erkek ve oğlan çocuğu cinayet, yaralama, taciz ve tecavüz olaylarının faili olarak gözaltına alındı, tutuklandı ya da aranmaya başlandı. Faillerinin öğretmenler ya da aile bireyleri olduğu taciz ve tecavüz olaylarının çetelemizde, “failin kimliği” haber değeri taşıdığından bu denli yüksek oranla yer bulabildiği düşünülebilir. Öte yandan rakamlar, taciz ve tecavüzün okullarda, evlerde, sokaklarda ne kadar yaygın olduğunu, kadın ve çocuklara en çok tanıyıp güvendikleri erkeklerin taciz ve tecavüzde bulunduğunu göstermek açısından önemli.
Tacizciler mahkemeden serbest
Gazetelere, internet sitelerine ve ajanslara yansıyan haberlerden, cinayet, yaralama, taciz ve tecavüz olaylarına ilişkin hukuki sürecin gelişimini izlemek her zaman mümkün olmadı. Ancak özellikle taciz ve yaralama olaylarında fail, sıklıkla savcılıktan ya da mahkemeden serbest bırakıldı. “Taciz” suçunun cezası iki yıldan az olduğundan mahkemeler cezaya hükmetse bile genellikle hükmün açıklanması geri bırakıldı. Tecavüz zanlılarının Adli Tıp Kurumu’ndan rapor alınması gecikeceği gerekçesiyle tahliye edildiği de kadınların buna karşı gerçekleştirdikleri protesto gösterileri de haberlere yansıdı. Haberlerde göremediğimiz için psikolojik, ekonomik ve duygusal şiddete dair veriler ise çetelemizde yer bulmadı. Ancak tüm şiddet türlerinin birbiriyle ilişkisini gözeterek 2010 yılı boyunca haberlere konu olan tüm olaylarda kadınların aynı zamanda psikolojik, sözel ve ekonomik şiddete maruz bırakıldığını söylemek elbette mümkün. Ayrıca ekonomik, sözel ve psikolojik şiddetin kadınları, kendilerine şiddetten uzak bir hayat kurmak konusunda güçsüz bıraktığını da hatırlamak gerek.
Şiddetin şehir ve bölgelere göre dağılımı
2010’da kadın ve çocuklara yönelik cinayet, yaralama, taciz ve tecavüz olaylarının şehirlere, bölgelere, fail ve mağdurların yaşlarına, failin mesleğine, failin mağdura yakınlığına ve şiddetin gerekçesine ilişkin oransal dökümleri şöyleydi:
2010’da kadın cinayetleri ve yaralama olayları en sık İstanbul ve Adana’da görüldü. Erkekler İstanbul’da 17 kadın ve çocuğu öldürdü, sekiz kadın ve çocuğu yaraladı. Adana’da ise sekiz kadın ve çocuk öldürüldü, sekiz kadın ve çocuk ise yaralandı.
Haberlere göre, taciz olayları en sık Samsun’da yaşandı. Samsun’da 16, Bursa’da 10, Kayseri’de altı kadın ve çocuk tacize maruz bırakıldı. Tecavüz olaylarının en sık yaşandığı il ise Bursa idi. Bursa’da 14, Samsun’da 11 kadın ve çocuk tecavüze maruz bırakıldı. Onları İstanbul ve Adana izledi.
Cinayet, yaralama, taciz ve tecavüz olaylarının en sık yaşandığı bölge, Marmara idi. 2010’da ölüm olaylarının yüzde 25’i Marmara, yüzde 19’u İç Anadolu, yüzde 17’si Akdeniz, yüzde 15’i Ege, yüzde 10’u Güneydoğu Anadolu, yüzde 8’i Karadeniz, yüzde 6’sı da Doğu Anadolu bölgelerinde yaşandı.
Yaralama olaylarının ise yüzde 26’sı Marmara, yüzde 19’u Akdeniz, yüzde 16’sı Karadeniz, yüzde 14’ü İç Anadolu, yüzde 13’ü Ege, yüzde 8’i Doğu Anadolu, yüzde 4’ü de Güneydoğu Anadolu bölgelerinde yaşandı.
Taciz olaylarının en sık görüldüğü bölge yüzde 26 oranla Marmara idi. Onu yüzde 19’luk oranlarla Karadeniz ve Akdeniz bölgeleri izledi. Taciz olaylarının yüzde 16’sı İç Anadolu, yüzde 9’u Ege, yüzde 7’si Güneydoğu Anadolu, yüzde 4’ü ise Doğu Anadolu bölgelerinde görüldü.
Tecavüz olaylarının yüzde 28’i Marmara, yüzde 20’si Akdeniz, yüzde 18’i Ege, yüzde 16’sı Karadeniz, yüzde 7’si Güneydoğu Anadolu, yüzde 6’sı İç Anadolu, yüzde 5’i de Doğu Anadolu bölgelerinde yaşandı.
Kadınları en çok kocaları öldürdü, yaraladı
2010’da kadınları en çok kocaları öldürdü. Onları sevgili, baba, eski koca ve erkek kardeşleri izledi. Kadınları öldürenler arasında akrabaları, damatları, evlatları ve eski sevgililerinin yanı sıra üvey babaları, nişanlıları ve üvey kardeşleri ile kızlarının sevgili-erkek arkadaşları da vardı.
2010’da kadınları öldürenlerin yüzde 50’si kocaları, yüzde 13’ü sevgilileri, yüzde 11’i babaları, yüzde 8’I de eski kocalarıydı. Erkek kardeş ve akrabaların oranı yüzde 4, eski sevgililerin oranı ise yüzde 3’tü. Onları yüzde 2’lik oranlarla damat ve evlatları izledi.
Öldürülen kadınların yüzde 1’inin katil zanlısı kızlarının sevgili ya da arkadaşları, yüzde 1’ininki ise üvey babaları idi. Onları yüzde 0.5’lik oranlarla nişanlı ve üvey kardeşleri izledi.
Kadınları yaralayanlar arasında da ilk sırayı kocaları aldı. Onları babaları, sevgilileri, eski kocaları, akrabaları, üvey babaları, erkek kardeşleri, damatları, evlatları, eski sevgilileri, eski damatları, kızlarının sevgilileri, tanıdıkları ve arkadaşları izledi.
Kadınları yaralayanların yüzde 46’sı kocalarıydı. Yaralama olaylarının faillerinin yüzde 15’i mağdur kadınların babaları, yüzde9’u sevgilileri, yüzde 7’si eski kocalarıydı. Onları yüzde 5’lik oranlarla akraba ve üvey babaları, yüzde 4’lük oranla erkek kardeşleri, yüzde 3’le damatları izledi.
Kadınları yaralayanların yüzde 1’i ise evlatları, eski sevgilileri, kızlarının sevgilileri, eski damatları, tanıdıkları ve arkadaşlarıydı.
Taciz ve tecavüz failleri uzakta değil
Geçtiğimiz yıl tacize maruz kalanların yüzde 82.56’sı 18 yaşından küçüktü. Failler arasında ilk sırayı öğretmenler aldı. Kadınlara ve çocuklara çoğunlukla “tanıdıkları” erkekler tacizde bulundu ve taciz bir kereden çok tekrarlanmıştı.
Kadınlara ve çocuklara tacizde bulunanların yüzde 23.52’si öğretmenleri, 16.8’i arkadaşları, 10.8’i akrabaları, 7.56’sı amirleri, 3.8’i babaları idi. Onları yüzde 3.36’lık oranlarla sevgilileri, üvey babaları ve işverenleri izledi. Kadınları taciz edenlerin yüzde 0.84’ü nişanlıları, yüzde 23.52’si ise komşuları, aile dostları, mahalle esnafı, okul hizmetlisi, arkadaşlarının babaları, eşlerinin arkadaşları gibi bir şekilde “tanıdıkları” kişilerdi.
2010’da kadınlara ve çocuklara tecavüz edenlerin yüzde 91.30’u mağdurların tanıdıkları erkeklerdi. Tanımadıkları bir kişinin tecavüzüne maruz kalanların oranı ise yalnızca yüzde 8.69’du. Geçtiğimiz yıl kadınlara ve çocuklara en çok arkadaşları tecavüz etti. Onları sevgilileri, akrabaları ve babaları izledi.
2010’da tecavüz faillerinin yüzde 15.94’ü mağdurun arkadaşı, yüzde 14.49’u sevgilisi idi. Onları yüzde 6.52’lik oranlarla baba ve akrabalar izledi. Ardından 5.79’luk oranla öğretmenler geldi. Erkek kardeşlerin ve işverenlerin oranı yüzde 2.89, üvey babalarınki yüzde 2.17 idi.
Eski sevgililer, eski kocalar ve nişanlılar ise yüzde 0.72’lik oranlarla son sıralarda yer aldı. Tecavüz faillerinin yüzde 3.62’si mağdurun kocası idi. Ancak evlilik içi tecavüzün genellikle adli mercilere yansımadığından yola çıkarak gerçek rakamın bunun çok üstünde olduğunu düşünmek mümkün.
Fail ve mağdurların yaş gruplarına göre dağılımı
2010’da her yaştan erkek her yaştan kadını öldürdü, yaraladı, taciz ve tecavüze maruz bıraktı. Taciz ve tecavüz mağdurlarının büyük çoğunluğunu çocuklar oluşturdu.
Geçtiğimiz yıl en çok 30-39 yaş grubundaki erkekler, 20-29 yaş grubundaki kadınları öldürdü ya da yaraladı.
Cinayet faillerinin yüzde 35’i 30-39, yüzde 32’si 20-29, yüzde 26’sı 40-49, yüzde 23’ü 50-59, yüzde 10.34’ü 0-19, yüzde 8’i 60-69, yüzde 4’ü 80-89, yüzde 2’si de 70-79 yaşları arasındaydı.
Öldürülen kadınların ise yüzde 26.28’i 20-29, 25.71’i 30-39, 21.14’ü 40-49, 14.28’i 0-19, 9.14’ü 50-59, 1.14’ü 60-69, 2.28’i 70-79 yaş grubundaydı.
Kadın ve çocuklara fiziksel şiddet uygulayanların yüzde 35.36’sı 30-39, yüzde 23.17’si 20-29, yüzde 15.85’i 40-49, yüzde 9.75’i 50-59, yüzde 8.53’ü 0-19, yüzde 7.31’i ise 60-69 yaşları arasındaki erkeklerdi.
Fiziksel şiddete maruz kalan kadınların ise yüzde 27.86’sı 20-29, 25.40’ı 30-39, 20.49’u 0-19, 13.93’ü 40-49, 6.55’i 50-59, 3.27’si 60-69, 1.63’ü 70-79, 0.81’i ise 90-99 yaşları arasındaydı.
Taciz failleri arasında ilk sırayı 30-39 yaş grubu arasındaki erkekler aldı. Tecavüze uğrayanların yüzde 81.53’ü 18 yaşından küçüktü. Tecavüz olaylarında da hem failler hem de mağdurlar arasında yaşı 18’den küçük olanlar ilk sıradaydı.
Taciz olaylarının faillerinin yüzde 29.49’u 30-39, 23.02’si 20-29, 19.42’si 0-19, 11.51’i 40-49, 10.79’u 50-59, 3.59’u 60-69, 1.43’ü 80-89, 0.71’i de 70-79 yaşları arasındaydı.
Mağdurların ise yüzde 82.56’sı 20 yaşından küçüktü. 20-29 yaşları arasındaki mağdurların oranı 11.28, 30-39 yaşları arasındakilerin 4.61, 40-49 yaş grubundakilerinki ise 1.53’tü.
Tecavüz faillerinin yüzde 32.18’i, mağdurların ise yüzde 67.05’i 19 yaşından küçüktü. Faillerin 39.65’i 0-19, 29.31’i 20-29, 14.94’ü 30-39 yaşları arasındaydı. Onları 7.47’lik oranla 40-49, 5.17’lik oranla 50-59, 2.29’luk oranla 60-69, 1.14’lük oranla 70-79 yaş grubundaki erkekler izledi.
Tecavüz mağdurlarının yaşlarının oransal dağılımı ise şöyleydi: Yüzde 70.58’i 0-19, yüzde 17.05’i 20-29, yüzde 7.64’ü 30-39, yüzde 2.35’i 40-49, yüzde 1.17’si 60-60. Tecavüz mağdurları arasında son sırayı ise yüzde 0.58’lik oranlarla 50-59 ve 70-79 yaş gruplarındaki kadınlar aldı.
Faillerin meslek gruplarına göre dağılımı
Gazetelere yansıyan haberler her meslek ve statüden erkeğin kadınlara şiddet uyguladığını ortaya koyuyordu.
Her meslek ve statüden erkek cinayet işledi, kadınlara ve çocuklara cinsel ve fiziksel şiddet uyguladı.
Katil zanlısı olarak kovuşturmaya uğrayanların yüzde 19.11’i emekli, 17.64’ü ücretli çalışan/işçi, 16.71’i işsiz, 10.29’u çiftçiydi.
Onları 8.82’lik oranlarla polis ve askerlerle emekli polis ve askerler; yüzde 4.41’lik oranlarla şoförler, işverenler, sabıkalı/izinli hükümlüler izledi. Katil zanlılarının yüzde 2.94’ü esnaftı. Hem mühendislerin hem de öğretmenlerin oranı yüzde 1.47 idi.
Yaralanmayla sonuçlanan olayların failleri arasında ise ilk sırayı, yüzde 33.33’lük oranla asker/polis/korucular aldı. Faillerin yüzde 14.28’i esnaftı. Hem çiftçilerin hem de işçilerin oranı 9.52 idi. Onları yüzde 4.76’lık oranlarla emekliler, avukatlar, işverenler, şoförler, terziler, işsizler ve memurlar izledi.
Geçtiğimiz yıl tacizle en çok öğretmenler, tecavüzle ise güvenlik görevlileri suçlandı.
Taciz faillerinin meslekleri ve oransal dağılımı şöyleydi: Öğretmen/okul müdürü/öğretim üyesi yüzde 34.65, asker/polis/güvenlik görevlisi yüzde 11.88, esnaf yüzde 9.90, öğrenci yüzde 9.90, işçi/ücretli çalışan yüzde 6.93, büyükelçi/siyasetçi/yerel yönetici yüzde 5.94, işveren yüzde 3.96, işsiz yüzde 3.96, okul hizmetlisi yüzde 1.98, servis şoförü yüzde 1.98, işveren yüzde 1.98, emekli yüzde 1.98, okul aile birliği yöneticisi yüzde 0.99, amir yüzde 0.99, madde bağımlısı yüzde 0.99, sağlık memuru yüzde 0.99, sendikacı yüzde 0.99.
Tecavüz faillerinin meslekleri ve oransal dağılımı ise şöyleydi: Asker/polis/korucu/güvenlik görevlisi yüzde 20.20, mahkum yüzde 15.15, siyasetçi/yerel yönetici/muhtar yüzde 13.13, işçi/ücretli çalışan yüzde 12.12, emekli asker/polis/güvenlik görevlisi yüzde 5.5, işveren yüzde 5.5, işsiz yüzde 5.5, öğrenci 4.04, sağlık personeli/rehabilitasyon merkezi çalışanı yüzde 4.04, öğretmen yüzde 3.03, esnaf yüzde 3.03, emekli yüzde 3.03, çiftçi yüzde 2.02, memur yüzde 1.01, imam 1.01, otoparkçı yüzde 1.01, taksi şoförü yüzde 1.01. Tecavüz failleri arasında bir de Iraklı sığınmacı vardı.
Şiddete “bahane” çok
Geçtiğimiz yıl erkekler kadınları pek çok bahaneyle öldürdü. Karısını “kadınlık görevini yerine getirmediği için öldürdüğünü” söyleyen erkekler de vardı, “kendisine su vermediği için” öldürdüğünü söyleyen de. Bazı kadınlar “yemek zamanında hazır olmadığı” gerekçesiyle, bazıları “kocalarıyla birlikte olmak istemedikleri ” için öldürüldü.
Kocasını uyandırıp işe gidip gitmeyeceğini sorduğu ya da kocasından izin almadan hastaneye gittiği için şiddet gören kadınlar oldu. Bazı kadınlar boşanmak istedikleri, bazıları da evlenmek ya da birlikteliklerini çevrelerine açıklamak istedikleri için şiddete maruz kaldı. Namus, töre, kıskançlık, ihanet katil zanlılarının çok sık başvurduğu bahanelerdi.
Taciz ve tecavüz erkeklerin sıkça başvurduğu cezalandırma yöntemlerinden biriydi. Sevgilisine kendisini aldattığından şüphelendiği gerekçesiyle tecavüz eden erkekler de vardı, kendisinden ayrılmak istediği için tecavüz edenler de. İntikam için düşmanının karısına ya da kızına tecavüz eden erkekler de geçtiğimiz yıl gazetelere haber oldu.
Ancak bütün bu gerekçelerin temelindeki esas sebep, erkeklerin kadınları kendilerine ait bir mülk gibi görmesi ve erkekliklerini bu “sahip olma” üzerinden geliştirmesi, egemenliklerini kadın bedeni üzerinden inşa etme çabasıydı. Erkeklerin kadınlar üzerindeki hak iddialarının boşandıktan ya da ayrıldıktan sonra da devam ettiği görülüyordu.
Kadın cinayetlerinin “gerekçeleri”
Geçtiğimiz yıl kadınların yüzde 27.27’si ayrılmayı / boşanmayı istediği, boşandığı ya da barışmayı kabul etmediği, yüzde 8.18’i namus/töre bahanesiyle öldürüldü. Kadın katli olaylarında üçüncü ve dördüncü sırayı yüzde 3.63’lük oranlarla çocuğun velayetini almak istemek /çocuğunu görmesine izin vermemek ve evlilik / arkadaşlık teklifini kabul etmemek/aşkına karşılık vermemek aldı.
Taciz/tecavüze maruz kaldıktan sonra öldürülen kadınların oranı yüzde 2.72, boşanma sırasında dile getirdiği talepler nedeniyle öldürülenlerinki 1.81’di. Evlenmek ya da birlikte olduğunu açıklamak isteyen kadınlarla eşlerinin borç para almasını istemediği için ya da “yanlışlıkla” öldürülen kadınların oranı da 1.81 olarak belirlendi.
Bir koca karısını ve kızlarını rüyasında soyunduklarını gördüğü için öldürdü. Oğlunun evinde kalmak istediği, kocasına su vermediği, koyunları otlatmadığı, cinsel ilişkiye girmediği, kadınlık görevlerini yapmadığı, yemek vaktinde hazır olmadığı, evi temizlemediği, çamaşırları yıkamadığı, kendisine yeni elbise aldığı, çalışmayı istediği gerekçesiyle öldürülen kadınların oranları ise yüzde 0.90’dı.
Geçtiğimiz yıl bir kadın evden kaçıp evlendiği, bir başkası bilezikleri için bir diğeri de miras gerekçesiyle öldürüldü. Bir kadın kızını korumaya çalışırken, bir diğeri kızıyla evlenmesine izin vermediği genç tarafından öldürüldü.
Bir kadın önce tecavüzcüsüyle evlenmeye zorlandı ardından hem tecavüzcüsü hem de kocası olan erkek tarafından öldürüldü.
Bir kız çocuğu zorla evlendirilmek istediği için intihar etti. Bir başkası sığınma evi dönüşünde yaşamını yitirdi.
Koruma kararıyla evden uzaklaştırıldığı halde evine girip eşine şiddet uygulayan bir erkek mahkeme heyetini “Ne olmuş yani eşimdir, döverim de severim de” diyerek azarladı. Bu gerekçelerin oranları da yüzde 0.90 idi.
Yaralanmayla sonuçlanan şiddetin “gerekçeleri”
Erkek şiddetinden yaralı kurtulan kadınlar arasında da ilk sırayı, ayrılmak / boşanmak istediği ya da barışmayı kabul etmediği için şiddete maruz kalan kadınlar aldı. Onları tartışma sırasında ve kıskançlık gerekçesiyle şiddete maruz kalan ve yaralı kurtulan kadınlar izledi. Erkekler kadınları evlilik/arkadaşlık tekliflerini kabul etmedikleri ya da aşklarına karşılık vermedikleri gerekçesiyle de yaraladı.
Kadınların şiddetten yaralı kurtuldukları olaylarda, şiddetin gerekçesi ve oransal dağılımı şöyleydi:
Tartışma sırasında yüzde 11.36, kıskançlık yüzde 9.09, evlilik / arkadaşlık tekliini kabul etmediği ya da aşkına karşılık vermediği için yüzde 4.54, kocasını şikâyet ettiği için yüzde 4.54, arkadaşlarıyla gezdiği için yüzde 4.54, kocasına para vermediği için yüzde 4.54, ayrılmayı / boşanmayı istediği ya da barışmayı kabul etmediği için yüzde 3.36, çocuk velayetiyle ilgili tartışmada yüzde 2.27, haber vermeden hastaneye gittiği için yüzde 2.27, miras nedeniyle yüzde 2.27, namus / töre bahanesiyle yüzde 2.27, kredi kartı borcu nedeniyle yüzde 2.27, annesini korumaya çalışırkenyüzde 2.27, sigara külünü yere dökmemesini istediği için yüzde 2.27, kocasını uyandırıp işe gidip gitmeyeceğini sorduğu için yüzde 2.27, birlikte uyuduğu köpeği yatağa pislediği için yüzde 2.27, kocasıyla ilişkiye girmediği için yüzde 2.27, kocasının tedavi olmasını istediği için yüzde 2.27.
Taciz ve tecavüz “gerekçeleri”
Tecavüz, erkeklerin kadınları kendileriyle evlenmeye zorlamak ya da cezalandırmak için sıkça başvurduğu bir yöntemdi. Seks işçileri ve zihinsel engelli kadın ve çocuklar arasında tecavüze uğrayanlar çoktu. Gazetelere ve ajanslara evlilik içi tecavüz vakalarına dair haberler de yansıdı.
Tecavüz olaylarının gerekçeleri ve oransal dağılımı şöyleydi: Ayrılmayı / boşanmayı istediği ya da barışmayı kabul etmediği için yüzde 30.76, zihinsel engelli olduğu için yüzde 30.7, birlikte olmayı/evlilik teklifini kabul etmediği için yüzde 15.38, intikam için yüzde 15.38, kıskançlık gerekçesiyle yüzde 7.69.
Geçtiğimiz yıl kadınlara ve kız çocuklarına taciz uygulayan erkeklerin ortak özelliği kadınların ya da kız çocuklarının yakınlarında yaşamaları; onlarla öğretmen-öğrenci, amir – memur, işveren – çalışan gibi hiyerarşik bir ilişki kurmaları idi. Taciz failleri arasında öğretmenler, okul müdürleri, okul hizmetlileri, servis şoförleri, kırtasiyecilerin varlığı dikkat çekiyordu. Tacizcilerin bir kısmı daha önce bu suçtan kovuşturma geçirmiş ya da ceza almıştı.