İzmir’in ilk kadın belediye başkanı Nurgül Uçar, Dünya Kadınlar Günü nedeniyle Ege Üniversitesi Kadın Sorunları Araştırma ve Uygulama Merkezi Siyaset Okulu katılımcıları ve Çiğli Evka2 Kadın Kültür Derneği üyelerini, ilçesi Seyrek’te konuk etti. Derya Kaylı’nın haberi.
Dünya Kadınlar Günü’nde, Cumhuriyet Halk Partisi’nin İzmir tarihinde ilk kadın belediye başkanı olan ve 12 yıl Seyrek Belediye Başkanlığı yapan Nurgül Uçar, 2009 yılında kapatılan belediyenin kapılarını Ege Üniversitesi Kadın Sorunları Araştırma ve Uygulama Merkezi (EKAM) Siyaset Okulu Projesi katılımcıları ve İzmir Çiğli Evka2 Kadın Kültür Derneği üyelerine açtı. 9 Mart 2011 günü 23 kadın, Seyrek beldesindeydik.
Türkiye’de 3225 belediye başkanından sadece 18’i kadın. Kadın belediye başkanının yerelle kurduğu bağı ve yaptıklarını görmek açısından, Nurgül Uçar’ın deneyimleri siyaset yapmayı isteyen Siyaset Okulu kadınları ve bizim için çok kıymetliydi. Çünkü yerel yönetimlerin halka en yakın yönetimler olduğunu ve kadın belediye başkanlarının kadın sorunlarına daha yakın olması gerektiğini biliyorduk. Kadınların binlerce yıllık erkek egemen kurguyla yapmayı normalleştirdiği hizmet ağırlıklı işlerin dışına çıkıp yaşadığı yerle bütünleşmesi gerekiyordu. Rahat rahat yönetim birimlerinin kapılarını çalabilmeli ve suskunluk zincirlerinden kurtulmalıydılar. Kendilerinden birine gönüllerinde yatan istemleri daha kolay dillendirebilirlerdi. Gerçekten öyle miydi?
Seyrek 1992 yılında belediye olmuş İzmir’in Menemen ilçesine bağlı bir belde. Ve ilk belediye başkanı da Seyrek’te doğmuş ortaokula kadar burada yaşamış, 18 yıl gazetecilik yapmış, Seyreklilerin ifadesiyle “Seyrek’in kızı”: Nurgül Uçar.
Seyrek’e girmeden önce nakış gibi işlenmiş kırmızı beyaz taşlarla süslü bir yol karşıladı bizi. Köy meydanındaki belediye binası biraz bakımsız görünse de meydan oldukça hareketliydi. Foça, Villakent, Gediz Üniversitesi tabelaları size bir köye gelmediğinizi söylüyordu. Nazlı kafeteryada Nurgül hanım ve yaklaşık 15 kadın bizi karşıladı. Mütevazılığıyla tanıdığımız Nurgül hanım, alışılagelmiş siyasetçilerin tersine kendisini anlatmadı bize. Onu ve yaptıklarını elleri nasırlı, gözleri ışıltılı köy kadınları anlattı.
Hepsi konuşmak istiyordu. Biz de heyecanla dinlemeye başladık. Belediye’de her hafta toplandıklarından teker teker düşüncelerinin alındığından, rahatlıkla belediyenin kapılarının kendilerine hep açık olduğundan bahsettiler. Belediyenin yapacağı her icraatta erkelerle birlikte kendilerinin de fikirlerinin alınması alışılmamış bir deneyimmiş onlar için başlangıçta. Sonra içselleştirmişler ve kendilerini belediyenin bir parçası olarak ifade etmeye başlamışlar.
Yolların olmadığı, suların akmadığı, köy meydanından yüzlerini kapatarak hızla geçtikleri bir dönemden kadınların iş yeri sahibi olduğu, kafeler işlettiği, ürünlerini pazarlayabildikleri bir noktaya geldiklerinden söz etti kadınlar. Kendilerine güvenleri artmıştı. Köylerinde bir Üniversite ve Villakent vardı. İlkokul mezunu Hasbiye hanım, bu kurumlarla köy arasındaki ilişkiyi koordine ediyor, yemek ve işçi ihtiyacını gidermeye çalışıyordu.
Her kadının bir hikayesi vardı ve biz, kadınların hikayelerini dinleyebiliyor ama kolay kolay okuyamıyorduk. Bu bilinçle Nurgül hanım 2008 yılında kadınların yaşamlarını kalemle buluşturmuş ve gelenekselleşen bir öykü yarışması düzenlemiş. Öykü yarışmasının “kadın, komşuluk ilişkileri, göç, savaş, mutluluk” konu başlıklarıyla bugün beşincisi düzenleniyor. Öyküleri, profesyonel jüri üyelerinin yanında köyden 3 kadın da değerlendiriyor. Nasıl çalıştıklarını anlatırken kadınların gururları gözlerinden okunuyor.
Yerelde yaşayanlarla onların ihtiyaçlarıyla, talepleriyle, emekleriyle beldesini şekillendiren, Seyrek’i kadınların yaşamlarıyla buluşturan Nurgül hanım, kadınların iş taleplerini de görünür kılarak onlara alan yaratmış. Kadınlar, dünyanın en önemli sulak alanlarından Gediz Deltası’nın sembolü olan flamingoları kendileri için kurulan atölyelerde cama işleyip satmaya başlamışlar.
Ülkemizde ulusal ve yerel siyasette görünürlüğün sınırlı olduğunu hepimiz biliyoruz. Bu sınırlılık sadece kadınlar için değil erkekler için de demokrasi, eşitlik ve adalet kaygılarını beraberinde getiriyor. 8 Mart Dünya Kadınlar Günü, eğitimli, yetenekli, hayatın her alanında ve her kurumunda söyleyecek sözü ve becerileri olan kadınların yollarını açmak ve ataerkil düşünceyle mücadele etmek bir anlamda. Daha eşit daha adil günlere…