Pandemi günlerinde bir grup sosyal bilimci tarafından kurulan Habitus Sosyal Etki Derneği, COVID-19’un Türkiye’de nasıl kavrandığı ve nasıl yaşandığını anlamak için yaptığı araştırmanın raporunu kamuoyu ile paylaştı.
Araştırma kapsamında Türkiye’nin farklı kesimlerinden 80 kişiyle görüntülü olarak birebir ve derinlemesine görüşmelerle yapıldı. Raporun tanıtımında "Farklı yaş gruplarını, sosyo ekonomik yapının içindeki farklı gelir gruplarını, umreden döneni, solcuyu, kentliyi, taşralıyı, Türkiye’nin farklarını ve farklılıklarını olabildiğince temsil edebilecek kişiler çalışmamıza dahil ettik. Bu rapor müzisyenin, tiyatrocunun, fabrika işçisinin, üniversite öğrencisinin, memurun, ev hanımının, beyaz yakalının, esnafın, taksicinin, barmenin ve diğerlerinin anlatılarının üzerinden yazılmıştır." denildi.
İki parça halinde yayınlanan raporun ilk bölümünde, salgının kişilerde yarattığı kontrol hissini yönetme ve gündelik rutinlerin kişilerde yarattığı değişiklikler ele alınırken, ikinci bölümde ise gönüllü karantina sürecinin uzaması ve evde geçirilen vaktin artmasıyla birlikte kişilerin hayatlarında nelerin değişip dönüştüğü üzerine odaklanıldı.
Araştırmanın ilk kısım raporunda başkalarının risklerini yönetmenin, kişilerde olumsuz etki yarattığı bilgisi verilirken, "Başkaları için başkalarının risklerini yönetmek, kendi risklerini yönetmekten çok daha zor geliyor ve bu kontrol edememe hali bir çaresizlik yaratıyor." denildi. Pandemi sürecinde hemen herkesin en temel ortak korkusunun ise geleceğini öngörülen ekonomik kriz olduğu bilgisi paylaşıldı.
Sagın sürecine dair muhtelif senaryolar ise birçok sektörün büyük hasarlar alacağı, para veya ırk kavramının ortadan kalkacağı, dijitalleşmenin yaygınlaşacağı, evden çalışma kültürünün yaygınlaşacağı, devletlerin sağlık sistemleri üzerinden sınanacağı, fiziksel temasa dair içselleştirdiğimiz birtakım geleneklerin değişeceği, beslenme kültürlerinin sorgulanacağı, gezegene karşı sorumlulukların farkına varılacağı, tüm bunları unutulacağı oldu.
Araştırmanın ikinci kısım raporunda ise salgının bilançosundan çok kendi hayatlarımıza odaklanmaya başladığımız bir döneme girildiği bilgisi paylaşılırken, çaresiz ve paralize olmuş hâlden yavaş yavaş uzaklaşıldığı ve bu yeni şartlar altında kurulan yeni gündelik hayatımıza adapte olmaya başlandığı belirtildi.