Ana içeriğe atla
Image
Birlikte olma hikayesi
Share

Değişimin Öyküsünü BİRLİKTE Ekibi Anlattı

Sivil alandaki uzun yıllara dayanan geçmişimizin ve deneyimimizin ürünü BİRLİKTE, Türkiye'deki sivil toplum örgütlerinin ihtiyaçlarını bizzat kendilerinden dinlediğimiz ve "Sivil toplum örgütlerine sağladığımız hibe desteğini nasıl daha etkili bir hale getirebiliriz?" diye yılmadan sorduğumuz ve yanıtları aradığımız uzun bir sürecin sonunda tasarlandı.

2016'da başlayan yola çıkış öyküsü ise 2017'nin Mart ayında somutlandı. BİRLİKTE, büyük bir heyecanla duyurduğumuz, sürecin her aşamasında öğrendiğimiz, kendimizi sınadığımız, daimi olarak "Daha iyisini nasıl yapabiliriz?" diye sorduğumuz ve 42 yol arkadaşımızla birlikte değiştirdiğimiz, birlikte öğrendiğimiz bir deneyim oldu.

Kasım sonu itibariyle iki yıllık yoğun bir çalışmanın ardından BİRLİKTE Programı kapanıyor. Ancak biz programı kapatırken tasarım sürecinden başvuruların değerlendirilmesine ve uygulanmasına kadar Türkiye'deki sivil alanın önemli deneyimlerinden biri olan BİRLİKTE'yi uygulayan arkadaşlarımızla konuşmak istedik. 

Biz, STGM olarak birbirimizden öğrenmeyi ve deneyimlerimizi paylaşmayı önemsiyoruz. Bu uzun röportaj da bunun bir örneği. BİRLİKTE'deki deneyimimizi anlattığımız bu uzun masa başı sohbetin örgütlere ilham, fikir ve bilgi vermesi dileğiyle. 

İyi okumalar. 

BİRLİKTE Örgütlenme Özgürlüğü Hakkının Gerçekleştirilmesine Yönelik Bir Katkı Olarak Kurgulandı

Dört yıllık uzun bir serüven Kasım sonu itibariyle sona eriyor. Öncelikle programın tasarım sürecinin hikayesini dinlemek isteriz. BİRLİKTE nasıl bir ihtiyaçtan doğdu? 

Tezcan Abay: Kurulduğu 2004 yılından bu yana STGM, kapasite güçlendirme çalışmalarının yanı sıra sivil toplum örgütleri ve sivil aktivistleri destekleyen hibe programları yürüttü. Bu hibeler, örgütlenme özgürlüğünün temel bir bileşeni olan kaynak arama hakkının gerçekleştirilmesine yönelik bir katkı olarak düşünüldü her zaman.

Türkiye’de özellikle hak temelli yaklaşımla çalışmalarını sürdüren sivil toplum örgütlerinin gelir kaynakları arasında hibe ve bağışların önemli bir yer tuttuğunu biliyoruz. Özellikle örgütlerin kurumsal özerkliklerini sorgulatmayacak, tam tersine onları güçlendirerek daha özerk, daha bağımsız dolayısıyla etkili aktörler kılacak hibeler STGM’nin güçlü ve demokratik bir sivil toplum vizyonun bir parçası olarak ortaya çıktı. Dolayısıyla STGM yaklaşık 15 yıldır sürdürdüğü hibe programlarını bir teknik yardım aracı olarak değil, bilakis örgütlenme özgürlüğü hakkının gerçekleştirilmesine yönelik bir katkı olarak kurguladı.

BİRLİKTE’nin bu katkı arayışının en kapsamlı ve en rafine ürünü olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz. 2005-2015 arasındaki ilk 10 yıllık birikim, bize sivil topluma yönelik az önce bahsettiğimiz çerçevede bir mali yardımın nasıl olması gerektiği konusunda epeyce sonuç çıkarma fırsatı verdi. Bunların başında, destekte bütünsellik, kurallarda esneklik, hedeflerde örgütün kendi misyonunu merkeze alma, etkide en azından orta vadeye yayılma, yöntemde kollektif öğrenme gibi BİRLİKTE’nin temellerini oluşturacak olan ilkeler gelir.      

Bu ilkeleri belirlemek kolay, ancak bunlarla bir AB projesi tasarlamak zordur. IPA’nın birinci döneminden ikinci döneme geçişte, tam olarak 2014 yılında, Türkiye’de sivil topluma yönelik hibe programları yeniden kurgulandı. Bu yeni dönem bize bu zorluğa meydan okuyacak bir çabaya girişme cesareti verdi. 2015 yılında AB Türkiye Delegasyonuna Türkiye’deki hibe programlarından çıkardığımız dersleri ve önerilerimizi içeren bir rapor sunduk ve oldukça cömert ve ileri görüşlü bir yanıt aldık. Böylece adı sonradan Yönetim Kurulu üyelerimizin önerisiyle BİRLİKTE olarak benimsenecek olan yerel örgütleri desteklemeye yönelik bir hibe programının zemini oluşmuş oldu. Bu zemin üzerinde ne tasarladık? Belki Tuğçe bize bundan bahsedebilir.  Hatta daha önceki hibe programlarımız hakkında kısaca bilgi de verebilir.  

Tuğçe Bahadır: Birlikte Projesi STGM’nin sivil topluma verdiği hibe desteklerinin gelişimi açısından epey uzun bir yolculuğun en son meyvesi olarak tanımlanabilir. Benim STGM’deki hikayem 2008 yılında STGM’nin o dönem yürüttüğü hibe programlarında teknik destek ve izleme çalışmalarında yer almam ile başladı. Benim başladığım o tarihte bile mevcut standart proje hibelerine alternatif, yerelde çalışan ve kaynaklara erişimleri daha kısıtlı olan STÖ’lerin daha rahat erişip uygulayabileceği daha kolay ve esnek araçların arayışı başlamıştı STGM’de. Hatta tam olarak bu ihtiyacı karşılayabilmek için özel bir programın tasarımında Avrupa Birliği Türkiye Delegasyonu ve Merkezi Finans ve İhale Birimi ile koordinasyon halinde yoğun bir ön çalışma yürüttük. Bu çalışmaların sonucunda 2009-2011 yılları arasında başvuru formatları son derece basitleştirilmiş ve Türkçe başvuru ve raporlamaya olanak sağlayan “Yerel Düzeyde Sivil Katılımın Güçlendirilmesi” hibe programını tasarladık ve uyguladık. Bunlar; Tezcan’ın da altını çizdiği gibi, bizi BİRLİKTE’ye doğru götüren bir sürecin adımlarıydı.  Programların sadeleşme ihtiyacının yanı sıra diğer bir önemli ihtiyaç da süreç içerisinde giderek ön plana çıkmaya başlamıştı bizim için. Proje hibelerine alternatif kurumsal hibe desteği. 

BİRLİKTE programı tasarım sürecinin başlangıcına denk gelen 2014-2015 döneminde Türkiye’de sivil topluma yönelik sağlanan kurumsal hibe olanakları yok denecek kadar kısıtlıydı. Kurumsal hibe standart AB hibe programları kapsamında da uygulanan bir yöntem değildi.  STGM sürdürdüğü ihtiyaç analizi çalışmalarının ve alan deneyimlerinin sonuçlarını yakın çalışma şansı bulduğu kilit kurumlarla, donör organizasyonlarla her türlü vesile ile paylaşıyor ve savunuculuğunu yürütüyordu. O dönemde beraber çalıştığımız ve fikir paylaştığımız AB Türkiye Delegasyonu sivil toplum biriminin kıymetli ekibi geniş ve açık vizyonu ile bu ihtiyacı gördü, tanıdı ve çözüm önerisinde STGM ile ortaklaştı.

Kurumsal hibe desteği proje hibelerine göre yönetimi, takibi, izlemesi ve sonuçların değerlendirilmesi görece daha meşakkatli olan bir destek türü diyebiliriz. Bu bağlamda STGM’nin de o güne kadar sağladığı hibe desteklerinden çok daha zorlu bir sürece giriştiği de aşikar. Ancak, sivil toplum örgütlerine bütüncül bir destek aracı olarak tasarlanan BİRLİKTE Destek Programının, hem sağladığı kurumsal hibe desteği, hem de kurumsal gelişim için mentorluk desteği ile desteklenen örgütlere çok önemli katkılar sağladığına inanıyoruz. STGM’nin tam da arzu ettiği şekilde, BİRLİKTE Programı geliştirdiği model ve uygulamalar ile diğer proje ve programlara ilham kaynağı oldu. Kurumsal hibe desteğinin AB hibe programları dahilinde bir model olarak tasarlanıp yaygınlaşmasının da önünü açmış oldu.

birlikteekip

"Değerlendirme sürecinin en önemli ayırt edici unsurunun yüz yüze görüşmeler oldu"

Programın teklif çağrısı Türkiye’deki STÖ’ler tarafından ilgiyle karşılandı ve program dört yüzü aşkın başvuru aldı. Biraz geriye gidersek, başvuruların değerlendirme sürecini biraz anlatır mısınız? Değerlendirme süreci nasıl ilerledi? 

Tuğçe Bahadır: BİRLİKTE programı STGM için birçok ilki bir araya getirdiğimiz ve deneyimlediğimiz bir araç oldu. STGM olarak uyguladığımız bu ölçekteki ilk alt-hibe programı, ilk kurumsal hibe programı, ilk mentorluk bileşeni olan program, ilk kez bu ölçekte bir değerlendirme süreci yönettiğimiz bir program. Üstelik standart değerlendirme süreçlerine alternatif bazı yenilikçi yaklaşımları da benimseyerek deneyimlediğimiz bir program. Bu nedenle programın değerlendirme süreci bizim için başlı başına bir öğrenme vesilesiydi. 

Programa toplam 419 başvuru iletildi. Başvuruları kargo ve posta yoluyla aldık. Bu nedenle her şeyden önce başvuruların fiziksel olarak kabulünün, ofis koşullarında saklanıp arşivlenmesinin bile başlı başına bir planlama gerektirdiğini öğrendik. Yüzlerce başvuruyu kabul edip, kaydedip, zarfları açıp titizlikle klasörlemek, etiketlemek sürecin başındaki en önemli mesai oldu bizim için. Başvuruların değerlendirilmesinde çok nitelikli ve deneyimli iç ve dış değerlendiricilerle çalışma şansımız oldu. Onca zorlu ve emek yoğun süreci en az bizim kadar sahiplenerek sürecin sorunsuz ilerlemesinde büyük katkıları oldu. Yine bizi çok rahatlatan bir diğer şey, bir ilk uygulama deneyimi olmasına rağmen BİRLİKTE için tasarladığımız başvuru belgelerinin ve değerlendirme araçlarının büyük ölçüde başarılı ve etkili olmasıydı. Gelecek programlar için bazı iyileştirme notları dışında geliştirdiğimiz araçlar oldukça iyi sonuçlar verdi ve bu açıdan da süreç bizim için sorunsuz ilerledi.

Zeynep Atay: Bu programın değerlendirme sürecinin en önemli ayırt edici unsurunun yüz yüze görüşmeler aşaması olduğunu söyleyebilirim. Benim bildiğim kadarıyla Türkiye’de uygulanan AB hibe programlarında daha önce yüz yüze görüşme bir değerlendirme aracı olarak kullanılmamıştı.  

Kağıt üzerinde yapılan değerlendirmenin ardından 75 civarında STÖ kısa listeye kaldı. Bir bağımsız değerlendirici ve bir de STGM çalışanından oluşan iki kişilik değerlendirme ekibi kısa listeye kalan STÖ’ler ile kendi ofislerinde yarı yapılandırılmış mülakat tekniği ile görüşme yaptı. Programın önceden açıklanan kriterlerine uygun STÖ’lerin seçilmesi için yüz yüze görüşmenin, iyi kurgulandığında,  çok iyi bir araç olduğunu gördük. Yüz yüze görüşmeler aşaması  tüm değerlendiriciler için de sıradışı ve öğretici bir süreçti.

birlikte değerlendirme

BİRLİKTE Programı’ndan 42 örgüt faydalandı. Seçim sürecinin oldukça zor olduğunu biliyoruz ancak çok kısaca değerlendirmede hangi başlıklar öne çıktı? Örgütlerin seçilmesinde hangi kriterler etkili oldu? 

Gülbanu Altuok: Ben ve Zehra programa bağımsız değerlendirici  olarak katıldık, mentor olarak dahil olmamız daha sonra gelişti. Süreçte ilk olarak bizlerle toplantılar düzenlendi, değerlendirme rehberi paylaşıldı ve programın amacı ile değerlendirme kriterleri ile ilgili bilgi aktarımı yapıldı. O dönemde ilk düşündüğüm daha sonra çalışma arkadaşlarım olacak ekip arkadaşlarımın çok titiz ve özverili çalıştıkları idi. 

Başvuruların yer aldığı dosyalar özenle hazırlanmıştı, bir değerlendirme bittikçe teslim edilip bir diğeri alınıyordu. Değerlendiricilerin odası ile ekip odası arasında sürekli bir trafik vardı. Çok sayıda başvuru olsa da süreç iyi planlandığı için zorluk yaşamadık. Profesyonel olduğu kadar dostane de bir ortam vardı, biz de elimizden geldiğince başvuran örgütleri anlamaya ve değerlendirmeye çalıştık.  8 bağımsız değerlendirici, ilk olarak yazılı değerlendirmeyi yaptık- önceden belirlenmiş kriterlere göre başvuru formlarını inceledik. Bu kriterler arasında örgütlerin faaliyetleri ile misyonlarının/vizyonlarının uyumu, hak temelli faaliyet göstermeleri, çalışma alanında etkileri, farklı hak çalışmaları ile etkileşimleri ve kurumsal kapasite gelişimine yönelik ilgi ve planlamaları yer alıyordu. Değerlendirmede bu kriterleri sağlayan, alanda çalışmalarının etkisi ile programın katkı sunabileceği örgütleri belirlemeye çalıştık. Daha sonra ikinci aşama olan yüz yüze görüşmeleri yaptık, ondan sonra tekrar değerlendirmeler...Uzun bir süreçti yani.

Zehra Tosun: Değerlendirme süreci bir yanıyla zordu; çünkü hepimiz, her biri kendi alanında çok kıymetli çalışmalar yapan örgütlerin hangilerinin bu programdan yararlanacağını belirlemek konusunda büyük bir sorumluluk üstlenmiştik. Hele de 42 örgütün yer alacağı bir programa 400’ün üzerinde başvuru olunca… Kendimize sık sık aslında “iyi” örgütleri değil, bu programa en uygun örgütleri seçmeye çalıştığımızı hatırlatıyorduk. Bu noktada hem değerlendirme sürecinin hem de araçların çok iyi dizayn edilmiş olması işimizi çok kolaylaştırdı. 

Dikkate aldığımız pek çok değerlendirme kriteri vardı, burada hepsini açıklamak güç; ancak bugünden geriye doğru baktığımda, ayırt edici kriterlerin başında etkiye odaklanmak geliyordu diyebilirim.  Değerlendirmede, örgütün alanda neyi değiştirmek istediğini bildiğini görmek ve faaliyetlerinin bununla tutarlı olması çok önemliydi. Burada bütçeniz veya ne kadar çok ve çeşitli faaliyet gerçekleştirdiğiniz değil, alanda yaratmaya çalıştığınız değişim ve bu yöndeki çabalarınız sizi diğer başvurulardan ayırıyordu. Daha sonra bizim kadar, başvuru yapan örgütlerin de bu açıdan biraz zorlanmış olduğunu öğrendik; bunu çok sayıda örgütten bu yönde geri bildirim aldığımız için söyleyebiliyorum. BİRLİKTE Programında yer alan örgütler, programın etkisinin daha başvuru formunu doldurma süreciyle başladığını belirtiyorlardı. Formu doldururken hiç kendimize sormadığımız soruları sorduk, örgütümüzün röntgenini çektik diyorlardı.  Ayırt edici bir diğer kriter de  kurumsal kapasite gelişimi konusunda örgütlerin sahip olduğu içgörüydü. Bu ihtiyacın farkında olan, güçlü ve geliştirilmesi gereken yönlerini tanıyan, kurumsal gelişim için hangi alanlara odaklanılması gerektiği konusunda fikri olan örgütler de ön plana çıktı diyebilirim.

birlikte faydalanıcıları

“Örgütlerin ihtiyaç duyduğu iki başlığı en iyi şekilde tasarıma yansıtmaya çalıştık”

BİRLİKTE yenilikleri de beraberinde getiren bir program oldu. Programın tasarımından uygulanmasına kadar pek çok başlıkta örgütlerde değişim yaratmaya odaklandınız. Bu değişimi örgütlerdeki geri bildirimlerle biraz anlatabilir misiniz?  

Aysun Telek: STGM uzun yıllardır sivil toplum kuruluşlarının kapasitesini geliştirmek için pek çok çalışma yaptı. BİRLİKTE programının tasarımını yaparken özellikle bu deneyimi ve en önemlisi de alanda gördüğümüz ihtiyacı yansıtmayı hedefledik. O nedenle çok örgütlerin ihtiyaç duyduğu iki başlığı en iyi şekilde tasarıma yansıtmaya çalıştık biri hibe desteği diğeri kurumsal kapasite geliştirme programı.

Kurumsal kapasite geliştirme programında STGM’nin alandaki deneyim ve bilgisini yansıttığı bir konu da kurumsal kapasite gelişim modeli oldu. Modeli ve nasıl bir süreç izleyeceğimizi proje dokümanından ayrı olarak sahaya çıkmadan önce çok detaylı bir şekilde planladık. Örgütlerle kapasite gelişim sürecine bu modelle yaptığımız öz-değerlendirmeyle başladık. Öz-değerlendirmelerin ardından eğitimler, mentorluk ve STÖ buluşmalarıyla devam ettiğimiz iki yıllık bir gelişim süreci yaşadık. Örgütler özdeğerlendirme ile kendilerine ayna tuttuğumuzu, kendilerini kurumsallık adına daha objektif değerlendirebildiklerini ilettiler. Bazen faaliyetlere daldıklarından durup kendilerine, ne yapmak istediklerine, uzak hedeflerine bakma fırsatını kaçırdıklarını ancak öz-değerlendirmeyle buna fırsat bulduklarını belirttiler. Örgütlerle özdeğerlendirme yaptıktan sonra iyileştirme planları dahilinde pek çok iyileştirmeler de yaptık. 

Öz-değerlendirmelerden sonra düşündüklerinin ve beklentilerinin ötesinde, bazı sistemlerin hep birlikte kurulduğu da altını çizdikleri konulardan biri oldu. Özellikle yönetişim, finansal sürdürülebilirlik, stratejik plan, iletişim, dijitalleşme, ihtiyaç ve hedefleri doğru belirleme gibi konularda katılımcılıkla sistemler kuruldu veya varolanlar iyileştirildi. STÖ’lere özel geliştirilen model, kapasite gelişim süreci, eğitimler ve STÖ buluşmalarıyla BİRLİKTE’nin vizyon açan ve geliştiren bir program olduğundan da bahsetti örgütler.

Hibe desteği örgütlerin kendi çalışma alanlarına odaklanmalarını sağlarken, finansal ve yönetsel sürdürülebilirlik için kurumsallaşma çalışmalarına zaman ayırmalarını sağladı. Ofis, personel ve diğer kurumsal harcamalarını düşünmeden BİRLİKTE desteği ile pek çok faaliyet ve çalışmaya zaman ve emek harcayabildiler. Bu hem örgütleri hem de alanı güçlendirdi.

Gülbanu Altuok: BİRLİKTE’nin amacı örgütlere hibe, mentorluk programı ve iletişim desteği ile ihtiyaç duydukları alanda kurumsal kapasite gelişimini sağlamaktı. En önemli özelliklerinden biri  bu desteğin iki yıl boyunca sürmesi, örgütlerle kurulan ilişkinin de sürekli, eşit ve yakın seviyede olması idi. Eğitimler, sağlanan rehberler, uzman desteklerinin yanı sıra her bir mentor çalıştığı 9 örgütle sürekli iletişimde olarak ve düzenli çalışma ziyaretleri yaparak iyileştirmeleri planladılar, uyguladılar ve uygulamaları izlediler. 

Birlikte’nin ikinci önemli özelliği ise yıllık olarak planlanan iyileşmelerin örgütler tarafından belirlenmesi idi. Program başında, ortasında ve sonunda yaptığımız “öz-değerlendirme” olarak adlandırılan çalışma örgüt üye ve çalışanları ile birlikte gerçekleşti. Faydalanıcı STÖ’ler geliştirilmesi gereken alanları örneğin iletişim, örneğin finans yönetimi, örneğin örgüt içi karar alma mekanizmaları saptayıp buralarda gerekli müdahaleleri tanımladılar.  Bir yıl boyunca bu iyileştirmeler için biz kaynak, materyal, bilgi ve deneyim aktarımı yaptık. Rehberler ve modüller, atölyeler ile örgüt içinde sistem kurmaya çalıştık. 

BİRLİKTE’yi özel kılan üçüncü bir unsur sürecin sürekli bir öğrenme ve birbirimizden öğrenme olarak tanımlanması idi.  Düzenli olarak bir araya gelen 42 faydalanıcımız, STÖ buluşmalarında deneyim paylaşımları da yaptılar, birbirleri ile şeffaflık, kaynak geliştirme, gönüllü yönetimi gibi konularda iyi uygulama örneklerini de paylaştılar. Bu iki yıllık yolculuk, öğrenme ve üretme dönemi örgütlerimiz tarafından oldukça olumlu değerlendirildi. Program sonunda yapılan anketlerde program memnuniyet oranı %90 mentorluk programı ise %98 olarak çıktı.  Yazılı ve sözlü olarak da programın örgütlere yönelik etkisi konusunda son derece mutluluk verici geri bildirimler aldık. Her şeyden önce BİRLİKTE’nin örgütlere vizyon sağladığı, planlama, norm ve standart belirleme, iş bölümlerinin netleşmesi, finansal ve idari süreçlerin standartlaşması ve izleme gibi konularda iyileşmelerin etkisinin görüldüğü aktarıldı. Kurumsallaşma kavramı bürokratikleşme veya şirketleşme olarak anlaşılırken, aslında katılımcılık, şeffaflık, hesap verebilirlik için, örgütlülüğün ilke ve yönergelerini oluşturmak için gerekli bir gelişme olarak anlaşılmaya başlandı. 

birlikteçalışma

“Sendelediğimiz zamanlarda da birbirimizi kaldırmayı başarabildik”

BİRLİKTE Programında 42 örgütte değişim yaratmak için, #birliktedeğiştiriyoruz mottosuyla 9 kişilik bir odada yan yana çalıştınız. Sivil alanda farklı deneyimleri olan bir ekiptiniz. Nasıl bir süreç geçirdiniz? Çalışmalarınızı ortaklaştırma deneyiminizi anlatır mısınız? 

Aysun Telek: Program süresince tüm ekip on beş günde bir yapılan ekip toplantısıyla olaylar, sorular ve sorunları gündem yaparak hep birlikte tartıştık. Mentorluk çalışmalarının ortaklaştırılması için pek çok çalışma yapıldı bir tanesi tüm mentorların ve örgütlerin kullanacağı kapasite gelişim model ve modüllerinin hazırlanması oldu. Bu model ve modüllerin hazırlanması aşamasında bir dizi iç çalıştay yaparak tekrar tekrar kavramlar ve içerikleri tartıştık. İhtiyaç duyulduğunda kavramlar ve teknikler konusunda başka uzmanların görüşlerine de başvuruldu.

Mentorlar arasında ortak dil ve bakış açısını yakalamak için düzenli eğitimler yaptık. Bu eğitimlerin bir kısmı teknik konularda olurken kaynak geliştirme gibi bir kısmı tematik alanlarda oldu. Örgütler için yapılan tüm eğitimler ve buluşmalara da tüm ekip katılarak izledi ve sonrasında değerlendirme toplantılarını yaptı.

Gülbanu Altuok:  Daha önce 3-4 kişilik ekipler ile araştırma projelerinde çalışmıştım. BİRLİKTE ile  ilk defa bu kadar büyük bir ekip içinde yer aldım. Böyle bir ekip  kolay kolay bir araya gelmez, bu ekip olmasaydı da BİRLİKTE bu kadar uyum içinde ilerlemezdi diye düşünüyorum. 

Evet, farklı deneyimleri ve farklı alanlarda bilgi birikimi olan bir ekiptik. Ancak her bir arkadaşım deneyimlerini ve bilgilerini aktarmak konusunda çok cömertti; her konuda onlara danışabildiğim, fikir alabildiğim için bu iki yıl benim için de birçok yeni şey öğrendiğim  bir süreç oldu. Düzenli ekip toplantıları, eğitimler, etkinlikler öncesi planlama ve sonrasında değerlendirme toplantıları veya dosyalama sistemimiz gibi rutin bilgi paylaşım ortamlarımız zaten vardı. Fakat asıl aynı odayı paylaştığımız için anlık paylaşımımız çok fazla idi;  hep bir arada olduğumuz için neyi nasıl yaptığımızı veya yapacağımızı konuşma imkanımız oldu. 

9 kişilik odamız kimi zaman gürültülüydü ama her zaman neşeli ve hareketli idi. Bir örgütte yaptığımız bir çalışmayı birbirimizle paylaştık, o çalışmaya ilişkin fikir aldık, bazen iki kişi bir örgütle beraber çalıştık. Mart başında patlak veren COVID-19 salgınının etkileri üzerine birçok saptama yapıldı biliyorsunuz, salgının BİRLİKTE ekibi için en dramatik etkisi, (örgütlere ziyarete gidememenin ve onlarla birlikte olamamanın yanı sıra) ofisteki birlikteliğimizi engellemesi  diyebilirim.

Tuğçe Bahadır: STGM’yi ve özellikle de BİRLİKTE’yi benim için çok özel bir çalışma deneyimi haline getiren en önemli unsurlardan birisi de beraber çalışma şansı bulduğum ekip arkadaşlarım oldu. 

Ekip içerisindeki dayanışma, sahiplenme ve ekip ruhu sayesinde bunca emek yoğun bir işi bunca profesyonellikle ama bir yandan da çokça eğlenerek, gülerek kotarmayı başarabildik. Ben isimlerin gücüne ve enerjisine inanıyorum. Bu anlamda BİRLİKTE’nin de ismiyle müsemma olduğunu düşünüyorum. 

Ekipte hepimizin sivil toplumda farklı alanlarda deneyimi ve güçlü olduğu yönler bulunuyor. Güçlü yönlerimizi, deneyimlerimizi projeye en üst düzeyde aktarmayı başardık. Birbirimizi tamamladık, birbirimizden ve elbette desteklediğimiz örgütlerden de çok öğrendik. Rutin ekip toplantılarımız dışında da aşılması gereken önemli bir mesele, alınması gereken bir karar olduğunda çoğunlukla hep beraber oturduk, kafa yorduk, çözümleri de beraber ürettik. Bunun da ekipteki herkesin tüm süreci sahiplenmesinde büyük rol oynadığını düşünüyorum. Elbette zor zamanlarımız da çok oldu, ama sendelediğimiz zamanlarda da birbirimizi kaldırmayı başarabildik.

birlikte ekip

“ Önümüze çıkan her zorluğu dayanışmayla aştık.”

Akça Şaylan: BİRLİKTE benim için de bu kadar kalabalık bir ekip içinde çalışma şansı bulduğum ilk projeydi, daha önce görev aldığım projelerde en fazla 3 kişilik bir ekibin üyesi olarak, tek başıma çalıştığım bir odam olduğu düşünülürse başlarda bir miktar endişelendiğim oldu. 

9 kişi sürekli bir arada olduğumuz bir odada, bilhassa finans koordinatörü olarak azami dikkat gerektiren işime konsantre olabilmek, son derece emek yoğun sürecin yıpratıcı etkilerini de düşünürsek olası ekip içi çatışmalar vs.. Boşuna endişelenmişim, çok kısa sürede gördüm ki, böyle bir ekiple bir arada olmak hem çok öğretici hem de çok keyifli. 

Sistemli toplantılar dışında da sürekli fikir alışverişinde olmak, aklına takılan konuyu anında bir masa ötedeki arkadaşlarına danışabilmek büyük bir şans oldu. Hakikaten müthiş bir ekip ruhuyla, aidiyet hissiyle çalıştık. Alt-hibe desteği doğası gereği güçlükleri çok olan bir destek çeşidi. Yol boyunca bizi daha da zorlayacak gelişmeler de oldu, 2018’de patlak veren kur krizi, ardından gelen Euro bazında sözleşme ve ödeme yapmayı kısıtlayan mevzuattaki değişiklikler gibi. Ancak önümüze çıkan her zorluğu dayanışmayla ve en önemlisi beraber gülmeyi hiç ihmal etmeden aştık. BİRLİKTE her ne kadar en başından tüm süreç ve araçları titizlikle tasarlandığı için işimizi kolaylaştıran bir program olsa da, rahatlıkla söyleyebilirim ki günün sonunda işi en kolaylaştıran kısım, birlikte çalışmayı çok özleyeceğim ekip arkadaşlarım oldu..

Zehra Tosun: BİRLİKTE ile iki yıl boyunca sadece örgütlere değil birbirimize de mentorluk yaptık diyebilirim. Her biri kendi alanında olağanüstü bilgi ve deneyime sahip son derece anlayışlı ve destekleyici bir ekiple çalıştım. Buna STGM’nin uzun yıllara dayanan birikimi ve ofisteki diğer arkadaşlarımızın desteği de eklenince her türlü yeniliği içinde barındıran ve bu açıdan gözümüzü biraz korkutan bir programı pandemiye rağmen başarıyla tamamlamış olduk. Bu açıdan iki yılın sonunda bir projeyi kapatıyor değil de bir okuldan mezun oluyor gibi hissediyorum. 

Çikolata ve kahveyi saymazsak bizi ortaklaştıran en önemli şey bu programın sorumluluğunu aynı derecede omuzlarımızda hissetmemizdi sanıyorum. Sivil toplum örgütleriyle farklı biçimlerde yolu kesişmiş bu ekip, hem yerel örgütleri destekleyen hem de kurumsal kapasiteye odaklanan bir programın başarısının ne anlama geldiğini çok iyi biliyordu. Ayrıca mentorluk programı en ince ayrıntısına kadar yapılandırılmıştı. Her şey, bu programda kullanmayı çok sevdiğimiz tabirle “tanımlıydı”.  Buna nasıl iletişim kuracağımız; bilgi, belge ve deneyimi nasıl paylaşacağımız da dahildi. Arkadaşlarımın da bahsettiği yöntemlerle her zaman iletişim ve dayanışma halindeydik.

birlikte ekip 3

“Sabah uyanıp hangi şehirde olduğumu hatırlayamadığım zamanlar oldu”

Son olarak, BİRLİKTE’de binlerce saat çalıştınız, dünyayı 3 kez dönecek kadar yol yaptınız. İki yıllık süre için bu veriler oldukça yüksek. Biraz da bunu anlatır mısınız? Ekip olarak nasıl bir süreç yaşadınız? Yolculuk ya da sabahlama hikayeleriniz varsa sizden dinlemek isteriz. 

Nevzat Kıraç: Program kapsamında örgütlere yönelik eğitimlerin yanı sıra, örgütlerle birebir çalışmaların yapılacağı toplam 7 mentor görüşmesi planlanmıştı. Bu örgütlerin 12’si İstanbul, 8’i İzmir, 4’ü Ankara, 3’ü Eskişehir ve 2’si Bursa merkezliydi. Kalan örgütler de Kırklareli, Tekirdağ, Düzce, Samsun (Bafra), Trabzon, Denizli, Antalya, Adana, Çanakkale, Diyarbakır, Mersin, Giresun, Kars’ta bulunuyordu. Böylelikle, Türkiye’nin yedi bölgesine dağılmış bir skalada yüz yüze görüşmeleri planlamak bile başlı başına bir iş haline geldi. Örgütlerin mümkün olan en üst düzeyde katılımını sağlamak için herkese en uygun zamanı en uygun seyahat olanaklarına da bakarak ayarlamak ve ziyaretleri bir rotaya oturtmak gerekti. Eğitimlerle birlikte düşünüldüğünde, neredeyse her üç ayda bir ay Ankara dışında görüşmelerde ve yolda geçti. Farklı şehirlere uçak, otobüs ya da trenle bu kadar sık seyahat sonucunda sabah uyanıp hangi şehirde olduğumu hatırlayamadığım zamanlar oldu. 

Tanışma ziyaretlerinin ardından öz- değerlendirmeyle başlayan süreçte örgütlerle birlikte çalışarak iyileştirmeler konusunda adım adım yol almak mümkün oldu. Birlikte çalıştığımız örgütlerdeki arkadaşlarımızı düzenli aralıklarla görmek çok sevindiriciydi. Bu süreçte özellikle yerel düzeyde örgütlerin yaşadıkları sorunlara da tanıklık ettik; kurumsal hibe ile birlikte mentorlük desteğinin yerelde hak temelli çalışmalar yürüten örgütler açısından ne denli önemli olduğunu gördük. 

Sonuçta, her birimiz birlikte çalıştığımız örgütlere neredeyse birer üyeymiş gibi bağlandık; bunu tüm mentor arkadaşlarım için rahatlıkla söyleyebilirim. Bu süreçte ziyaretlere ve kurumsal gelişim çalışmalarına zaman ayıran, emek veren, içtenlikle çalışmalarımıza katılan tüm örgüt temsilcilerine de BİRLİKTE ekibi adına buradan teşekkür ediyorum. Seyahatler yorucuydu, ama STGM’nin Mart’tan itibaren yüz yüze görüşmelere ara vermesiyle başlayan online süreçteki toplantılar hem bizler hem de birlikte çalıştığımız örgütlerin temsilcileri için daha da yorucu oldu. Yüz yüze görüşmelerde bir gün süren toplantıları ya da eğitimleri bir haftaya yaymak durumunda kaldık. Online toplantıların hepimizin bildiği ve yaşadığı zorluklarına rağmen arkadaşları görmek, yaptıkları çalışmalardan haber almak güzel.

“Online toplantılardansa bir tur daha dünya etrafında dönmeyi tercih edebilirim”

Gülbanu Altuok: Birlikte çalıştığım örgütler İstanbul, İzmir ve Düzce’de toplandığı çok sayıda şehre seyahat etmediğim için diğer arkadaşlarıma göre şanslı sayılırım. Ancak toplantı ve seyahat planlamaları,  peşpeşe ziyaretler, bir toplantıdan çıkıp diğeri için otel odasında hazırlık yapmak, ertesi gün yeni bir çalışma konusuna odaklanmak, toplantıdan çıkıp uçağa veya trene yetişmek için çabalamak hepimizin paylaştığı zorluklardan. Uzun süreler ofis dışında olduk, seyahatler dönüşü bazen 1 aydan sonra birbirimizi ofiste görüp özlem giderdik. Ara ara ekip arkadaşlarımız ile aynı şehirde bulunma imkanımız oldu, o günlerde bir araya gelmeye çalıştık. Ancak bazen yorulsak da örgütleri ziyaret etmenin bambaşka bir keyfi vardı.

Birlikte çalışmak, iyileştirmeleri planlamak, örgütlerin faaliyetlerinden haberdar olmak kimi zaman da katılmak gibi şanslarımız oldu. Eşitsiz koşulları dönüştürmek, hedef kitlelerini güçlendirmek, haklara ve hizmetlere erişimlerini sağlamak için çalışan örgütlerimiz hayranlık uyandırıcı idi, dolayısı ile bir ucundan da olsa bu çalışmaların parçası olmak bizi de çok mutlu etti.  Nevzat’ın dediği gibi online toplantılardansa bir tur daha dünya etrafında dönmeyi tercih edebilirim.

Aysun Telek: Çok seyahat ettiğimiz için bazen şehirleri karıştırdığım oluyordu. Bir kaç kez taksiye şu semte gidelim dediğimde, burada öyle bir semt yok abla cevabını almıştım. Bu cevabın ardından şehirleri gene karıştırmış olduğumu fark ediyordum ve doğru semti söylüyordum. Ama en nihayetinde doğru yerlere gidip görüşmeleri tamamlamayı başarabildim. Bir diğer zorluk da alerjik astımım olduğu için otel, uçak ve otobüs klimaları oldu. Seyahatlerden sonra bir iki hafta astım sorunuyla uğraşmak zorunda kalıyordum. Ama sanırım örgütlerdeki gelişmeyi görmek bütün bu zorluklara katlanmamıza yardım etti.

İlgili Eğitim