Ana içeriğe atla
Image
CEDAW
Share
Sekreteryasını Türk Kadınlar Birliği’nin yürüttüğü CEDAW Sivil Toplum Yürütme Kurulu, Kadına Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Ortadan Kaldırılması Sözleşmesi'nin (CEDAW) 82’nci oturumu için geçtiğimiz Haziran ayında Cenevre’deydi. Hem toplantıyı hem de CEDAW Sivil Toplum Yürütme Kurulunu Türk Kadınlar Birliği’nden Sema Kendirci Uğurman, Huriye Karabacak ve Demet Erdemir ile konuştuk. 

Uluslararası Bir Katılım Mekanizması olarak CEDAW Komite Toplantısı Deneyimi: Türk Kadınlar Birliği

Kadına Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Ortadan Kaldırılması Sözleşmesi, kısa adıyla CEDAW, Birleşmiş Milletlerin dokuz ana sözleşmesinden biri. İkinci dalga feminist hareketin yükselişi ve katkılarıyla Türkiye 1985 yılında sözleşmeyi imzaladı ve 1986 yılında ise Resmi Gazete’de yayımlayarak yürürlüğe koydu. 

Türkiye’deki kadın hareketi ise o yıllardan bugüne bir yandan iç hukukun sözleşmenin gerekliliklerine uygun olarak düzenlenmesi için çalışıyor bir yandan da devleti izliyor, sahadan veri topluyor, gerçekte yaşananları gölge raporla kayıt altına alıyor,  ihtiyaçlara göre sözleşmenin tavsiye kararlarına katkı sunmaya çalışıyor. 

Sözleşmeye taraf ülkeler her 4 yılda bir ülke raporunu CEDAW Komitesi’ne sunarken, CEDAW Sivil Toplum Yürütme Kurulu ise sözleşmenin izleme mekanizmasının bir parçası olarak gölge rapor hazırlıyor. 

Türkiye CEDAW Sivil Toplum Yürütme Kurulu, Türkiye’nin sekizinci kez gözden geçirildiği CEDAW’ın 82’nci oturumu için geçtiğimiz Haziran ayında Cenevre’deydi. Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanı Derya Yanık’ın yanı sıra bakanlıkların ve ilgili kurumların temsilcilerinden oluşan delegasyonun katıldığı toplantıda, kadın ve LGBTİ+ örgütlerinden oluşan Türkiye CEDAW Sivil Toplum Yürütme Kurulu hem sivil toplumun gözünden gerçekte olanları anlattı hem de toplantı boyunca savunuculuk çalışması yürüttü. 

Sekreteryasını Türk Kadınlar Birliği’nin yürüttüğü CEDAW Sivil Toplum Yürütme Kurulunu ve toplantı hazırlık süreçlerini Türk Kadınlar Birliği’nden Sema Kendirci Uğurman, Huriye Karabacak ve Demet Erdemir ile konuştuk.

İlk olarak sözleşmeden başlamak isteriz. CEDAW kısaltmasıyla bildiğimiz Birleşmiş Milletler Kadına Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Ortadan Kaldırılması Sözleşmesi neden önemli? Bu sözleşme kadın hareketi içerisinde nerede duruyor?

Huriye Karabacak: CEDAW, kadınlara karşı ayrımcılığı ve kadın erkek eşitliğinin sağlanmasını ele alan ilk hukuki belge olması bakımından hem Türkiyeli hem dünyadaki tüm kadınlar için çok önemli bir belge. Çünkü CEDAW’dan önce, nesnellik ve tarafsızlık iddiasındaki hukuk sistemi kadının insan haklarını, kadınlara karşı ayrımcılığı görmemekteydi.  Bu durum feministlerin ve kadınların mücadelesiyle ortaya çıkınca ayrı bir sözleşme imzalanmasına mecbur kalındı. CEDAW dünyada en çok ülkenin taraf olduğu ve kadınların insan haklarının anayasası olarak bilinen bir belge ve bu belge halen güncelliğini koruyor. CEDAW, elimizdeki en önemli yasal araçlardan bir tanesi ve sürekli kendini de güncelliyor. Bu bakımdan da çok önemli. 

TKB

Foto: (Soldan sağa) Huriye Karabacak, Sema Kendirci Uğurman, Demet Erdemir 

Belge kendisini güncelliyor dediniz. Bu belgenin güncellenmesinde devletlerin dört senede bir yayınladığı raporların ve yine sivil toplum örgütlerinin hazırladığı gölge raporların etkisi nedir?

Sema Kendirci Uğurman: Burada güncellemeden kastımız, sözleşmenin genel tavsiyelerinde değişiklik olması. Örneğin, şiddet konusunda bir yenilik ve gelişme oldu. Çünkü CEDAW’ın başlıklarında kadına yönelik şiddet yoktu. Kadına yönelik şiddet tabi tavsiyelerde sonradan yer aldı. 

CEDAW’ın on iki başlığı farklı alanlara değinir. Kadına yönelik şiddet bu başlıklardan birisi değildi. Ancak dünyada kadına yönelik şiddet olaylarının artması ama en önemlisi de artık tanımlanmaya başlaması sonucu CEDAW’da şiddet başlığında genel tavsiyeler çıkartıldı.

Huriye Karabacak: Sözleşmenin denetim organı olan CEDAW Komitesi, sözleşmedeki hükümlerin ne anlama geldiği ve nasıl yorumlanması gerektiğine dair genel tavsiye kararları çıkarır. Bu genel tavsiye kararlarıyla sözleşmede örneğin kadın erkek eşitliğinin sağlanması, kadınlara yönelik ayrımcılığın ortadan kaldırılması için aynı zamanda kadına yönelik şiddetle ve daha sonra 35 sayılı tavsiyede ifade ettiği şekliyle toplumsal cinsiyete dayalı şiddetle mücadelenin gerekliliğini ve önemini vurgular. Güncelleme derken kastettiğimiz bu. Yani sözleşmede hükümler ne anlama geliyor, nasıl yorumlanacak ve taraf devletler o hakların kullanılması için neler yapacak, bunlara dair tavsiye kararları çıkarır. Bu tavsiye kararları da hem ülkelerin sunduğu ülke raporlarının incelenmesinden hem de sivil toplumun sunduğu gölge raporlar üzerinden şekillenir. Yine bu değişimler  hem uluslararası alandaki hem de ulusal alandaki kadın haklarına dair gelişmelerden de etkilenerek gerçekleşir. Sonuç olarak CEDAW, kadın hakları alanındaki sahadaki gelişmeleri takip eden ve bunları daha sonra bir tavsiye, en azından uygulanması gereken bir rehber veya kılavuz haline getiren dünyadaki en yaygın ve en büyük araç.

Sema Kendirci Uğurman: CEDAW Yürütme Kurulu’nun ikili bir izleme yöntemi var. İlk olarak  sözleşmeye imza atan  taraf devletten, CEDAW’ın izleme başlıklarıyla ilgili ne yaptınız sorusuna yanıt verecek şekilde  her 4 yılda bir değerlendirme raporu istiyor. İzlediği devletin sivil toplumuna da diyor ki gerek benim başlıklarımın tümü için, gerek tematik olarak seçeceğiniz başlıklarda bana raporlar verebilirsiniz. 

Buradaki izleme yönteminde bir karşılaştırma mekanizması var. Yani devlet kendi yaptıklarına dair komiteye zaten rapor vermek zorunda. Şöyle ki, devletler bu sözleşmeyi imzalarken iç hukuk kurallarında bu sözleşmeye aykırı hükümler varsa onları buna uygun hale getireceğine dair taahhüt veriyor. Şimdi dolayısıyla izlenecek olan şey, her dört yılda bir devlete hangi başlıklarda iç hukuk kurallarına benim kurallarım uygun hale getirdin, hangisinde getirmedin? Bu çok ciddi bir izleme. Komite ülkeyi izliyor ama bu arada da sivil topluma da diyor ki “Gerçekten yaptı mı? Siz devletin bu tasarruflarını, bu işlemlerini, bu eylemlerini izleyin ve bize rapor edin.”

Şimdi sondan söyleyeceğimi ben baştan eklemiş olayım. Bizim hazırladığımız gölge raporlar gerçekten Türkiye'de bugüne kadar yapılmış izleme raporlarının ilk ve tek değerlendirmeleridir. Çünkü doğrudan devleti izliyoruz. Bizim sivil toplum için izlemenin ilk ve en değerli örnekleri CEDAW’ın gölge raporlarıdır çünkü çok büyük katılımla yapılıyor.

Gölge raporların büyük bir katılımla hazırlandığını söylediniz. Buradan hareketle 2002 yılında kurulan Türkiye CEDAW Sivil Toplum Yürütme Kurulunu ve bu 20 yılın hikayesini hikayesini de dinlemek isteriz. 

Sema Kendirci Uğurman: 1995 yılında Pekin’de 4’ncü Dünya Kadın Konferansı gerçekleşti. 95’ten sonra da Kadının Statüsü ve Sorunları Genel Müdürlüğü kuruldu ve Türkiye adına resmi raporları CEDAW Komitesi’ne onlar yazıp gönderdi. 

Bizim CEDAW izlemesine müdahil olmamızdan yani geniş ölçekte sivil toplumun katılımından önce sanıyorum 98'de birkaç hocamızın bir araya gelerek hazırladığı bir rapor var. Ancak bizim sivil toplum olarak gerçekten izlemeye müdahil olmamız 2000'li yıllarda başladı. Bunun öncesinde birinci, ikinci, üçüncü ülke raporları gönderilmişti.

Biz ise dördüncü ve beşinci birleştirilmiş rapora müdahil olmak üzere 2000 yılında Türkiye'den katılım sağlayarak bu raporu nasıl yazabiliriz diye kendimize sormaya başladık. O tarihlerde sekreterya başlangıç olarak Uçan Süpürge ile sevgili Halime ile başladı.  İlk sekreteryayı o yürüttü. Dördüncü ve beşinci dönem birleştirilmiş raporu öyle hazırladık. Ancak öncesinde biz bu raporu nasıl hazırlarız, herkesin görüşüne nasıl başvurabiliriz diye düşündük ve bir haritalama çalışması yaptık. Bu çalışmayı da Türkiye’de nerede, kaç tane kadın örgütü var onu öğrenmek için yaptık. Bütün Türkiye'den yaklaşık 500'e yakın kadın örgütünü tespit ettik ve bu örgütlerden Ankara’ya gelmek ve gölge rapora katkı sunmak üzere bir temsilci istedik. 2003 yılında Ankara'da 500'e yakın örgütün temsilcisi olarak 600 kadın bir araya geldik ve CEDAW’ın başlıklarında atölye çalışmaları yaptık. Bu atölyeler sonunda görüşlerin tamamını topladık ve ilk defa bu kapsamda bir rapor hazırlığına karar verdik. Tabi şöyle bir şey de var. Herkes şehrine dönecek ama sekreteryanın çatısı altında çalışacak yazım ekibine de ihtiyacımız var. Bu toplantıda yazım ekibini belirlemek üzere bir oylama yaptık. Bunun için salondan 20'nin üzerinde örgüt aday oldu ve oylama sonucunda bu arkadaşlarımız, Türkiye CEDAW Sivil Toplum Yürütme Kurulu olarak seçildiler. Bu ekip Uçan Süpürge sekreteryasında dördüncü, beşinci birleştirmiş gölge raporu hazırladı. 2005 yılında gönderdiğimiz bu birleştirilmiş gölge rapor en geniş katılımlı rapordur. Bu süreçten sonra sekreteryaya Türk Kadınlar Birliği adına talip olduk ve bu talebimiz oy birliğiyle kabul edildi. 

Şimdi bazen yirmi olduk, bazen 26- 27 olduk, zaman zaman 30'a yakın olduk. Raporların hazırlık sürecinde yöntemlerimizi de değiştirdik. Örneğin dördüncü ve beşinci birleştirilmiş raporun hazırlığında tüm Türkiye’den örgütler Ankara'da buluştu. Altıncı gölge rapor hazırlığında ise biz örgütlerin olduğu şehirlere gittik. Bu çalışma için ise Türkiye'yi yedi bölgeye ayırdık. Bu bölgeler için birer merkez il tespit ettik ve kadın örgütleri ile bu şehirlerde buluştuk. Dolayısıyla altıncı gölge rapor da büyük bir katılımla gerçekleşti. 

Burada bir de  uygulama dair bir not düşeyim. CEDAW Yürütme Kuruluna her dört yılda bir resmi rapor ve gölge rapor gidiyor. Ama iki yılda bir de komite gerek görürse soru soruyor, bunun için de ara raporlar gidiyor. Dolayısıyla devlet ve biz o ara raporları da gönderiyoruz. Altıncı dönem raporu gittikten sonra biz ara rapor da gönderdik. Bu dönemden itibaren şiddet CEDAW Komitesi’nin çok ciddi olarak gündemine aldığı konulardan birisi oldu. Yani sözleşmenin kendi başlıklarında yazıyor olsak da biz kadına yönelik şiddeti ayrı bir başlık olarak yazmaya ve göndermeye öncelik verdik. Yani her raporumuzda şiddet yer aldı kendi başlığı olmamasına rağmen. Sonradan sözleşme başlığı olarak da ilan edildi. 

Bu arada bir parantez açmış olayım hem Türk Kadınlar Birliği olarak hem de gölge raporları hazırlayan birkaç örgüt olarak ilk zamanlarda devletin resmi rapor çalışmalarına da katılıyorduk. Çünkü bizi davet ediyorlardı ve biz de oradaki çalışmalara katılıyorduk.

Yani bir karşılıklılık değil ama bir iç içe çalışma yürütmeyi başarıyorduk. Orada eleştirilerimizi söylüyorduk. Fakat şunu da söylüyorduk; bu başlıklara ve bizim taleplerimize resmi raporda yer verirseniz verin, ancak vermezseniz biz zaten gölge raporlarımızda yazacağız ve göndereceğiz. Bu ilişki 2010 yılına kadar gayet iyi devam etti. En azından ben o tarihlere kadar katılanlardan birisiydim. Ancak 2010 yılından sonra devletle sivil toplumun ilişkilerinin zafiyete uğraması ve devletin sivil toplumla bütün ilişkileri en aza indirmesi sonucu artık yedinci ve sekizinci rapor hazırlık sürecinde hiçbir şekilde ortak üretimimiz olamadı. Ama bu bize zarar vermedi tabii. Ama kendilerini burada eleştirmemde sakınca yok. Kendileri raporlarını kes yapıştır yöntemiyle altıncı, yedinci ve sekizinci gibi o yöntemlerle yazıp yolladılar.

 Türk Kadınlar Birliği Genel Başkanı Avukat Sema Kendirci Uğurman

Foto:  TKB Genel Başkanı Avukat Sema Kendirci Uğurman

2010 yılında kamuyla ilişki zafiyete uğradı dediniz. Tabi bu süreçte sadece kadın alanı değil, bütün bir sivil toplumla ilişki zayıfladı. Peki, 8’nci gölge raporun hazırlık sürecinde sizin kamunun çalışmasına katkı sunmak için talebiniz oldu mu?

Sema Kendirci Uğurman: Tabi ki oldu. Biz bir mektup yazdık. Durum şöyle gelişti, ben ayrıca Aile Bakanlığı'nda kurulan Şiddet İzleme Komitesi'nin de üyesi olduğum için beni davet ettiler. Ama raporun gönderilmesine yaklaşık 15-20 gün filan kalmıştı. Bunun üzerine CEDAW Sivil Toplum Yürütme Kurulu adına sekretarya olduğumuz için mektup yazdım. Dedim ki bu davet ayıp. Yani çoktan beri bu çalışmaları beraber yapıyor olmalıydık. Yani bizim adımızı, onları da kattık demek için mi bizi davet ediyorsunuz. Kusura bakmayın, biz artık herhangi bir şekilde bunu yapmayacağız. Yani koca 300-400 sayfalık rapor gönderiyorsunuz, 15 gün kala beni davet ediyorsunuz. Gelin katkıda bulunun diyorsunuz.  Artık kusura bakmayın. CEDAW Sivil Toplum Yürütme Kurulu olarak ve ben tabii ayrıca Türk Kadınlar Birliği olarak böyle bir şeyin içinde olmayacağımızı beyan ediyoruz diye resmi olarak mektup yazdık. Yani o tarihten itibaren de artık hiç ilişkimiz olmadı tabii. Yani 2015 yılında gönderilen  6'ncı dönem gölge raporunda iş birliğimiz artık yoktu.

Halihazırda kaç kişilik bir ekiple çalışmalara devam ediyorsunuz?

Sema Kendirci Uğurman: Oturduğumuz bu masa çok ünlü bir masadır. Biz peynir simit yiyerek her salı bu masanın etrafında buluşuruz.  Sivil Toplum Yürütme Kurulu, dört yıl her salı bu masanın başında toplandı ve izlemeleri sürdürdü.

Şimdi şöyle tabii Ankara'da bir ekip var. Hani bu masanın başına gelebilecek bir ekip var. Bu durumda olan 4 ya da 5 örgütüz. İstanbul'da birkaç örgütlü arkadaşımız var, İzmir'de var ve Diyarbakır kaynaklı arkadaşlarımız var. Daha geniş örgüt var. KAMER mesela bunlardan birisi. Şunu söylemeye çalışıyorum biz burada çalışırken onlardan da görüşlerini almaya başlıyoruz, başlıkları onlara dağıtıyoruz. Mesela İstanbul'da Mor Çatı ile konuşuyoruz onlar şiddet başlığını üstlenerek belirledikleri kişi ve kurumlarla çalışıyor. Son halini ise burada birlikte veriyoruz ya da Kadının İnsan Hakları ile konuşuyoruz  ayrımcılıkla ilgili konuyu onlar alıyor, kimlerle çalışmak istiyorlarsa çalışıp sonucu bize aktarıyorlar.  

Bu arada engelliler tabi ki aramızda. Kaos GL, LGBTİ+'lar aramızda. Son dönemde mülteciler de girdi. 4 ve 5’nci raporumuzda mülteciler başlığı yoktu mesela. Artık biliyoruz ki mülteciler çok ciddi, çok önemli bir konu. Bu arada bütün başlıklar için rapor vermek diye bir şey söz konusu değil. Tematik seçebiliyoruz. Örneğin 4 ve 5’inci raporlarda sağlık vardı. Çünkü anne ve çocuk ölümleri çok yüksek noktada idi. Ama 6’ncı raporda sevgili Feride Acar dedi ki artık anne ve çocuk ölümlerinde ciddi bir gelişme var, onun yerine bir başka başlığı alabilirsiniz. Her dönem farklı birkaç başlık temel kalıyor ama eklemeler de oluyor. Şiddet hiçbir zaman değişmiyor, yine yasal değişikliklerle ilgili başlığımız da değişmiyor. Neden değişmiyor? Çünkü bu temel eleştirimiz. Çünkü devlete dönük iç hukuk kurallarınızı hala şu noktalarda sözleşmenin öngördüğü şekle getirmediniz, ona uygun halde yeni yasal düzenlemeler yapmadınız eleştirisi de temel olduğu için bu da değişmeyen başlıklardan birisi. Fakat çok ilginçtir ki CEDAW’ın mülteci başlığı yoktur.  Ama tıpkı şiddet de olduğu gibi onu da kabul ettiler.  Tabi bu konu bütün dünyada olduğu gibi bizde de en önemli ve ciddi başlık haline geldi.

Demet Erdemir: Son gölge raporumuzda bunu kesişimsel ayrımcılık başlığı altında toplayıp, engelli kadınlar, LGBT+’lar ve mültecilerle ilgili ayrı ayrı derneklerle görüşerek onlardan aldığımız bilgilerle yazdık. Fakat bu üç başlığın tamamının da sorunları çok fazla, sıkıntıları çok fazla, dolayısıyla inanılmaz bir rapor çıkıyor. Fakat CEDAW Komitesi raporda kelime sayısını haliyle sınırlıyor. Ben mesela bu üç başlığın raporunu çıkarttım, 36 sayfa falan tuttu. Dolayısıyla kısa kısa yani en önemli konuları öne çıkartmaya çalışıyorsunuz. Bir yandan sıkıntıları dile getirmeye çalışırken bir yandan da kısaltarak vermeye, aktarmaya çalışıyorsunuz. Bu da büyük bir açmaz ve bizi çok zorluyor maalesef.

Sema Kendirci Uğurman: 8’nci raporun hazırlık süreci çok zorlu oldu. Çünkü pandemi dönemine geldi ve biz bütün toplantılarımızı online yapmak zorunda kaldık. Buna karşın gerçekten çok büyük katılım sağladık. Bu toplantılarda her başlığı tespit ettik ve bu  başlıklardaki raporları hazırlamak için komitedeki örgütler Türkiye genelindeki birçok örgüte ulaştı. Pandemiye ve onca zorluğa karşın örgütlerden gelen katkılarla mükemmel bir gölge rapor ortaya çıktı.  

TKB

Foto: (Soldan sağa) Huriye Karabacak ve Demet Erdemir

Geçtiğimiz Haziran ayında CEDAW’IN 82’nci oturumuna katıldınız. Peki bu oturumda neler konuşuldu? Resmi oturum dışında kalan saatlerde siz neler yaptınız?

Huriye Karabacak: Toplantıda komitenin görüşmelerindeki süreci kolaylaştırmak ve sivil toplumu o görüşmelere katmak için kolaylaştırıcılık yapan bir kadın örgütü var. Onlar bize kolaylaştırıcılık yaptı. Yani toplantı nasıl işliyor, oturumların süresinden nerede yapılacağına, kimlerin katılacağından hangi başlıkların öncelikli ele alınacağına kadar bize bilgilendirme yaptılar. 

Bizim toplantıda esas odaklandığımız konu, hazırladığımız raporu mümkün olduğunca çok kişiye anlatmak ve onların da nihai değerlendirmelerinde bu raporu dikkate almalarını ve bunu taraf devletlere söylemelerini sağlamak oldu. 

Oturuma taraf devlet temsilcileri geliyor ve bir sunum yapıyor. Onların sunum yaptığı uzun bir oturum oluyor. Bu oturuma yürütme kurulu olarak katılabiliyoruz ancak sadece dinleyici olabiliyoruz. Bizim sunumuza gelince, sivil topluma bu oturumlarda kendi raporunu kısaca özetlenmesi için 1.5 dakikalık bir süre veriliyor. Dolayısıyla tüm o raporu bir buçuk dakikada, en vurucu, en anlaşılır şekilde ve rapora girmesini istediğiniz başlıkları öne çıkaracak şekilde özetlemelisiniz. Çünkü bazı üyeler ilk defa duymuş olabiliyor. Sözleşmeye taraf 189 ülke var ve hepsinin raporlarını düşünürseniz bir iş bölümü var.  Türkiye raportörü var ve haliyle en çok o biliyor bir de görevlendirilen birkaç üye bilebiliyor, diğerleri bilmiyor. Ama sonuçta hepsi beraber, incelemeye ve karar süreçlerine katıldığı için diğerlerinin de bizim taleplerimizi duyması, raporumuzu duyması önemli oluyor. 

Bununla birlikte bu 1.5 dakikalık zaman dışında, CEDAW Komitesi üyeleri ile gölge rapor hazırlayan kadın örgütleri bir öğle yemeğinde bir araya gelebiliyor. Zamanla buradaki sivil toplumun çabasıyla “lunch briefing” adında bir öğle yemeği hakkı kazanılmış. CEDAW Komitesi üyelerini öğle yemeğine çağırabiliyor ve burada bir buçuk saat özel bir görüşme yapabiliyorsunuz. Bu yemekte raporu aktarabiliyorsunuz, üyelerin sorularını cevaplayabiliyor ve neyin öne çıkması gerektiğine dair taleplerinizi iletebiliyorsunuz. Onu da yaptık. O da tabii ilginç, çünkü sonuçta herkes gelmeyebilir ama Türkiye için katılımın çok iyi olduğunu söylediler. Daha önceki deneyimlere göre ve orada da biz aynı şekilde raporu özetleyerek öncelikli taleplerimizi ilettik.

Onun dışında toplantının o formel akışı dışında aralarda konuşma şansınız var, işte yemek sırasında yakalama, yolda yürürken karşılaşma gibi. Hatta beraber aynı otobüste yolculuk yaptık,  orada da konuştuk. Bunlar tabii çok işe yaradı çünkü onların da vakti yok.  Ama bu tür sürelerde özellikle merak ettikleri öne çıkan konuları sordular.

Tabii bu dönemin odağı İstanbul Sözleşmesinden çekilme idi. Biz CEDAW’ın tırnak içinde söylüyorum “eskidiğini, artık çok da işlevli olmadığını” düşünürken Türkiye, İstanbul Sözleşmesi’nden çıkınca tam tersi bir durum oluştu. İstanbul Sözleşmesi’nden çekilme sürecinde onu savunmak ve onun o bütünün bir parçası olarak uygulanmasına devam edilmesi için elimizdeki en önemli araç CEDAW oldu. Toplantıda CEDAW Komitesi hem bu çekilmenin nedenlerini sordu ülkeye hem bu çekilmeden kaynaklı endişelerini illetti hem de geri dönülmesini söyledi. Bizim de gölge raporun ana taleplerinden birisi buydu ve bu doğrudan CEDAW nihai yorumlarına da yansıdı. 

Demet Erdemir:  Bir de toplantıda hepimiz “İstanbul Sözleşmesi Yaşatır” yazan mor maskeler takarak oturduk. Bu da çok çarpıcı oldu.

CEDAW-UN

Kamuyu temsilen kimler vardı? Bakanlığının temsilcileri geldi sanırım?

Huriye Karabacak: Bakan düzeyinde katılım oldu ve Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı geldi. Bu olumlu bir şey olarak düşünülüyor. Çünkü  bu, konuyu ciddiye aldığı ve konuya hakim olduğunu anlamına geliyormuş.

Demet Erdemir:  Toplantıda bizim gözlemlediğimiz bir şey de sunumlarda çok fazla istatistiki veri verilmesi oldu.

Huriye Karabacak: Kamunun sunumunu sayılara boğması meselenin esasından uzaklaşmayı beraberinde getiriyor ve genel tabloyu görmeyi engelliyor.  Örneğin yaptıkları TL ödemelerinden bahsediyorlar. Ancak bunun üyeler için bunun anlamı yok. Şu kadar kişiye sağlık yardımı, şu kadar kadına sığınak yardımı diyor. Ama bu rakamı nüfusa oranladığında bunun bir anlamı yok. Devlet bu sayısal verileri esas sorulardan kaçmak, esas yükümlülüklerin üstünü örtmek için kullanıyor. Ancak verdiği verilerin de uluslararası standartlara bir uygunluğu yok zaten.

Bununla birlikte bizim en önemli taleplerimizden biri de veri toplama ve istatistiki çalışmalar yapılması idi. Türkiye’de bu konuda ciddi bir eksiklik var ve devlet doğru dürüst çalışma yapmıyor. Bizim raporlarımız meseleyi daha gerçekçi biçimde sunan verilerle ve oranlarla dolu. CEDAW Komitesi’nin yine özellikle yorumlarda vurguladığı başlıklardan bir tanesi de bu oldu. Türkiye’ye özellikle de kadına yönelik şiddete dair verileri toplayın, bunları açıklayın, bunları dair araştırmalar yapın diye tavsiyede bulundu.  

Toplantıda kamuyla görüşme imkanınız oldu mu?

Huriye Karabacak: Toplantıda bağımsız insan hakları kurumlarının, ombudsman’ın da sunum yapma hakkı var. Bu toplantıya, Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumu’ndan da bir yetkili geldi. Sadece o bir sunum yaptı. Tabi biz bu kurumların bağımsız olmadığını ve uluslararası standartlara uygun yapılandırılmadığını söylüyoruz. Bu raporlarımızda da yer aldı. Bu söylediğimizi orada tekrar konuşma şansımız oldu. Örneğin İstanbul Sözleşmesi’nden çekilme sürecine dair Ombudsman’ın ne yaptığını sorduk. Bu rapora da girdi ve oradaki CEDAW Komitesi üyeleri de bunu sordu. Yine Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığıyla konuştuk. Ülke içindeki görüşmelere, bu alandaki çalışmalara çağırmaları gerektiğini ve bizim de alanda çalıştığımızı tekrar hatırlatma imkanı oldu. Orada bir temas oluyor tabii ki ama oradaki temas dönüşte ülkedeki süreçleri en azından bu dönem pek etkilemiyor. Bu daha önce olmuş ve CEDAW raporları görüşmeleri sonrası bunun üzerinden ülke içinde de çeşitli çalışmalar yapılmış. Ama bu son dönem için bu pek mümkün değil. Ama sonuç olarak en azından ülke dışında devlet ne söylüyor, kendini neyle bağlıyor, neyi taahhüt ediyor, bunu bizzat ilk elden görmek bizim için iyi oluyor. Çünkü biz de o zaman tekrar içerde bunları hatırlatmak, takip etmek ve bunları uygulamaya davet etme imkanı buluyoruz.

Son olarak  savunuculuk ve lobicilik  çalışmalarınız için nasıl bir hazırlık yaptınız? 

Demet Erdemir: Cenevre’ye gitmeden önce zaten tecrübeli arkadaşlarla her fırsatı değerlendirmek lazım diye konuştuk. Az önce Huriye’nin söylediği gibi Türkiye’yi bilen, Türkiye'yi inceleyen bir raportör var. Daha çok tabii onun peşine düşüyorsunuz, onu yakalamaya çalışıyorsunuz. Veya Azerbaycan'dan bir komite üyesi vardı, o da Türkiye’yi bildiği için sık sık çıkıp bize soru sorup bizimle konuşuyordu.. Salondan çıkarken komite üyelerini işte yakalamaya çalışıyorsunuz ama o en önemlisi tabii ki öğle yemeği idi. Orada herkes bütün içindekileri dökme şansına sahip olabildi diye düşünüyorum.

Huriye Karabacak: Gitmeden önce de bir iş bölümü yaptık. Sadece biz Ankara'dan katılmadık, aynı zamanda İstanbul'dan da arkadaşlar katıldı. Gitmeden önce elimizde olan bir buçuk saatte ne konuşacağımızı, kimin konuşacağını, kimin hangi soruya cevap vereceğine karar verdik.  Dolayısıyla vakti en verimli şekilde kullanmak için epey hazırlandık. Bu da işe yaradı. 

Bununla birlikte Türk Kadınlar Birliği olarak CEDAW’ın yaygınlaştırılmasına ilişkin bir proje yürütüyorduk ve o proje kapsamda bir takım veriler toplamıştık. O verileri de gölge rapora eklemiştik. Yani biz öncesinde de o savunuculuk bölümünü zaten kendi örgütlerimizde ve yerelde de yapıyoruz. Ama uluslararası planda da, alandaki başka örgütlerle de, yine kadın örgütleri ve temsilcileriyle de konuşarak orada yer alacaklarla da iletişim kurduk ve onlarla bilgileri paylaştık. Yine komite üyelerinin sekreterleri, yardımcıları ile diyalog geliştirdik, onlara bazı bilgileri verdik, mail adresleri aldık verdik. Sonradan ek raporlar ya da güncel konulara dair haberleri yolladık. Yani tüm iletişim kanallarını kullanmaya çalıştık. Tabii dönüşte de birlikte çalıştığımız diğer arkadaşları bilgilendirdik, ortak toplantılar yaptık. Bu çalışmaları yine yazılı kitap olarak da çıkarmayı planlıyoruz. Ama aynı zamanda mesela CEDAW’ın yaygınlaştırılması projemiz devam ediyor. Yani biz bu projede, Cenevre'de ne yaptık, o raporda neler çıktı, taraf devlet en kısa sürede neyi yapmayı taahhüt etti, bunları da dönüp herkese anlatıyoruz. Rapor, içeride ve dışarıda hepsi iç içe geçen bir çalışmaya veya eskiye göre çok daha fazla gündelik olarak da kullanılan bir araca dönüştü.

Eklemek istediğiniz bir şey var mı?

Bu konuda bizim deneyimlerimizi, bu alandaki çalışmalarımızı öğrenmek isteyen herkes bize ulaşabilir. Buradayız. Teşekkür ederiz. 

Image
STGM Stüdyo

STGM Stüdyosu

Video içerikleri üretmek isteyen STÖ’ler için iyi bir haberimiz var. Ofisimizdeki stüdyomuzda video çekimlerinizi gerçekleştirebilir ve kurgu desteği alabilirsiniz.