Ana içeriğe atla
Image
STGM
Share

5 Maddede Örgütlenme Özgürlüğü Hakkımız

Bugünlerde pek çok yerde, temel hakları ve yaşam koşulları tahrip edilen yurttaşlar, ülkelerin o ülkeyi yöneten hükümetlerin politikalarından daha fazlası olduğunu sokaklara çıkarak gösteriyor. Gündem bu kadar sıcakken unutturulmak istenen haklarımızı tekrar tekrar hatırlamanın ve yüksek sesle savunmanın önemli olduğunu düşünüyoruz. Gelin, hem Anayasamız hem de Türkiye’nin taraf olduğu uluslararası sözleşmeler ile güvence altına alınan temel haklarımızı birlikte hatırlayalım.

Demokrasi için Temel Haklar: Örgütlenme Özgürlüğü ve Barışçıl Toplantı Hakkı 

Mart ayından Kasıma geçen yılki seçimler olacakların habercisiydi sanki. Türkiye’deki yerel yönetim seçimleri iç siyasi hayatımızda yeni dengelerin oluşacağının, Kasım’daki ABD seçimleri dünyanın bütün dengelerinin sarsılacağının habercisiydi adeta.    

Gazze Şeridi’nde yaşayan Filistin halkının soykırımına varan insanlık dışı saldırganlığı sürerken, İsrail’in İran’a yönelik saldırıları da bölgemizde nelerin sarılacağını netleştirmeye başladı. ABD, İngiltere ve İsrail ittifakının, “batı cephesi”nde çok tartışmalı yeni bir “serüvene” koyulduğunu gözler önüne sererken, Türkiye’de kayyum süreci “kontrollü biçimde” yeniden devreye alınıyordu. Yılın sonuna gelirken kontrol hattının diğer ucuna “umut hakkı” tartışmaları yerleşti bile. Trump’ın seçim zaferinin gölgesinde, Suriye’de yeni bir dönem umuttan ziyade korku ve endişeyle açıldı. Trump’ın ABD’de göreve gelir gelmez uygulamaya koyduğu, adına 90’lardan esinle “şok terapi” denilen keyfi uygulamalar fırtınası, diğer her şeyin yanısıra, dış yardımların bir anda tek taraflı olarak durdurulmasında olduğu gibi dünyanın farklı coğrafyalarındaki insani yardım ve sivil toplum çalışmaları için de sarsıcı bir etki yarattı…Her şey baş döndürücü bir hızla ilerlerken ve dünyayı anlamaya çalışan herkes “büyük resim” analizlerine sürüklenmişken, resmin asıl sahipleri yavaş yavaş sahne almaya başladı. “Büyük resmin görmediklerinin”, “büyük resmi görmek”ten önemli olduğu görüldü.      

Bugünlerde pek çok yerde, temel hakları ve yaşam koşulları tahrip edilen yurttaşlar, ülkelerin o ülkeyi yöneten hükümetlerin politikalarından daha fazlası olduğunu sokaklara çıkarak gösteriyor.

Gündemden en yakın örnek Sırbistan… Sırbistan uzun süredir çeşitli protestolara sahne oluyor. Rusya’da savaş karşıtı protestolar sürerken, Hindistan’daki çiftçiler de sokaklara döküldü. Yine komşumuz İran’ı hatırlayalım. Zorunlu başörtüsüne karşı çıktığı için tutuklanan ve cezaevinde hayatını kaybeden Mahsa Amini’nin ardından milyonlar sokağa çıktı ve taleplerini hükümete duyurmaya çalıştı. Bugün hala İran’da dönemsel olarak gösteriler devam ediyor.  ABD’de hafta sonu yeniden başlayan protestolarla geçti. Bütün bu örnekler dünyanın dört bir yanında hak arayışının sürdüğünü gösteriyor.

Ülkemizde de durum farklı değil…

19 Mart’ta Türkiye Belediyeler Birliği ve İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu ile Şişli ve Beylikdüzü İlçe Belediye Başkanlarının tutuklanmasının ardından yaşanan gelişmeler, ülkede geniş yankı uyandırdı. Kararın “hukuksuz” olduğunu düşünen çok sayıda kişi, farklı şehirlerde bir araya gelerek itirazlarını barışçıl yollarla dile getirdi.

Ancak sokaklara çıkan yurttaşlar, anayasal haklarını kullanırken, orantısız polis müdahalesi ile karşılaştı. Gösterilerde 301 genç gözaltına alındı; gözaltında şiddet, taciz ve kötü muamele iddiaları gündeme geldi.

Bu süreçte yalnızca sokakta değil, farklı mecralarda da tepkiler büyüdü. Pek çok kişi, kurumsal iş birliklerini sona erdirerek ya da ürün ve hizmetleri kullanmayı bırakarak boykot yoluna gitti. 

Bir kişi ya da kuruma karşı ekonomik ya da sosyal mesafe koymak da  ifade ve örgütlenme özgürlüğünün bir parçasıdır. Ancak barışçıl protestonun güçlü bir biçimi olan boykota destek verdiği gerekçesiyle haklarında soruşturma açılan kişiler olduğunu görüyoruz. 

Gündem bu kadar sıcakken unutturulmak istenen biz de unutturulmak istenen haklarımızı tekrar tekrar hatırlamanın ve yüksek sesle savunmanın önemli olduğunu düşünüyoruz. Gelin, hem Anayasamız hem de Türkiye’nin taraf olduğu uluslararası sözleşmeler ile güvence altına alınan temel haklarımızı birlikte hatırlayalım.

1. Toplanma, ifade ve örgütlenme özgürlüğü anayasal haktır!

Bireylerin, toplulukların, kayıtlı olmayan örgütlenmelerin ya da tüzel kişilerin, kurumsal yapıların bir araya gelerek toplanması, fikirlerini açıklaması, taleplerini paylaşması ve demokratik süreçlere katılması çoğulcu bir toplumun temelidir. Hem ulusal hukukta hem de uluslararası sözleşmelerde  güvence altına alınan  örgütlenme özgürlüğü, toplanma ve gösteri hakkı, ifade özgürlüğü temel insan haklarıdır. 

Barışçıl toplanma hakkı, yurttaşların politika süreçlerine katılmalarını sağlayan en önemli araçlardan biridir ve devletlerde  bu hakkı korumakla yükümlüdür. Özellikle kamu politikalarına karşı barışçıl protestolarda, devletin bireylerin özgürlüklerini koruma sorumluluğu vardır.

“Herkesin silahsız ve saldırısız bir şekilde toplanma, dernek kurma ve derneğe katılma özgürlüğü vardır.”
— İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi, Madde 20

2. Toplantı ve gösteri yürüyüşü anayasal bir haktır!

Örgütlenme özgürlüğü, gösteri yürüyüşü hakkı olmadan eksik kalır. Barışçıl toplantı ve gösteriler yurttaşların tepkilerini ifade etme ve kamu politikalarını etkileme araçlarından biridir. Türkiye Cumhuriyeti Anayasası da bu hakkı açıkça tanır.

“Herkes, önceden izin almadan, silahsız ve saldırısız toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkına sahiptir.”
— TC Anayasası, Madde 34

3. İfade özgürlüğü anayasal güvence altındadır!

19 Mart’tan bu yana Ekrem İmamoğlu’nun tutuklanmasına tepki gösteren pek çok sosyal medya hesabı mahkeme kararıyla erişime engellendi. Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu (BTK), aralarında sivil toplum örgütlerinin de bulunduğu 700’den fazla X (eski adıyla Twitter) hesabı hakkında erişim engeli talep etti. Halen aralarında basın kuruluşlarının da olduğu çeşitli hesaplar engellenmeye devam ediyor.  Oysa ifade özgürlüğü, bireylerin düşünce ve kanaatlerini serbestçe açıklamasını, yaymasını ve bilgiye erişimini kapsayan temel bir haktır.

“Herkes, düşünce ve kanaatlerini söz, yazı, resim veya başka yollarla açıklama ve yayma hakkına sahiptir.”
— TC Anayasası, Madde 26

4. Basın özgürlüğü olmadan örgütlenme özgürlüğü eksik kalır!

Basın özgürlüğü yalnızca gazetecilerin değil, halkın da haber alma hakkının güvencesidir. Demokratik toplumlarda basın hem hak ihlallerinin görünür kılınmasında hem de toplumsal örgütlenmelerin sesini duyurmasında kritik bir rol oynar.

19 Mart’tan sonra çok sayıda basın mensubu gözaltına alındı; pek çoğu haber takibi yaparken polis şiddetine maruz kaldı.

“Basın hürdür, sansür edilemez.”
— TC Anayasası, Madde 28

5. Devlet örgütlenme ve toplanma özgürlüğünü korumakla yükümlüdür!

Anayasanın “Devletin temel amaç ve görevleri”ni tanımlayan 5’nci maddesine göre devlet örgütlenme ve toplanma özgürlüğünün korunması, gerçekleştirilmesi ve geliştirilmesini içeren pozitif yükümlülükle sorumludur. Bir toplantının usule uygun bildirilmemiş olması, bu hakkın ortadan kalkmasına neden olamaz. Aksine devletin barışçıl toplanmaları kolaylaştırması gerekir.

“Devletin temel amaç ve görevleri, Türk milletinin bağımsızlığını ve bütünlüğünü, ülkenin bölünmezliğini, Cumhuriyeti ve demokrasiyi korumak, kişilerin ve toplumun refah, huzur ve mutluluğunu sağlamak; kişinin temel hak ve hürriyetlerini, sosyal hukuk devleti ve adalet ilkeleriyle bağdaşmayacak surette sınırlayan siyasal, ekonomik ve sosyal engelleri kaldırmaya, insanın maddî ve manevî varlığının gelişmesi için gerekli şartları hazırlamaya çalışmaktır.” 
— TC Anayasası, Madde 5
İlgili Eğitim