Skip to main content
Image
Haber yatay görseli
Share

EGED: Değişimi Birlikte Gerçekleştireceğiz

Türkiye'deki engelli bireylerin sayısına dair güncel bir veri bulunmamakla birlikte, 2011 TÜİK araştırmasına göre engelli bireyler Türkiye nüfusunun yüzde 6.9’unu oluşturuyor. Bu da yaklaşık 5 milyon engelli birey anlamına geliyor.

Resmi olmamakla birlikte engelli nüfusunun yüzde 10'nun görme engelli olduğu biliniyor. Ancak diğer engel gruplarında olduğu gibi görme engelli bireyler de başta eğitim hakkı olmak üzere pek çok olanağa erişimde sorun yaşıyor. Görme engellilere özel eğitim veren ilkokul sayısı resmi kaynaklara göre 17. Bununla birlikte lise ve üniversitede görme engellilere özel eğitim veren okul mevcut değil. Bu düzeydeki öğrenciler kaynaştırılmış eğitim adı altında normal lise ve üniversitelerde eğitim alıyor.  

Bundan 9 yıl önce bir e-posta grubu olarak internet üzerinde örgütlenen ve 2013 yılında dernekleşen Eğitimde Görme Engelliler Derneği ise erişilebilir eğitim için çalışma yürüten hak temelli örgütlerden biri. Genç bir kadro tarafından kurulan ve yola çıktığı günkü enerjisiyle  çalışmaya devam eden EGED'den Emre Taşkın'la 3 Aralık Engelliler Günü vesilesiyle Türkiye'deki engelli hakları mücadelesini, yasaları ve erişilebilir bir toplum için neler yapmamız gerektiğini konuştuk. 

Engelli hakları bir süredir daha yüksek perdeden dile getiriliyor ve engellilik alanında çalışma yürüten örgütleri de daha görünür oldu. Siz bunu nasıl değerlendiriyorsunuz?

Geçmişte faaliyet gösteren STK’ların mücadelesinin de etkisiyle yürürlüğe giren Engelliler Yasası sayesinde haklarımızı talep edebileceğimiz yasal bir dayanağa kavuştuk. Bununla birlikte, akademik ve kişisel gelişim bakımdan kendisini yetiştirmiş engelli bireylerin sayıca artması ve bunların bir kısmının kendisini aktivizme adaması önemli bir faktör olarak ortaya çıkıyor. Son olarak; dijital dünyanın imkanlarından yararlanan engelli bireylerin kendilerini ifade edecek ortamlar oluşturmaları sayesinde, talep edilecek şeylerin bir lütuf değil hak olduğu bilinci daha fazla benimsenmeye başladı. Ayrıca erişilebilirlik kavramının ve evrensel tasarım ilkesinin sıkça telaffuz edilmesi bu kişilerde söz konusu ideale ulaşma noktasında bir motivasyon yarattı. Dernekler Kanunu’nun bir derneğin federasyona üye olma zorunluluğunu kaldıracak biçimde değişmesi ise, alanda daha dinamik ve hiyerarşik yapıların aksine anti hiyerarşik örgütlenmeler kurgulayan oluşumların çıkmasına zemin hazırladı. Köklü dernekler bu mevzuatın değişmesini alanda parçalanmaya neden olması gerekçesiyle eleştirseler de gerektiğinde bir araya gelmekten çekinmeyen, belli konuları odak noktası olarak belirleyen ve bu minvalde ilerleyen, gençlerin kendi sorunlarına yönelik çözümler üretebildikleri özgür örgütlenme modelleri yerleştiren STK'lar bu halde ortaya çıktı. Aksi durumda ne EGED ne de yakın zamanda kurulmuş başka bir dernekten söz ediyor olmazdık. Dahası, derneklerle arasına mesafe koyan birçok kişi, bu yapılar kurulmuş olmasaydı sivil toplum alanında aktif bir rol üstlenmekten kaçınabilirdi.

Engellilik sorunlarının toplumun hemen bütün kesimlerinin gündemine girmesi için nasıl bir yöntem izlemek gerekiyor?

Engelli bireylerin yalnızca kendileriyle ilgili sorunlar konusunda değil, farklı hususlarda da görüşlerini ortaya koymaları gerekiyor. Örneğin kadın hakları mücadelesinde etkin olarak yer almak, LGBTİ haklarının savunulmasına katkı sağlamak, ülkenin gidişatıyla ilgili politika üretmek gibi durumlar, tüm alanlarda engellilik kavramının oluşmasına önemli katkı sağlayacaktır. Bu noktada iki olgu dikkatimizi çekiyor. Birincisi; engelli bireylerin görüşlerinin diğer kesimlerce çoğunlukla yeterince dikkate değer görülmemesi, ikincisi engelli kişilerin diğer platformlarda görüşlerinin değerli bulunmadığı düşüncesinden hareketle kendisini geri çekmesi ve yalnızca dahil olduğu kesimde rahat hissetmesi. Belki de bizim daha fazla ve ısrarlı şekilde farklı alanlara girme konusunda cesaretimizi arttırmamız gerekiyordur. Bununla birlikte; engelliliğe yaklaşım konusunda eğitim ve seminer gibi etkinlikler gerçekleştirilmesi, farkındalık çalışmaları, kampanyalar ve görünürlüğe katkı sağlayacak stratejiler geliştirilmesi, bu süreci hızlandıracaktır. Son olarak; bizlerin sokakta, sinemada, spor müsabakalarında, AVM';lerde, kafelerde, okulda, işyerinde, konserde, kısacası insanla temas edebileceğimiz her türlü ortamda, çeşitli erişilebilirlik sorunlarına rağmen bulunmamız ve bu noktada çekingen davranmamamız, en önemli dönüşümü sağlayacak etkendir.

2005 Temmuz ayında yürürlüğe giren Engelliler Yasası'nın kazanımlarını nasıl değerlendiriyorsunuz? Bu yasa engelli hakları konusunda politika  üretmek için yeterli mi?

Halihazırda mevcut bulunan mevzuata göre savunuculuk çalışmaları yürütmek ve politika önerileri ortaya koymak mümkün olabilir. Fakat bu kanunların uygulanmasında beklediğimiz noktadan çok uzağız. Ayrıca kurumların hizmetlerini erişilebilirlik kurallarına göre en baştan düzenlemeleri noktasında zorunluluklar getirilmemiş olması, mevzuatımızda büyük bir eksikliktir. Bizler çoğunlukla yeni bir hizmet ortaya çıktığında bunun eksikliklerini raporlayarak gerekli erişilebilirlik düzenlemelerinin yapılması yönünde mücadele yürütüyoruz. Oysa ki artık bu şekilde ilerlememeli, bir hizmetin erişilebilir hale gelmeden yürürlüğe konmamasını sağlamalıyız. Yeni bir kitap çıkar çıkmaz ona ulaşabilmek veya bir mobil uygulamaya ya da web sayfasına yayınlandığı andan itibaren erişebilmek, artık ülkemizin engellilik üzerine geliştireceği politikanın odak noktası olmalıdır. Şunu rahatlıkla söyleyebilirim ki; engelli bireylerin gündemi değişti. Sosyal yardımlardan çok erişilebilirlik istiyorlar ve bunu her geçen gün daha yüksek bir sesle dile getiriyorlar. Bu sese kayıtsız kalınmaması için farklı yöntemler geliştirme hususunda da oldukça yaratıcılar. Ben inanıyorum ki; bu enerji sayesinde, yarın bugünden daha iyi olacak ve değişimi birlikte gerçekleştirebileceğiz.

Türkiye aynı zamanda Birleşmiş Milletler Engelliler Hakları Sözleşmesine taraf ülkelerden biri. Peki, bu sözleşmeye göre Türkiye’deki uygulamaları nasıl değerlendiriyorsunuz?

Buna bir yaşanmışlıktan kısaca bahsederek cevap vermek, ne anlatmak istediğimi açıklar sanıyorum. Ulusal bir sınava engelli bireylerin gerekli düzenlemeler sağlanmadığı için başvurmaları engellendiğinden, bahsi geçen sözleşmenin hükümlerini dayanak göstererek açtığımız dava, kurumun"bu konudaki çalışmalarımız sürmektedir"  savunması üzerine reddedildi. Özetle; ülkemizdeki yargı organına mensup karar alıcıların, BM Engelli Hakları Sözleşmesi'nin hukukumuzun bir parçası olduğunu benimsemelerinin sağlanması gerekiyor.

Engellilik alanında çalışan sivil toplum örgütleri arasında sürdürülebilir diyalog ve savunuculuk temelli bir ağ kurmak amacıyla Türkiye Engelliler Meclisi çalışmaları yürütülüyor. Bu çalışmayı nasıl değerlendiriyorsunuz?

Bahsi geçen çalışma bir AB Projesi fonu ile ilerliyor. Artık hiyerarşik yapıların STK mücadelesinde kendilerini revize etmeleri gerektiğine inanıyorum. EGED, sürdürülebilir diyaloğun geliştirilmesine ve kendi fikirlerinin değerli görüldüğü her platforma katkı sunmayı arzular. Çünkü değişimin birlikte gerçekleşeceğine inanır. Şayet bu yapı EGED'in ilke ve değerlerine paralellik gösterir ve çoğulcu bir örgütlenme modelini benimserse, bu meclisin en etkin üyeleri arasında yer almak için azami derecede gayret sarf ederiz. Bunun için söz konusu yapının çalışmalarını ilgiyle takip ediyoruz.

Engelliler başta eğitim ve çalışma hakkı olmak üzere pek çok başlıkta imkânlara erişim sorunu yaşıyor. Peki, “erişilebilir ve eşit” bir toplum için sizin önerileriniz nedir?

Yasaların olduğu gibi uygulanması ve önyargılardan azade olmak en önemli iki önerimdir. Bu sağlandığında eşit ve erişilebilir bir hayat mümkün hale gelecektir.

BİRLİKTE projesi kapsamında ne türden projeler geliştirdiniz? Savunuculuk çalışması için BİRLİKTE programından nasıl yararlanıyorsunuz? ya da yararlanacaksınız?

Biz her zaman "bireyler güçlenirse örgütler de güçlenir" düsturundan hareket ediyoruz. Bu zamana kadar geliştirdiğimiz bütün projelerde hedef kitlemizi oluşturan bireylerin hak temelli yaklaşımı esas almasını, var olan haklarını öğrenmesini ve gerektiğinde bunları kullanarak talep etmekten çekinmemesini sağlamaya çalıştık. Birlikte Hibe Programı ile görme engelli öğrencilerin var olan haklarını öğrenebilmelerini ve halihazırda gelişen teknolojik imkanlar konusunda bilgi sahibi olmalarını, sayısı 1400'ü bulan görme engelli öğretmenlerin mesleklerini daha erişilebilir bir ortamda yapabilmesine zemin hazırlayacak bilgi ve becerileri edinmelerini, erişilebilir bir dijital içeriğin nasıl olması gerektiği yönündeki son gelişmeleri ülkemize uyarlamayı ve tüm bunlar için uygulanabilir fikirleri sistematik hale getirmeyi amaçlıyoruz. Ayrıca derneğin ulusal ve uluslararası platformlarda görünürlüğünü güçlendirecek materyaller üreterek görüş ve fikirlerimizin daha geniş kesimlere  hitap etmesini mümkün kılmak da önemli bir gayemizdir.

Share
İlgili Eğitim