Toplumsal cinsiyet rolleri çocukların oyuncak tercihlerini nasıl etkiliyor? Esra Dalçiçek, tez çalışmasıyla bu sorunun yanıtını aradı.
Evrensel gazetesinden Volkan Pekal'ın haberi şöyle:
Toplumsal cinsiyet rolleri çok küçük yaşlarda yerleşmeye başlıyor. Peki bu roller çocukların oyuncak tercihlerini nasıl etkiliyor? Esra Dalçiçek, tez çalışmasıyla bu sorunun yanıtını aradı.
“Kadınlar güzel olur, erkekler hızlı olur; kadınlar ders çalışır, kitap okur, müzik dinler, yazı yazar; erkekler ise televizyon izler, araba kullanır. Anne evi temizler, işten gelince çocuklarına ve babalara yemek yapar; baba uzanır. Kadınlar bebek bakar, erkekler araba kullanır, bebekleri hastaneye götürür. Kadınlar öğretmen, hemşire; erkekler polis, aşçı, dalgıç, tamirci olur.” Bu ifadeler okul öncesi dönem çocuklarının oyuncak tercihlerinin, toplumsal-kültürel açıdan ve toplumsal cinsiyet bağlamında incelenmesini amaçlayan bir tez çalışmasından. Tezin bu ifadelerin alıntılandığı bölümünde çocuklara kadın ve erkeğin rollerine ilişkin sorular sorulmuş, cevaplar bunlar olmuş. Peki henüz okul öncesi dönemde çocukların bu basmakalıp yargıları kullanmasında çocuklar için yapılan oyuncak tercihleri nasıl etkide bulunuyor?
Tezin sahibi Çukurova Üniversitesi İletişim Fakültesi İletişim Bilimleri Mezunu Esra Dalçiçek, toplumsal cinsiyet rollerinin taşınmasında kültür, gelenekler, masallar, ninnilerin de yer aldığı çok sayıdaki etken arasından oyuncağı seçmiş. Çocuklar oyun oynarken bir nevi yetişkinlerin minyatürleri haline geldiği için oyuncakları seçtiğini ifade eden Dalçiçek, oyuncağın toplumsal cinsiyet rollerinin çocuklar üzerindeki etkisinin görünmesi açısından da etkili bir metafor olduğunu söylüyor.
Bir yıla yakın bir süre boyunca bir okul öncesi eğitim sınıfında 16 çocuğu gözlemleyen Dalçiçek, çocukların oyun alanlarını dahi öğretmenlerin etkisi olmadan kız alanı ve erkek alanı diye ayırdığını görmüş. Dalçiçek, erkek çocukları oyun alanlarında daha hareketli iken kız çocuklarının daha dar bir alanda içe dönük ve sessiz şekilde oyun oynadığını gözlemlemiş. Kendisini en çok etkileyen iki oyuncağın çocukların da en çok ilgi gösterdiği bebek ve silah olduğunu söyleyen araştırmacı “Erkeklere atfedilen silah can alan, kız çocuklarına atfedilen bebek can veren, onu koruyan bir imaja sahip” diyor.
Çalışmaya sosyal medyada gördüğü bir fotoğraftan etkilenerek başlamış. “O fotoğrafta oğlan çocuklar ellerinde silahları gösterirken yüzlerinde sert bir ifade vardı. Silah zaten olumsuz bir şey, o çocukların yüzüne yansımıştı. Kızlar daha sakin ve dar bir alana sıkışmış gibiydi. Onları minyatürleşmiş yetişkinler olarak düşündüm. O yüzden toplumsal cinsiyet rollerini oyuncak bağlamında incelemek, bunu oyuncakların dili ile anlatmak istedim.” diyor.
Araştırmanın örneklemini Çukurova Üniversitesi Anaokulunda 16 öğrencili bir sınıf oluşturuyor. İçinde dramatik oyun merkezi, blok oyun merkezi, kitap merkezi, müzik merkezi, sanat merkezi ve fen merkezi olan bu sınıfa yaklaşık bir yıl boyunca haftada 2 gün gidip gözlemlerde bulunmuş Dalçiçek.
İşte Esra Dalçiçek’in anlatımıyla oyunların ve oyuncakların dilinden toplumsal cinsiyet yargıları…
KIZ ÇOCUKLARI ‘ANNE’, OĞLAN ÇOCUKLARI ‘BABA’
Çocuklar nasıl “yetişkin minyatürleri” haline geliyor?
■ Araştırmamı yaptığım alan üniversitenin anaokulu olunca, eğitim düzeyi yüksek ebeveynlerin çocuklarını inceleyeceğim için toplumsal cinsiyet kalıp davranışlarının daha az olacağını düşündüm ama aksine çok fazla veri çıktı. Çocuklar, eğitimciler ve ebeveynler tarafından standart bir düzenin içine yerleştiriliyor. Daha sonra ebeveynlerin davranışları ile kendilerine belli kodlar oluşturuyorlar ve yetişkinlik döneminde öğreneceği her şeyi oyuncağın dili ile öğreniyor.
■ Ama oyuncak tek faktör değil. Cinsiyetini öğrenir öğrenmez kızlara pembe erkeklere mavi giydirilir. İsim seçmede bile cinsiyetçilik hakim. Nasıl giyineceği, nasıl davranacağı, ileride kaç çocuk doğuracağının mesajı hepsi oyuncaklarla veriliyor. “Erkekler mekanik, kızlar duygusal düşünür” kalıbıyla seçimler yapılıyor. Kızlara hediye alınırken ütü, yemek takımı, fincanlar, bebek seçiliyor. Bunun zihinsel kodlaması “Sen büyüyünce anne olacaksın, çocukla ödüllendirileceksin.”
■ Çocuklar oyun sırasında genellikle masal dili ya da hayal dünyalarını çağrıştıracak bir dil kullanıyorlar, “anneymiş gibi, babaymış gibi, ablaymış gibi” diye bitiyor cümleler. Hayal gücünü şekillendiren ise çocukların yetişkinlerden gözlemledikleri davranışlar ve bununla birlikte çocuklar, bir nevi minyatür yetişkinlikler sergiliyorlar. Minyatürleşen çocuklar, sınıf içinde; anne, baba, yeni doğmuş bebek, abla, kız kardeş, erkek kardeş, doktor, polis, öğretmen ve asker rollerine giriyorlar. Sosyalleşme sürecindeki çocuklar, sosyal çevre içerisinde bu rollerin kimleri temsil ettiklerini yani hangi rolün kadına hangi rolün erkeğe ait olduğunu gözlemleyip, o rollere uygun oyunlar üretiyorlar.
■ Kız ve erkek çocuklar bu alanın içinde oynayan aktörler. Kızlar genelde küçük kümeler halinde özel alanlar oluşturuyor, başlarını birbirine değdirecek şekilde, çember halinde oturuyorlar. Oyun mekanlarını geniş bir şekilde kullanmıyorlar, sessizler. Birbirlerinin üzerlerindeki aksesuarları inceliyor. Erkekler ise, serbest bir şekilde oturup ve daha hızlı bir biçimde sürekli hareket halindeler. İletişim süreçleri daha aktif ve sesli konuşuyorlar. Biliyoruz ki bu durum iletişimin doğasında olan bir süreç değil, kadına ve erkeğe yüklenen kalıp yargı davranış örüntüleri.
■ Oyun merkezleri - öğretmen böyle bir ayrım yapmamasına rağmen- çocuklar tarafından “kız alanı ve erkek alanı” diye ayrılmış. Mesela, çocuklar kendi aralarında, dramatik oyun merkezi, sanat merkezi, kitap merkezi ve müzik merkezini ‘kız alanı’ olarak; blok merkezi ve fen merkezini ‘erkek alanı’ olarak ayırıyorlar. Dramatik oyun merkezinde çocuklar, sürekli belli başlı rollere giriyor. Bu roller ‘evcilik oyunu’ adı altında; annecilik, babacılık, ablacılık, bakımı yapılan bebek gibi davranış tekrarları. Çocuğun bu rolleri örnek almasının sebebi, önce ailede sonra da dış çevrede gözlemlediği yetişkin rolleri.
■ Genel olarak anne içsel alanı, baba kamusal alanı temsil ediyor. Ev içi işler annelere, atfediliyor. O yüzden toz bezi, oyuncak temizlik ürünleri, koltuk gibi ev içi işlerle ilgili eşyaların yer aldığı dramatik oyun merkezi kız çocukları tarafından tercih ediliyor, daha çok legolar, arabalar gibi daha teknik ve kamusal alanı temsil eden oyuncakların bulunduğu blok merkezi erkek çocuklar tarafından tercih ediliyor. Oyun sırasında kızlar evi temizleme, düzenleme, örtülerle oynama gibi etkinlikte bulunuyorlar. Kız çocuk, erkek çocuğa ‘Bulaşıkları sen yıka’ dediğinde, erkek çocuk ‘Hayır, yıkayamam. Bizim evde annem yıkar, anneme de annesi öğretti’ diyor mesela. Yani cinsiyetçi ev işi rolleri oyunda kendisini böyle gösteriyor. Aynı zamanda çocuk, mutfak ile ilgili ilk bağlantıyı kadın üzerinden kuruyor. Ablalar oyunlarda da annelerin ilk yardımcıları. Bir başka oyunda bir çocuk itiraz ederek “Hayır babalar annelere yardım eder” diyor. Mutfakta olmak, annenin işi ve normalleştirilen bir iş. Babanın ev ile ilgisi sadece dinlenme olarak kuruluyor, ya da ‘yardımcı’ olarak.
■ Çocuklarda oluşturulan kadın imajı bakımlı, süslü iken erkek imajı hızlı araba kullanan, eve para getiren kişi oluyor. Bu gibi davranış kurallarının yetişkinlik döneminde devam etmesinin temel sebebi, çocukluk döneminde gözlenen davranışların, çocukların zihinlerinde kodlanması ve koda uygun davranış sergilemesinin beklenmesi aslında.
KIZLAR ‘PRENSES’, OĞLANLAR ‘ASKER’
■ Görüştüğümüz çocuklar çoğunlukla oyuncak tercihlerini kendileri yapıyor. Ama bunda kodlandıkları roller etkili oluyor. Bir başka tespit ise, standartlaştırılmış oyuncaklar üzerinden standart bireyler yetiştiriliyor. Kız çocuklarından büyüyünce Barbie bebekler gibi süslü ve uzun boylu olmaları bekleniyor. Savaş oyuncakları ‘Güçlü olmayı’ silah ile özdeşleştiriyor. Güç, iktidar, tüketim gibi çağın kavramları oyuncaklar üzerine etiketleniyor. Sonuç olarak çocuklar, sanayi için geniş bir pazar oluşturmaktadır.
■ Bir oyunda kız çocukları bebeklerini tüllerle süsleyerek sürekli “Bebeğimiz gelin olacak güzel olmalıdır” diyor. Ancak ortada damat yok. Geleneksel toplumun içerisinde düğün ritüelleri, kadına atfedilecek özelliklerle sıralanır. Gelinlik, gelin tacı, gelin duvağı, gelin çiçeği, gelin arabası, gelin kınası gibi kategoriler kadının gelin olmakla bağlantısı üzerinden süslü, bakımlı, gösterişli, doğallıktan uzak olacak her şey yüklenir. Erkeğe ise sadece damatlık yüklenir. Düğün kadının bir erkekle birlikteliğini meşrulaştırmak için yapılıyordur. Oyunlarda silah ve savaş erkeklere atfedilir. Oyun sırasında, tanklar canlandırılıyor, asker rolüne giriliyor ve savunma materyalleri oluşturuluyor. Dolayısıyla çocuk, militer duygular barındırıp zihinsel savaş ortamını yaratıp, mücadelesini veriyor. Görüşmeler sonucunda kız çocuklar, erkek çocukların sınıf içerisinde ‘savaş ortamı’ canlandırmalarından ve oyuncak silah kullanmalarından rahatsız olduklarını dile getirdiler.
■ Dramatik oyun merkezinde kız çocukları tülleri başlarına koyarak ‘Biz prenses olacağız’ diyerek oyun oynuyorlar. Kızlar prenses olma telaşında. Erkek çocuk prenses olmak istediğinde “Sen prenses olamazsın, erkekler prenses olmaz” diyorlar. “Ancak hissedersen prenses olabilirsin” diyorlar.
MESLEKLER DAHA O YAŞTA CİNSİYETE GÖRE BELİRLENİYOR!
“Çocuklar kendi aralarında meslekleri cinsiyetlendirip erkeğe mekanik işler, kadına işe yardım etmeyi gerektiren, fazla ağır olmayan, korumayı amaçlayan meslekler veriyor. Örneğin, fen oyun merkezinde oyunlarda erkek çocuklar doktor, kız çocuklar hemşire rolüne giriyor. Hemşire, geleneksel toplum içerisinde hastanelerde hastalara yakın ilgi gösteren bu ilgiyi anaç duygularla destekleyen bir profil yaratır. Dolayısıyla ‘Hemşire kadın olmalıdır’ algısı, bu düşüncelerin temelini oluşturuyor. Doktor ise daha ciddi müdahalelerde bulunan profil sergiliyor.
ÇOCUKLARIN ‘ÇOCUK’ OLMASI İÇİN… NE YAPMALI?
Araba, bebek gibi oyuncaklar her iki cinse de verilmeli. Kız çocuklarına bahçe araç gereçleri, legolar gibi oyuncaklar verilmeli. Silah hiç olmamalı. Sürekli şiddet davranışları ile büyümemeli çocuklar. Evde baba ya da kendisinden büyükler silah kullanıyorsa bunun zihinsel kodlamasını zaten büyüklerde görür çocuk. Bu onun için meşru görülebilir. Basit gibi görünüyor ama korkutucu. İleride silah merakı ortaya çıkabilir. “Bunu kullanmayacağım ama dursun” denilen silah sonra bir öfke anında kullanılabilir. İnsanda yetişkinlik döneminde edinilmiş davranışı silmek kolay ama çocukluk döneminde zor olabilir. Daha iyimser çocuklar yetiştirmek için hep birlikte emek vermeliyiz...
Evrensel - Volkan Pekal
İlgili Dosyalar:
- haber fotoğrafı [JPG] [79.89K]