“Görme engelli birinin bilgisayar veya akıllı telefon kullandığını görenler hâlâ şaşırıyor. Oysaki bilişim teknolojileri bizler için olmazsa olmaz. Ben teknoloji sayesinde öğrencilerime daha iyi ders anlatıyorum.” Bu sözler, doğuştan görme engelli, sosyal bilgiler öğretmeni ve Eğitimde Görme Engelliler Derneği’nin (EGED) Başkanı Emre Taşgın’a ait.
Journo'da yer alan, Zeynep Yüncüler'in haberinin tamamı şöyle:
Görme engelli bireylerin bilişim teknolojilerine erişimi, Taşgın’ın da belirttiği gibi imkânsız değil. Onlar da herkes gibi bilişim devriminin olanaklarından yararlanabiliyor. Ama nasıl?
‘Kabartma ekran teknolojisi hızla gelişiyor’
Taşgın, öncelikle görme engelli bireylerin hangi yöntemlerle bilişim teknolojilerine erişimi sağladıklarını anlatıyor: “Hiç görmeyen bir kişi, ekran okuyucu adı verilen, ekrandaki metinleri sese çeviren uygulamalar ile bilişim teknolojilerine erişir. Bu yöntemle hem bilgisayar, hem de dokunmatik cihazları rahatlıkla kullanabilir. Az gören kişiler ise ekran büyültme yazılımlarından yararlanır. Bu sayede görme engelli kişiler internet sayfalarında gezinme, e-posta alma/gönderme, sosyal medya hesaplarını kullanabilme, doküman oluşturma/düzenleme gibi birçok işlemi kimsenin yardımı olmaksızın bağımsız biçimde gerçekleştirebilir. Hatta gerek ülkemizde gerekse dünyada görme engelli web tasarımcıları ve bilgisayar programcıları bulunmakta. Görme engelli bir kişinin sosyal medyada paylaşım yapması ya da ofis programlarıyla doküman hazırlaması bir mucize değil, gayet olağan bir durumdur. Bunlar dışında ekrandaki yazıların Braille alfabesine çevrilmesini sağlayan ‘Braille refreshable screen’ (Yenilenebilir kabartma ekran teknolojisi) de hızla gelişiyor. Braille alfabeyi bilen bir kişi, ekrandaki metinlere erişebiliyor. Bu ürünlerin maliyeti yüksek olsa da, daha ucuza nasıl üretilebileceğiyle ilgili çalışmalar sonuç vermeye başladı.”
‘Yardım edeyim derken kötülük yapabiliyorlar’
Taşgın, gündelik hayatından örneklerle toplumun bu konudaki farkındalığına değiniyor: “Görme engelli bireyler arasında bu teknolojilere ulaşabilenlerin sayısı oldukça az diyebiliriz. Mesela ben taksiyle yolculuk yaptığım zamanlarda sürekli telefonumla e-postalarımı okumak ya da mesaj yazmak gibi işlerle uğraşırım. Taksici arkadaşımız birkaç dakika merakını gizlemeye çalışsa da sonunda bunu nasıl kullandığımı sorar. Biz telefonu kullanırken ekran okuyucunun sesine odaklandığımız için ekranı karartırız. Bu bizim neyle uğraştığımızı etrafımızdakilerin görmesini engeller. Fakat sosyal hayatımızda, bir kafede veya otobüste, yanımızdaki bir vatandaş ‘Şu an telefonun kapalı, sana yardım edeyim’ diyerek bize sormaksızın telefonumuza dokunmaya ve müdahale etmeye çalışıyor. Bunu belki iyi bir niyetle yapıyor olabilir ama bu yardım teklifini yapmanın daha uygun üslupları var.”
‘Görme engelliler bilgisayar okur-yazarı olmak zorunda’
Taşgın, web tasarımcılığı ve bilgisayar programcılığı gibi ileri düzey işlerle uğraşan görme engelli bireylerin sayısının arttığını altını çiziyor ve ekliyor: “Bizler için bilişim teknolojileri olmazsa olmaz. Ben görme engelli bir öğretmen olarak öğrencilerime ders notlarımı bu sayede hazırlayabiliyor, daha kolay ders anlatabiliyorum. Avukat bir arkadaşımız bilişim teknolojileri sayesinde aradığı hukuki metinlere ulaşabiliyor veya dava dilekçelerini hazırlayabiliyor. Bir santral görevlisi arkadaşımız bağlayacağı telefonlara bilgisayar üzerinden bakabiliyor. Bakmayın siz medyada çıkan ‘Bin numarayı ezberleyebilen dahi görme engelli’ haberlerine. Önünde erişilebilir bir liste olan hiçbir görme engelli ısrarla bu kadar numarayı ezberlemeye çalışmaz. Özetle, neredeyse tüm mesleklerde görme engelli bir kişi bilgisayar teknolojisinden yararlanabiliyor diyebilirim. Bu nedenle görme engellililerin kesinlikle ama kesinlikle bilgisayar okur-yazarı olması şart. Bu eğitimler ne kadar fazla yerde ve farklı platformlarda gerçekleşirse o kadar fazla görme engelli kişi üretim toplumuna dâhil olur.”
‘İş yazılımları görme engelliler için tasarlanmıyor’
Taşgın, iş hayatında gelişen teknolojinin bazen görme engelli bireyleri görmezden geldiğini belirtiyor: “Bizim bu noktadaki en büyük sorunumuz iş ortamındaki sistemlerin erişilebilir olmaması. Artık kamuda ve özel sektörde kağıt dönemini azaltmak maksadıyla birçok iş dijital ortama aktarılıyor. Bu başlangıçta bizi oldukça sevindirdi fakat bu sefer de geliştirilen sistemler biz görme engellilerin kullandığı ekran okuyucu yazılımlarla uyumlu değil. Bu nedenle istihdam alanında yürüttüğümüz mücadelelerin temelinde bahsi geçen sistemlerin erişilebilirliği var. Oysaki en baştan bu sistemler görme engelli kişilerin kullanabileceği şekilde tasarlanabilir. Maalesef biz evrensel tasarım ilkesini uygulayabilecek bilinç düzeyine erişemedik. Ama bu da bir süreç ve muhakkak ki yarın bugünden daha iyi olacak.”
‘Erişebilirlik için yeni stratejiler geliştirilsin’
Taşgın ayrıca gelişen teknolojinin görme engelli öğrencilere etkisinden de bahsediyor: “Her geçen gün dijital eğitim içeriği sayısı artıyor. Ne var ki görme engelli öğrenciler bunların çok az bir kısmına erişebiliyor. Ayrıca tablet ve etkileşimli tahta gibi donanımları görme engelli kişilerin kullanabilmesi için de düzenleme yapılması gerekiyor. Esasen bunlar eğitimde fırsat eşitliği ilkesinin gerektirdiği uygulamalar. Özetle, hayatın her alanına görme engelli bir kişinin aktif olarak katılabilmesi mümkün. Yeter ki erişilebilirlik düzenlemelerinin neler olduğu iyi araştırılsın, nasıl uygulanabileceği üzerine kısa, orta ve uzun vadeli stratejiler geliştirilsin ve hayata geçirilsin.”
Journo - Zeynep Yüncüler
İlgili Dosyalar:
- haber fotoğrafı [JPG] [105.41K]