Ankara Sincan Çocuk İnfaz Kurumu (CİK), Maltepe Çocuk CİK, Maltepe Çocuk CİK, Van Kapalı CİK, Antalya L Tipi CİK ve Muğla Kapalı CİK geçtiğimiz çocuklara yönelik pek çok istismar, kötü muamele ve hak ihlalleri ile gündem oldu.
Bu durum Çocuk Ceza İnfaz Kurumlarında ne oluyor sorusunu akla getirdi. Çocuk Cezaevleri Kapatılsın İnisiyatifinden avukat Hasan Erdoğan, yaşananların istisnai durum olmadığını belirterek, “Bana göre Roboskî ne kadar tesadüfse, Pozantı ve Pozantı sonrasındaki çocuk cezaevlerindeki süreç de o kadar tesadüftür” dedi. Erdoğan, hükümetin kayıtsız tutumunu ise çocuklar üzerinden korku yayılmak istemesine bağladı.
Çocuk cezaevlerinde hak ihlalleri neden arttı? İnfaz sistemi içerisinde çocuklara neden bu kadar kötü muamelede bulunuluyor?
Bana göre Roboskî ne kadar tesadüfse Pozantı ve Pozantı sonrasında çocuk cezaevlerindeki süreç de o kadar tesadüftür. Bu çok önemli çünkü cezaevleri olayları Pozantı ile kalmadı. Pozantı için “münferit bir olay” dendi ama Pozantı’dan sonra bile bir sürü cinsel istismar vakası oldu. Adana Ceyhan’da, Van’da, Muğla’da oldu. Maltepe’de döve döve bir çocuğun öldürüldüğü ortaya çıktı ve şimdi bu olaylar çok yaygın hale geldi. Çocuklar daha zayıf ve örgütsüzler, yapılmak istenenin çocuklar ve aileleri üzerinde korku politikası yaymak olduğunu düşünüyorum. Dönemin Başbakanı şimdiki Cumhurbaşkanının 2006’da bir açıklaması vardı. “Çocuk da olsa genç de olsa kadın da olsa gereği yapılacaktır” diye ve 2006 yılındaki terörle mücadele yasa değişiklikleriyle birlikte çocukların da özel yetkili mahkemelerde ve terör kapsamında yargılanmasının, tutuklamasının önü açıldı. Bizim kamuoyunda “taş atan çocuklar” olarak bildiğimiz, algıladığımız o çocuk örgütlülüğüne karşı devletin tepkisi “Çocuklarınıza sahip çıkın anne babalar çocuklarınıza sahip çıkmazsanız bu çocuklar cezaevinde her şeyi yaşayabilirler, biz buna engel olamayız” şeklinde oldu.
ÇOCUKLARA SÜRGÜN ZULMÜ
Çocuklar bulundukları cezaevlerinden başka cezaevlerine gönderiliyor? Bu durum nasıl bir mağduriyet yaratıyor?
Çocuklar ailelerinden, dosyalarından, avukatlarından uzakta; paraları, kıyafetleri hiçbir şeyleri olmadan bu cezaevlerinde kalmaya çalışıyorlar. Devlet bu çocuklara harçlık vermiyor, kim karşılayacak bu ihtiyaçları. F tiplerinde her şey paralıdır ve kantinde olan bir şeyi dışarıdan aileniz size getiremez. Eğer sabun, deterjan, atlet, çamaşır alacaksanız paranızın olması gerekir. Para temin edemezseniz oradaki iş yurtlarında günlük üç, beş liraya çalışacaksınız.
OKUMA YAZMA DERSİ YOK KUR’AN DERSİ VAR
Cezaevlerinde çocuklara sunulan sosyal hizmetleri ve sosyal hizmet uzmanı sayısını yeterli buluyor musunuz?
Cezaevleri Kapatılsın Girişimi olarak dedik ki, uzmanlığımız doğrultusunda bu çocuklara gönüllü olarak hizmet verelim. Bakanlığa iki defa yaptığımız resmi başvurumuz reddedildi. Biz o çocuklarla görüşelim temas edelim istiyoruz. Onların ihtiyaçlarını karşılayalım onlarla irtibatımız olsun istiyoruz. Bizi içeri almıyorlar ama imam alıyorlar. Pozantı’dan sonra buraya gelen çocuklar içerisinde okuma yazma bilmeyen çocuklar vardı. 2013’de Ankara Sincan’da okuma yazma dersi yoktu ama Kur’an dersi vardı. Durumu biz raporlaştırdığımız için net olarak biliyorum. Cezaevine yapılan oyun odası göstermelik. Çocukların okumayı tercih etmeyeceği kitapların bulunduğu bir kitaplık bulunuyor. Siz bu şekilde bu çocukları topluma nasıl kazandırmayı bekliyorsunuz. Sosyal hizmet uzmanları var fakat ağır travma yaşayan çocuklar için sayı yetersiz. Mesela Sincan’da 400 çocuğa 1 sosyal hizmet uzmanı düşüyordu. Çocuklara yardım etmesi beklenirken uzman “Benim desteğe ihtiyacım var” diyerek bizden yardım istedi.
Cezaevi görevlileri dayak atmayı meşru görüyor. Bunu bir işkence olarak görmüyor. “Ne olmuş işte iki tokat attıysak” diyorlar. Kendi çocuğunu, eşini nasıl dövmeyi bir hak olarak görüyorsa infaz koruma memuru cezaevindeki bir çocuğu da dövmeyi kendisine bir hak görüyor.
CEZAEVİNDEN ÇIKINCA İNTİHAR EDENLER OLDU
Cezaevinde şiddete ve istismara uğrayan çocuklar dışarıya çıkınca neler yaşıyorlar?
“Pozantı’da cinsel istismara uğrayan çocukların failleri gardiyanlar ya da kamu görevlileri değildi, diğer tutuklulardı. Ancak devletin denetiminde olan bir yerde gerçekleştiği için devlet sorumlu. Bunu diyoruz çünkü Pozantı özelinde bu olaylar çok fazla tekrarlandı. Pozantı’dan 2011’de Ankara’ya getirilen çocuklarla görüştüğümde 4-5 kişinin birden fazla çocuğa cinsel istismarda bulunduğunu söylediler. Çocukların bana verdiği isimleri bakanlık da açıkladı ama Pozantı’yla ilgili Adana Savcılığı takipsizlik kararı verdi. Pozantı’da yatan çocuklar hakkında müebbet hapis cezasıyla cezalar istendi ve davalar açıldı. Çocuk yargılaması ayrı bir sorun, uygulamadaki hukuksuzluk, hak ihlalleri ayrı bir sorun, cezaevleri boyutu çok daha ağır bir sorun. Pozantı’dan tahliye olan çocuklar için sanki hepsi tecavüze uğramış gibi bir algı oluştu. Biz hep ısrarla cinsel istismar kelimesini kullanıyoruz. Tecavüz kelimesini kullanmıyoruz. Bu çocukların kaldıramayacağı büyük bir itham. Oluşan tecavüz algısı yüzünden tahliye edilen çocukların büyük çoğunluğu kayıp ve kimisi evlerinden dışarı çıkamıyor. Cezaevinden çıktıktan sonra intihar eden çocuklar da oldu.