Portakalın Uykusu belgeseli Ermenistan’da yaşayan 19 yaşındaki Musadağlı bir Ermeni olan Hasmik’in dedesinin hikayelerinden bildiği Vakıflı Köyüne yolculuğunu ve atalarının direniş için çıktığı Musadağı’na tırmanışı etrafında ilerliyor.
Hasmik’in köklerini keşfetme yolculuğu çevresinde dünyanın dört bir yanına dağılmış Musadağı Ermenilerinin ortak özlemlerini anlatan belgesel, Musadağı Ermenilerinin MÖ 83-64 yıllarında Ermeni Kralı Büyük Dikran ile Antakya’ya gelmelerinden, 1915’te Musadağı’nda gösterilen direnişe, Fransız gemisi ile Musa Dağı’ndan Port Said’e kaçmalarına ve Hatay’ın Türkiye’ye verilmesi ile dünyaya dağılmalarına… Musadağı Ermenileri ile ilgili tarihsel kesitlere yer veriyor. Belgesel her yıl Ermenistan’dan gelip Musadağ’a baharı getirdiği rivayet edilen hazaran bülbülünün artık Musadağ’a gelmemesi hikayesi ile başlıyor. Belgeselin yürütücü yapımcılığını üstlenen Ferzan Özyaşar, projenin temel amacının Musadağlı Ermenilerin en büyük özlemi olan Ermenistan-Türkiye sınırının açılması olduğunu söyledi.
16 Mayıs’ta Hrant Dink Vakfında gösterilecek Belgeselin ismi, belgeselin de karakteri olan Hasmik’in dedesinin anılarından etkilenerek yazdığı “Portakalın Uykusuzluğu” hikayesinden geliyor. Hasmik’in dedesi bugün denizden uzak bir iklimde portakalı olmayan Yerevan’da yaşıyor. Hikaye dedesinin çocukken Vakıflı’da yağmur altında portakal topladığı günlere olan özlemini anlatıyor. Dedesinin portakal yediğinde Vakıflı’yı hatırladığını ve oradaki portakalın tadını Ermenistan’dakilerin vermediğini, dedesinin geceleri uyuyamadığını anlatıyor Hasmik. Dedesinin Vakıflı’ya olan özleminden etkilenerek bu hikayeyi yazdığını söylüyor.
Hrant Dink Vakfı ve Eurasia Partnership Foundation desteğiyle hazırlanan, Eylem Şen’in yönettiği filmin yürütücü yapımcılığını yapan Ferzan Özyaşar, belgesele ve çekimler için bulundukları Vakıflı ve Erivan’daki izlenimlerine dair sorularımızı yanıtladı.
Belgeseli çekmeye nasıl karar verdiniz ekip nasıl oluştu?
Belgeseli yapmaya karar vermemiz şans eseri oldu. Belgeselimizin de yönetmeni olan Eylem Şen, Suriyelilerle ilgili bir araştırma için Antakya’ya gelmişti. Bu çalışma dışında Vakıflı köyünün görünürlüğünü arttırmak için kısa bir şeyler çekmek istiyorduk. Orada Misak Hergel ile tanıştık. O yöreye ait bir hikaye istedik. “Size Musadağ’ın hikayesini anlatayım” dedi. Biz bu hikayeden etkilenerek uzun bir film haline getirmeye karar verdik. Hrant Dink Vakfının seyahat fonu ile Ermenistan’a gittik. Akrabalık ilişkileri sürüyor. Aileler internetten görüşüyor. Bazen bir araya geliyorlar. O yüzden orada bize yardımcı olacak birini bulmakta zorlanmadık. Erivan’da bize Vartkes Martiryan yardımcı oldu. Musadağı’na hiç gelmemiş bir genç aradık; Hasmik ile tanıştık. Hrant Dink Vakfı ve Eurasia Partnership Foundation’dan destek aldık ve projeye başladık.
Hasmik ile nasıl tanıştınız, Neden hiç gelmemiş Musadağ’a?
Hasmik’in ailesi Vakıflılı ama sınır kapalı. Haftada iki kere uçak var. Uçak ciddi derecede pahalı. Gürcistan üzerinden otobüs seyahati de pahalı ve zor bir alternatif. İster istemez bağlantılar kesiliyor. Ama internet üzerinden iletişimleri sürüyor. Amacımız Vakıflı’yı görünür hale getirmek ve Musadağlıların bir araya gelmesini kolaylaştırmak. Bu konuda şimdiden ilerlemeler oldu. Projeye başladığımızın duyulması bile Vakıflı’da hareketlenmeye sebep oldu.
Vakıflı’da yaşayan Musadağlı Ermenilerle de Erivan’dakilerle de çokça vakit geçirdiniz. Yıllar aralarında kültürel olarak bir fark oluşturmuş mu?
Ben onları ‘kültürel olarak aynı ağacın uzağına düşmüş iki dalı’ olarak tanımlıyorum. Kültürleri çok yakın aynı ailelerden geliyorlar. Bunun sebebi birbirleri ile iletişimlerini Musadağı direnişinin kimliklerine yansıması sayesinde bu kadar net sürdürmeleri. Anjar’da, Erivan’da, Türkiye’de kominiteleri var. Erivan’da, Musadağ Mahallesi var. Sokaklara Musadağ’da bulunan 7 köyün isimleri veriliyor. İnsanlar yılda bir kere Meryem Ana Yortusu’nda bir araya geliyorlar. Vakıflının en şenlikli olduğu zaman.
Peki Musadağlıların en büyük özlemi nedir?
En büyük özlemleri sınırların açılması. İnsanlar aileleriyle birlikte olmak istiyor. Buradaki insanları için orası Ermeni kültürünün ağırlıkta olduğu bir yer. Oradakiler için burası ailelerinin, topraklarının olduğu bir yer. Herkesin en ortak isteği var olan bağların sıkılaştırılması.
Yüzüncü yılında Ermeni Soykırımı ile yüzleşmek için Türkiyelilere ne diyor belgesel?
Özellikle yüzüncü yılda göstermek gibi bir derdimiz yoktu. Öyle denk geldi. Vakıflı varoluş mücadelesi veren bir köy amacımız Musadağlıları bir araya getirmekti. Emek harcadılar yüreğini koydu herkes. Bu proje herkesi heyecanlandırdı.
Belgeselde Ermenistan’da yaşayan bir demirci ustası Vakıflı’dan bahsederken “Başkasının bahçesinden portakal koparmak gibi bir şey” diyor. Onların köyüne yerleşmiş olan başkaları var. Musadağlılar Musadağ’a oradan nasıl bakıyor?
Onların yerine gelmiş olanlarla kimsenin derdi yok. Ama çok ciddi bir kalp kırıklığı var. Kırık bir kalple politika yapılmaz. Sınırlar açılmadığı ve insanların yüzleşmediği müddetçe, kalplerin kırık kaldığı müddetçe bir yere varılacağını zannetmiyorum. İnsanların hissiyatları zarar görmüş. İnsanların içerisinde simsiyah bir nokta olarak duran bir şey var. O çözülmediği müddetçe bir yere varamayız. Musadağlıların en çok istedikleri bir araya gelebilmek ve dağılmamak. Yeni yasalarla Vakıflı mahalle haline getirildi. Kimliğini daha ne kadar daha sürdürebilir bilmiyoruz. Projenin temel varoluşu bir arada yaşamayı öğrenmek.