Image
Celal Karadoğan, Sabancı Vakfı Fark Yaratanı ve aynı zamanda 2014 yılı Ashoka Fellow'u. Yereli Adana'dan yola çıkıp uluslararası düzeyde çalışmalar ve faaliyetler yürüten Genç Engelliler Gençlik ve Spor Kulübü'nde aktif çalışmaya devam ediyor. Hak temelli çalışmalarıyla birçok engelli STK'sına ilham kaynağı olurken birçok engelli bireye de mentorluk sağlıyor. Şimdi onun sesine kulak verelim...
Celal Karadoğan, Sabancı Vakfı Fark Yaratanı ve aynı zamanda 2014 yılı Ashoka Fellow'u. Yereli Adana'dan yola çıkıp uluslararası düzeyde çalışmalar ve faaliyetler yürüten Genç Engelliler Gençlik ve Spor Kulübü'nde aktif çalışmaya devam ediyor. Hak temelli çalışmalarıyla birçok engelli STK'sına ilham kaynağı olurken birçok engelli bireye de mentorluk sağlıyor. Şimdi onun sesine kulak verelim...
Celal abi merhaba, öncelikle seni ve Genç Engelliler Gençlik ve Spor Kulübü’nü kısaca tanıyabilir miyiz?
Merhaba ben 35 yaşındayım. Evliyim. Bir oğlumuz var. 1 yaşında geçirmiş olduğum çocuk felci sonucunda bedensel engelliyim. Örgün eğitim hakkımdan yeterince faydalanamadım. Halen açık öğretim lisesine devam ediyorum. 14 yaşında tekerlekli sandalye basketboluyla tanıştım. 9 yıl tekerlekli sandalye basketbolu oynayıp 3 Avrupa Şampiyonası'na katıldıktan sonra Masa Tenisi branşına geçiş yaptım. 2004 yılında Türkiye Şampiyonu olarak katıldığım Avrupa şampiyonasında 12 maçta sadece 2 set alabildim. Döndükten sonra 8 ay antrenman yaptım fakat oyunumu geliştiremedim. 25 yaşında aktif spor hayatımı sonlandırdım ve 2005 yılında Genç Engelliler Gençlik ve Spor Kulübü'nü kurdum.
Sosyal medyadan görüşsek de ilk kez Fark Yaratanlar’ın bir eğitimi aracılığıyla yüz yüze tanışmıştık. Fark Yaratan olmak ne ifade ediyor? Nasıl bir ağın içinde yer alıyorsunuz, size katkıları neler?
2011 yılında katıldığım Sabancı Vakfı Fark Yaratanlar Programı benim için dönüm noktası oldu. Fark Yaratan olmak benim için “Daha İyi Yarınlar Mümkün” diyebilmek. Fark Yaratan seçildiğim tarihe kadar hep içimde bir acaba vardı. Acaba doğru bir hayalin peşinden gidiyorum muyum diye, sonrasında her şey çok çabuk gelişti. Fark Yaratanlar programına dahil olmuş “Hak Temelli” çalışan bir çok örgüt var. Bir çok projede ortaklık geliştirdik. Türkiye’de engelli haklarıyla ilgili en önde gelen engelli aktivist Süleyman Akbulut ile de Fark Yaratanlar aracılığıyla tanıştık. Ayrıca Sabancı Vakfı'nın Fark Yaratanları'na özel bir de hibe programı var. Bu mali destek kendi alanımızda geliştirdiğimiz projeleri hayata geçirmemizi sağlıyor. Biz geçtiğimiz yıl Paralimpik Atletizmde engelli kadınların sportif ve sosyal yaşamını güçlendiren bir proje yürüttük. Bu proje engelli kadınlara yönelik politikalarımıza yeni bir vizyon kazandırdı.
Yine bu sayfalar aracılığıyla 2014 yılında seçilen dört Ashoka Fellow’undan biri olduğunuzu duyurmuştuk. Ashoka’nın oldukça nüfuzlu bir networke sahip olduğunu biliyoruz. İlerleyen günlerde sizden büyük projeler bekleyebilir miyiz?
Ashoka Vakfı, dünyanın ilk sosyal girişimcilik ağı ve 30 yıldır 70 ülkede faaliyet gösteriyor. Açık konuşmak gerekirse ben çok yakın zamana kadar yaptığım işin “sosyal girişimcilik” olduğunu bilmiyordum. Ashoka Fellow’u olduktan sonra kendimi tanıdım. Ashoka benim için bitmeyecek bir öğrenme süreci.
Evet, geleceğe dair büyük hayallerimiz büyük umutlarımız var. Yeni bir sistem geliştirmeye çalışıyoruz. Devletin engelli bireylere ayırdığı bütçeyi daha etkin ve yerinde kullanılmasını sağlayacak yeni bir model. Ashoka Vakfı’nın küresel destekçisi Boehringer İngelheim şirketinin yürüttüğü “Daha Fazla Sağlık” programı kapsamında engelli/engelsiz tüm gençleri kapsayan başka projelerimiz de var. Özellikle engelli derneklerinin kullandığı bir deyim vardır “Biz engellilere balık yemeyi değil balık tutmayı öğretiyoruz” diye işte biz bu balıkçılık alanını kökten değiştirmek yerine daha adil, eşit ve en önemlisi “Hak Temelli” bir yaklaşım getirmek istiyoruz.
Fark Yaratanlar'ın bir toplantısında engelli derneklerinin hak temelli çalışmalar yapmadıklarını ve yıllardır ajitasyon yoluyla yanlış faaliyetler gerçekleştirdiklerini iletmiştiniz. Bunu biraz daha açabilir misiniz?
Bu konu ile ilgili sayfalar dolusu yazmak mümkün fakat engelli derneklerinin son 10 yılda yaptıkları ile ilgili basit bir istatistik vermek istiyorum. 2004 yılında yani AB Türkiye’deki derneklere hibe çağrısında bulunduğu yıl Türkiye üniversitelerine girmek için sınava giren öğrencilerin yalnızca 1061’i engelli 2014 yılına geldiğimizde ise bu sayı 1073 olarak kayıtlara geçmiş. Geçen yıllar içerisinde on eksik 20 fazla sayı artmamış. Üstelik engelsiz öğrencilerdeki büyük artış engelsiz gençlerde büyük bir oransal düşüşe sebep olmuş. Peki 2004 - 2014 arasında engelli derneklerine gelen yüz milyonlarca Euro nerede? Bu bütçeler nereye harcandı? Piknikler, geziler, eğlenceler vs liste uzar gider...
Türkiye’de engelli bireylerin yaşadığı insan hakları sorunları ile ilgili 3 temel bileşenden söz edebiliriz. Devlet politikaları, toplumsal bakış açısı ve engelli dernekleri ve bu derneklerin politikaları, bence devlet politikaları ve toplumsal bakış açısındaki eşitsizliği besleyen en önemli unsur engelli derneklerinin uluslararası engelli haklarını barındırmayan, duygu sömürüsüne dayalı politikalarıdır.
Bugün ortalıkta "uydurulmuş acılarla" dolaşan ve bir kısım şirketlerin, kuruluşların göz bebeği olan ve en hafif tabiriyle soytarı olarak tanımlayabileceğim arkadaşlarımız sayesinde "biz engelliler herkesin kardeşiyiz!" vicdani mastürbasyonunu engelliler üzerinden sağlayan sözüm ona hayırseverlerin ağzından düşmeyen "engelli kardeşlerimiz" ifadesinin toplumsal bir söyleme dönüşmesini sağlayan en önemli etken engellilerin kendisidir. Ağzını açan "Engelli Kardeşlerimiz" diyor çıkıp bir Allah’ın kulu da demiyor ki bu nasıl kardeşlik? Eğitimde, sağlıkta hayatın hiçbir alanında eşit değiliz ama ne hikmetse kardeşiz bu nasıl oluyor? Bugün engelli bireylerin ihtiyacı olan tek şey eşitliktir. Biz kimsenin kardeşi ya da hısım akrabası değiliz. Biz bireyiz ve bizim haklarımız var. Bugün Genç Engelliler Gençlik ve Spor Kulübü olarak verdiğimiz mücadelenin temelini bu düşünce oluşturuyor. Biz engelli/engelsiz gençlerin potansiyeli sayesinde daha yaşanabilir bir ülke hayal ediyoruz. Bu ülkenin geleceğini biz değiştireceğiz. Buna sonsuz inanıyoruz.
Kısa bir süre önce AB Bakanlığı tarafından Adana’da düzenlenen bir etkinlikte AB Bakanı Volkan Bozkır Bey ile yakın bir temasta bulundunuz. Neler görüşüldü bu toplantıda?
Avrupa Gönüllü Hizmetleri kapsamında yürüttüğümüz “Futbol Farkındalık Ligi” projemiz Türkiye Ulusal Ajansı tarafından örnek gösterildi. Bu projenin sunumunu yapmak için söz aldım. Sunumu bitirdikten sonra hazır yakalamışken bakan beyi yukarıda verdiğim verileri ve engelli derneklerinin AB projelerini nasıl art niyetli ve yersiz kullandığından bahsettim. Açıkçası bu eleştirilere rağmen hem sayın Bozkır’dan hem de Türkiye Ulusal Ajans yetkililerinden çok olumlu tepkiler aldım. Bizim Genç Engelliler olarak kurulduğumuz günden bu yana bir duruşumuz var. Kulübümüzün politikalarını her ortamda dile getiriyor ve savunuyoruz. Bizim yolumuz aslında bizim değil evrensel insan haklarının bize gösterdiği yoldur.
Okuyucularımız size nasıl ulaşabilir? İletmezsem çatlarım dediğiniz bir şey var mı?
Sitemiz şuan güncelleniyor ama okuyucularınız bize kısa bir süre sonra www.gencengelliler.orgadresinden ulaşabilirler. Söylemezsem çatlarım diyeceğim tek şey “Biz kimsenin kardeşi değiliz.”Teşekkürler!
Hak temelli mücadeleniz güçlü, sosyal faydanız bol olsun!
Röportaj: Ahmet KURNAZ
İlgili Eğitim