Daha önceleri görmeyenlerin seçim sandıklarında refakatçileriyle birlikte oy vermesine izin vermeyen Yüksek Seçim Kurulu son yıllarda bundan vazgeçti ama görme engelliler için seçim sandıklarında halen kabartma pusula gibi uygulamalar halen yok.
Uçan Süpürge muhabiri Seda Tansuker Selçuk, görme engellilerin Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde yurttaşlık haklarını nasıl kullanacaklarına dikkat çekmek için Altı Nokta Körler Derneği’nden Hülya Ç. ile konuştu.
Türkiye'de kadın olmak zor ama görmeyen bir kadın olmak daha mı zor?
Kadınlar taciz ve tecavüze açıkken görme engelli bir kadın olmak oldukça zor çünkü göremediğimiz için yolda soru sormamız gereken veya yardımına ihtiyaç duyduğumuz insanları seçemiyoruz. Art niyetli kişiler yanımıza yaklaşıp, yardım ediyormuş gibi elle taciz edebiliyorlar. Örneğin, elimizi tutmaya çalışmak gibi.
Seçimler yaklaşıyor. Oy kullanırken herhangi bir zorlukla karşılaşıyor musunuz?
Oy kullanmaya tek başımıza yani refakatçisiz gitmişsek durum sandık görevlisinin vicdanına kalıyor.
İnsanlar sinirlendiğinde 'kör müsün' şeklinde rencide edici konuşabildiklerinden 'görmeyen' demeyi tercih ediyorum. Bu sizce doğru bir tercih mi? Görmeyen mi demek daha doğru kör mü demek?
Kör rencide edici bir kelimedir. Tercihen ‘görme engelli’ veya ‘görmeyen’, ‘görmüyor’ demek tercih edilebilir. Bir de asıl olan şu: ‘özürlü’ yerine ‘engelli’ demeye alışmamız gerekiyor. Ne yazık ki engelli kişiler bile özürlü kelimesinin anlamını bilmediğinden kendilerine özürlü diyerek hakaret ediyorlar. Özürlü, fabrika hatasıdır; engellilik ise istek dışıdır, tıbbi hatadır.
Toplu taşıma, banka, hastane, okul ya da sokakta bir kadın olarak karşılaştığınız sorunlar var mı? Varsa bunlar nasıl çözüme ulaştırılabilir?
Görme engelli birey olarak toplu taşıma araçlarındaki yaşadığımız sıkıntılar şöyle; durağa araç girdiğinde araç numaralarını bilemiyoruz. Duraklara da araçlardaki gibi sesli anons sistemi yerleştirilse ve durağa giren aracın numarasını söylese o şekilde bir çözüm yolu olabilir. Bu konu bir ara dile getirilmişti, çalışmalar başlatılacaktı ama bir gelişme yok. Duraklardaki araç sensörleri sesli değil görüntü olarak durağa yaklaşan arabaların dakikasını gösteriyor o da her yerde yok. Bir de araç içindeyken şoför müdahale edebildiği için rahatsız olma veya bozuk gibi gerekçelerle sesli sensörleri kapadıkları için ineceğimiz duraklarda problem yaşayabiliyoruz. Sokaklar ise akşam saatlerinde tabi ki tehlikeli hale geliyor.
Görmeyen kadınlar için sokakta ne gibi tehlikeler var?
Yaşadığım iki hikayeyi anlatmak istiyorum. Bir gün iş çıkışı durakta otobüs beklerken ve durak tıklım tıklım kalabalıkken kapkaç teşebbüsünde bulunmuşlardı. Yaşlı bir teyze sözde para verecekmiş sanki ‘engelli=dilenciymiş’ gibi cüzdanıma parmağını geçirdi, parmağını cüzdanımdan kurtarmaya çalışıyordum, ‘Dur kızım dur kızım’ diye beni susturmaya engellemeye çalışıyordu. Kaldırım kenarına denk getirip itince elinde bozuk parası varmış o parası yere düşünce parasını almak için eğildiğinde cüzdanımı elinden ancak kurtarabildim. İkincisi ise; daha geç bir saatti durakta bekliyordum ve durakta benim dışımda araç bekleyen iki erkek vardı. O gün üzerimde bilgisayar çantam içinde de dizüstü bilgisayarım, kulağımda küpem, boynumda kolyem, sol kolumda ise kabartma saatim vardı içi altın kaplama ve dışı sarı olduğundan altın gibi görünüyor. Araç bekleyenlerden birisi beni süzüyormuş. Öbürünün ikazı ve beni ondan uzaklaştırması sayesinde gelen otobüse sağ salim binip evime gidebildim.
Toplu taşıma dışında en büyük sorunu bankalarda yaşıyoruz. Hesap açtırmada, para çekmede, havale benzeri işlerde... Ben o konuda biraz şanslıyım ama arkadaşlarımın yaşadıkları bazı örnekleri vererek buradaki sorunları dile getireceğim. Bir arkadaşım memur olduğunda hesap açtırırken banka görevlisi, annesini şahit olarak yazmış. Sözleşmeyi nasıl hazırlamışsa, arkadaşım yanında annesi olmadan bankadan maaşını çekemiyordu. Bankamatik istediğinde, “engellilere bankamatik vermiyoruz, bir sorun olur diye” demiş. Arkadaşım maaşını çekmek için bankaya gittiğinde, önce anne imzası olmadan parayı vermemiş. Daha sonra; “Sana bankamatik verelim. Her ay seninle bu sorunu yaşıyoruz” diye bir öneri sunmuş. Sonunda arkadaşım bankamatik alarak bankadaki sorununu o şekilde halletmeye çalışmış. Bir başka arkadaşım daha kredi çekmek için bankaya başvurmuş. Banka görevlisi ona engelli olduğu için kredi veremeyecekleri gibi saçma bir cevap vermiş. Bana da; “ailenle aynı evde oturuyorsun. Buradan baban kredi çekmişti zaten. Madem memursun kendini başka adreste göster o şekilde kredini verelim” diyerek beni başından atmıştı.
Bankamatikleri kullanabiliyor musunuz?
Bankamatikler sesli olmadığından kullanamıyoruz. Benim maaş aldığım bankada çektiğim bankamatikte sesli yönlendirme olmadığından ailemden biri olmadan maaşımı çekemiyorum.
Peki ya hastaneler?
Bir rahatsızlığımız var hastaneye gittik veya götürüldük diyelim. Tek başımıza gitmişsek, güvenlik görevlileri ve hastane personeli sağ olsunlar, görevlerini icra edip bizlere gerçekten çok yardımcı oluyorlar. İçeri girip muayene olduğumuzda doktorlar, bir yakınımızın olup olmadığını soruyor. Bir de yanımızda biriyle gittiysek bazı doktorlar “ne şikayeti var?” diye yanımızdakine soruyor. Biz cevap verince şaşırıyorlar niyeyse!
Okulda da çeşitli sıkıntılar var değil mi?
Okullar biz engelliler için başlı başına bir problem oldu. Lise, üniversite gibi üst düzey seviyeye geldiğimizde normal okullarda engelliliğin dezavantajlarını yeterince yaşarken; kaynaştırma denen bir eğitim sistemi getirildi. Küçücük yaşta normal okullarla tanışan engelli bireyler, engelleri hakkında çok az şey bilerek okuyorlar. Kabartma yazı bilmediklerinden derslerde not tutamayabiliyorlar. Kitapları takip edemiyorlar. Kendi ödevlerini kendileri yapamıyorlar. Destekleyici eğitim veren kurumlardan destek alan öğrenciler de yok değil tabi. Destekleyici kurumlardan eğitim alan her çocuk kabartma yazıyı tam olarak öğrenemeyebiliyor. Matematikte kullanılan araç ve gereçleri kullanamayıp matematik işlemlerini tam olarak yapamayabiliyor. Bir de okul binası var tabi. Arkadaşları teneffüslerde rahat bir şekilde koşup oynarlarken, engelli çocuklar ‘bana çarpabilirler düşebilirim’ korkusuyla okul içinde özgürce dolaşamayabiliyor.
Sokakta; bir şekilde ailemizi tek başımıza bir yerlere gide bildiğimizi ispatladık evden tek başımıza bir yerlere gitmeye başladık. Sokakta yürürken, karşıdan karşıya geçerken otobüse binmek istediğimizde bazı ön yargılarla karşılaşırız. Mesela; Evden çıktım yolda yürüyorum. Yanıma birisi sokuldu ve kolumdan tuttu. “nere gidiyorsun yardımcı olayım.” Dedi. Ben de nezaketen birlikte yürürüz diye kabul ettim. Ve yolda yürümeye başladık. “Sokağa neden tek başına çıkıyorsun. Kimsen yok mu?” diye sordu. Bense kendimce cevaplar verdim. “Kendi işimi tek başıma yapabiliyorum. Kimseye ihtiyaç duymuyorum. Kimsem yok” gibi. Amacım orada korumacı tavırla bana yaklaşan kişiye kendi başıma bir şeyleri başarabildiğimi anlatmaktı. Nihayetinde karşıya geçeceğim. İşlek arabaların vızır vızır geçtiği bir cadde. Işıklar da olabilir fakat güvenilir değil. Karşıdan karşıya geçebilmek için birinin yardımına ihtiyacım var. Birisini çevirmem gerekiyor. Bazen insanlar koşa koşa geçtiklerinden sesimi onlara duyuramıyorum. Neyse sesimi nihayetinde duyurabiliyorum ve karşıya geçiyoruz. ”Aman yavrum tek başına karşıdan karşıya geçme. Mutlaka birinden yardım iste” diye uyaranlar oluyor!
Ülkemizde işsizlik büyük bir problem. Sosyal açıdan dezavantajlı bir kadın olarak istihdam ile ilgili düşünceleriniz neler?
Görme engelli ve çalışan bir kadın olarak engelli kadınlarımızın çalışmaya daha çok ihtiyaçlarının olduğunu düşünüyorum çünkü topluma kazandırılabilmeleri için aile ve okul eğitimleri tek başına yeterli olmuyor. Okulları bitip tekrar eve kapandıklarında eskiye dönüyorlar ama çalıştığı zaman özgüvenle birlikte kendi ayaklarının üzerinde de dura biliyorlar. Özel sektör: İşkur aracılığıyla iş görüşmelerine gittiğimizde yapılan başvuruda iş gücü belirtilmediğinden, çoğu zaman geri çevriliyoruz. Bazense engelli işçi çalıştırıyoruz adı altında, kart çalışanı diye bir deyim var. İş veren kişi size teklifi yapıyor. Patron sizin sigortanızı ödeyip cüzi bir miktar maaş veriyor. Hiç işe gitmeden hem sigortanız yatıyor, hem de cebinize biraz para giriyor. Gerçekten iş gücüne ihtiyaç olan yerlerde de görme engelli olunca, verdiğim işi yapamaz diye geri çevrilebiliyoruz. Bizler evde oturmak değil, çalışmak istiyoruz! Devlet sektörü: Sınavlar yapılıyor engelliler işe alınıyor. Her şey bilgisayar üzerinden yapılıyor fakat engellinin yapa bileceği iş gücü hesaplanmadığından, bazı engelliler kurumlarda telefon çalacak diye boş boş otururlarken, bazı yelerde arı gibi çalışabiliyorlar.
Siyasette dezavantajlı kişilerin özellikle kadınların iyi temsil edilebildiklerini düşünüyor musunuz?
Kadınların sıkıntılarını problemlerini anlayabilmek için siyasette kadın hele de engelli kadın olması daha kolaylaştırır düşüncesindeyim. Bir de insanın kendi vicdanına bağlı.
Sizce sonradan görememek mi yoksa doğuştan mı görmeyen olmak daha zor?
Sonradan görememenin daha zor olduğunu düşünüyorum.
İlgili Dosyalar:
- altı nokta [JPG] [24.86K]