Cumartesi Anneleri/İnsanları, 469. oturmalarında Hasan Ocak’ı andı. "Devlet 19 yıldır isimlerini açıkladığımız faillerine dokunmadı. Bir kez daha açıklıyoruz" dedi.
“Bu topraklarda devlet terörü çoğunluğun sessizliğiyle karşılandı. Toplumsal kabul anlamına da gelen bu sessizliğin suç ortaklığı içerdiği gerçeği göz ardı edildi.
“Bu topraklarda devlet, her türden ahlaki, hukuki kuralı çiğneyerek insanları kaybetti.”
Cumartesi Anneleri/İnsanları, Galatarasay Meydanı’ndaki 469. oturmalarında Hasan Ocak’ı andı.
Emine Ocak, Ali Ocak ve avukat Ercan Kanar konuştuğu oturmada, Hasan Ocak’ın sazı ve en sevdiği kasetler pankartın üzerine serildi. Maside Ocak, Hasan Ocak’ın sevdiği Ruhi Su türküsünü seslendirdi. Oturma hoparlörden Hasan Ocak’ın sesinin dinletilmesiyle sona erdi.
Hasan Ocak’a ne oldu?
1986 Ekim ayında gözaltına alındı. Gayrettepe’deki Terörle Mücadele Şubesi’ne (TMŞ) götürüldü. Şubede işkence ile sorgulanırken 15 gün gözaltında olduğu inkâr edildi. Ailenin ısrarı sonunda İstanbul Emniyet Müdürlüğü gözaltı işlemini kabul etti. Bundan üç gün sonra Savcılığa çıkarıldı, üç ay cezaevinde kaldı, ilk mahkemesinde serbest bırakıldı.
1987 Şubatında Ocak ailesinin evine baskın yapan polisler Hasan’ı, 2 ağabeyini ve eniştesini gözaltına alarak yine TMŞ’ye götürdü. 15 gün süren gözaltı sırasında yoğun işkence gördüler. Timin şefi Bayram Kartal, Hasan’ı “bir daha gelişinde, buradan sağ çıkmayacaksın” diye tehdit etti. Savcılığa çıkartılan Ocak ailesi mensupları serbest bırakıldı.
Hasan Ocak 21 Mart 1995 akşamı Avcılar’daki evine gitmek üzere işyerinden çıktı. Yolda polisler tarafından gözaltına alındı. Vatan Caddesindeki TMŞ’ye götürüldü. Tanıkları vardı ama gözaltına alındığı inkâr edildi.
Ses getiren bir arama mücadelesi yürütüldü. İlk kez bir gözaltında kayıp iddiası televizyonların ana haber bültenlerinde yer aldı.
26 Mart 1995 günü Beykoz Buzhane köyündeki ormanlık alanda köylüler onun cansız bedenini bulduğunda kemersiz pantolonu, bağcıksız ayakkabıları ve parmaklarındaki mürekkep gözaltında tutulduğunun ifadesiydi.
Bedeni önce Beykoz Devlet Hastanesi’ne, 6 gün sonra Adli Tıp Kurumu’na gönderildi. 15 gün Adli Tıp Kurumu’nda kalan bedeni önce Küçükçekmece mezarlıklar müdürlüğünde 3 gün bekletildi, sonra Altınşehir kimsesizler Mezarlığı’na “meçhul şahıs” olarak gömüldü.
Dört günlük bir arayışın sonunda Hasan’ın isimsiz mezarına ulaşıldı. 19 Mayıs 1995 günü, Altınşehir’den alınarak törenle aile mezarlığına defnedildi.
Ocak ailesi: Unutturmayacağız
Emine Ocak, “Kayıplarımızın hepsinin kemikleri bulunana kadar bu alanları bırakmayacağız” dedi.
Avukat Ercan Kanar, 2006’da kabul edilen zorla kaybedilmelere karşı Birleşmiş Milletler sözleşmesini 88 ülke imzalarken, Türkiye’nin hala imzalamayarak bu suça ortak olmaya devam ettiğini ifade etti. 90’larda bedenine ulaşılan ilk gözaltında kayıp olan Hasan Ocak’ın, devlet suçlarına karşı mücadelelerin ışığını yaktığını söyledi.
Ali Ocak, devlete “gerçeklerle yüzleşin” çağrısı yaptı. “Kirli çıkar hesaplarından uzaklaştığınız ölçüde, bu coğrafyada yaşayan halkların taleplerine karşılık verebilirsiniz” diye konuştu.
Maside Ocak, seslendirdiği türkünün ardından “Hasan Ocak’ın evimizi sazıyla şenlendiren sesini çok özledik. Onu unutturmayacağız” dedi.
“Failleri bir kez daha açıklıyoruz”
Ece Şimşek’in okuduğu basın açıklamasında, “19 yıldır isimlerini açıkladığımız faillerine dokunulmadı. Bir kez daha açıklıyoruz” dendi:
“Hasan Ocak, isimleri İstanbul Emniyet Personel Şube Müdürlüğü'nde kayıtlı Terörle Mücadele Şubesi’ndeki TİM-3 tarafından işkenceyle katledildi.
“Bayram Kartal’ın şefi olduğu TİM-3’te bugünün Terörle Mücadeleden Sorumlu İstanbul Emniyet Müdür Yardımcısı Sedat Selim Ay da Hasan’a işkence yapanların arasındaydı.
“Hasan Ocak gözaltına alındığında: Reşat Altay İstanbul Emniyet müdürlüğü Terörle Mücadele Şube Müdürü’ydü. Necdet Menzir İstanbul Emniyet Müdürü’ydü.
“Hayri Kozakçıoğlu İstanbul Valisi’ydi. Mehmet Ağar Emniyet Genel Müdürü’ydü.
“Nahit Menteşe İçişleri Bakanı’ydı. Tansu Çiller Başbakan’dı. Süleyman Demirel, Cumhurbaşkanı’ydı.
“Onlar Hasan Ocak’ı gözaltına alan, işkenceyle katleden, kaybeden, gerçekler açığa çıktığında da hukuku işletmeyen, failleri koruyan iklimin sorumlularıdır. Yalnız TİM 3’ün işkencecileri değil, onları koruyanlar, teşvik edenler da yargılanmalıdır.” (ÇT)
Kaynak: Bianet
İlgili Dosyalar:
- haber fotoğraf [JPG] [37.67K]