Skip to main content
Image
Manşet Yatay Görseli
Share

“Çocuk Gelinleri Önlemek İçin Kadınları Güçlendirmeliyiz”

Sosyalist Feminist Kolektif üyesi yazar Yeşim Dinçer: 18 yaşından küçüklerin oy kullanamadığı, ehliyet alamadığı ya da sözgelimi, bankada hesap açtıramadığı ortadayken, çocuk yaşta evliliklerin rıza-zorlama ikiliğinde tartışılmaması gerekir.

İçerik Alınlık Resmi

Sosyalist Feminist Kolektif üyesi yazar Yeşim Dinçer: 18 yaşından küçüklerin oy kullanamadığı, ehliyet alamadığı ya da sözgelimi, bankada hesap açtıramadığı ortadayken, çocuk yaşta evliliklerin rıza-zorlama ikiliğinde tartışılmaması gerekir.

Çocuk gelinlerin varlığı eğitim eksikliğine, yoksulluğa, azgelişmişliğe vb. bağlanarak bir kalkınma ve medenileşme meselesine indirgeniyor. Gerçek çözüm kadınların, kendilerini ve tüm çocukları korumak üzere politik, psikolojik ve ekonomik olarak güçlendirilmesinden geçiyor.

“Çocuk gelinler” haber dizisinin bugünkü konuğu Sosyalist Feminist Kolektif’ten yazar ve editör Yeşim Dinçer. Dinçer pedofili kavramının yetersiz kaldığını belirterek, rıza-zorlama ikiliğini tartışmaya açıyor. Çocuk gelinler meselesinin az gelişmişliğe indirgenemeyeceğini de vurgulayan Dinçer, küçük yaşta evlendirmelerin önüne geçmek için çözümler öneriyor.

Çocuk yaşta zorla evlendirmeler üzerinden bir süredir devam eden bir kavram tartışması var. “Çocuk gelin”, “Pedofili”, “Zorla evlendirilen kız çocukları”... Sizce hangi kavram kullanılmalı, neden?

Çocuk istismarından emek sömürüsüne, insan ticaretinden pedofiliye kadar uzanan dallı budaklı bir mesele bu. Kız çocuklarının gelin edilmesi pedofilik eğilimlere hizmet ediyor olsa da pedofili (sübyancılık) kavramının yeterince kapsayıcı olmadığı, meselenin görünen-görünmeyen hallerini ve toplumsal boyutunu karşılamada eksik kaldığı kanaatindeyim. Bu çocuklar gelin gittikleri evde bulunan daha küçük çocuklara bakıyor; tarlada veya aile işletmesinde ücretsiz işçi olarak da çalıştırılıyorlar.

“Zorla evlendirilen kız çocukları” lafına olan itirazım ise, başına takılan “zorla” zarfından ötürü.. Buradan kimi kız çocuklarının “zorla”, kimilerinin ise “rızası alınarak” evlendirildiği ya da “özgür irade”lerini kullandıkları gibi örtülü bir anlam da çıkabilir. 18 yaşından küçüklerin oy kullanamadığı, ehliyet alamadığı ya da sözgelimi, bankada hesap açtıramadığı ortadayken, çocuk yaşta evliliklerin rıza-zorlama ikiliğinde tartışılmaması gerekir. Kaldı ki çocuk ya da yetişkin olsun, kadınlar için toplumsal rıza mekanizmalarının nasıl inşa edildiğini de biliyoruz.

“Çocuk gelin” tabirinin medyanın kullanmayı sevdiği hüzünlü bir imgeyle örtüştüğüne ve sempati halesi yarattığına dair bir itiraz var. “Hüzün” bu konuda hissetiklerimizi anlatmada hafif kalıyor sahiden. Öte yandan, patriyarkal dilin sınırları içinde bile “gelin” sözcüğü hep olumlu çağrışımlarla yüklü değil. (“Gelinler süslüdür, mutludur” vb.) Yaygın kullanılan “gelin vermek-gelin almak” fiilleri, ailenin bu süreçteki inisiyatifini belli ediyor örneğin. Hatta dilimizde “gelinlik etmek”, “kendisinden beklenen hizmeti yerine getirmek” ya da “aile büyüklerinin yanında susmak” anlamına gelmekte. Bu nedenle tüm sorunlu yanlarına rağmen -daha iyisi önerilene kadar- “çocuk gelin” olguyu betimlemede işlevsel duruyor.

haber fotoğraf
Yine tartışmalarda meselenin ataerkiyle doğrudan alakalı olduğu gerçeği pek de konuşulmuyor. Nasıl yorumluyorsun bu durumu? Tehlikeleri neler?

Çok isabetli bir hatırlatma. Şöyle bir tehlikesi var; çocuk gelinlerin varlığını eğitim eksikliğine, yoksulluğa, azgelişmişliğe vb. bağlayarak bir kalkınma ve medenileşme meselesine indirgiyor ve üçüncü dünyaya hapsediyor. Oysa bir de küresel seks ticareti kapsamında, UNICEF verilerine göre sayıları 2 milyonu bulan çocuk seks işçileri var ve bunların müşterisi/istismarcıları aynı zamanda Batılı erkekler. Çocuk gelinler ve çocuk seks işçileri aynı patriyarkal sistemin kurbanları ve benzer sonuçlara katlanmak zorunda bırakılıyorlar. Eğitim haklarından yoksunlar, şiddete maruz kalıyorlar, gelecek hakları ellerinden alınıyor, sağlıkları ve hayatları tehdit altında. Gebe kaldıklarında kemik yapıları ve doğum kanalları tam gelişmediğinden doğum komplikasyonlara yol açabiliyor. 15-20 yaşındaki annelerin doğum esnasında ölüm riski yetişkin bir kadının iki katı. 15 yaş altı için bu risk beşe katlanıyor.

Birikim dergisinin websitesinde çıkan bir yazıda bu mesele çocuk istismarı ve erkek egemenliğinden soyutlanıp, bir tür kültür, örf ve adete indirgeniyor. Bu konuda ne düşünüyorsun?

“Erkek olarak imtiyaz ve üstünlüklerimizin keyfini sürerek yaşayıp gidiyorduk. Şimdi nereden çıktı bütün bunlar?” demeye getiren bir yazıydı. Neyse ki örf ve adete indirgeyerek, kültürel alışkanlıklar ile açıklamanın meseleyi “normalleştirdiğine” dikkat çeken ve “kültür aslında kimin kültürü?” diye soran bir karşı yazı da yayınlandı aynı mecrada. Yaygın ve ezeli oluşuna bakarak bütün bir toplumsal cinsiyet dizgesinin ve ona içkin şiddet ve tecavüz gibi pratiklerin de kültürel normlar dahilinde algılanmasına kadar gider bu tutum. Avantajı elinde tutanlar için sorun yok; mühim olan bundan zarar görenlerin ne diyeceği.

Küçük yaşta zorla evlendirmelerin önüne geçmek için neler yapılabilir?

Ceza kanunlarının yeniden düzenlenmesinden ihbar mekanizmalarının işletilmesine, “zorunlu ve kesintisiz eğitim”den medya kanalıyla farkındalık yaratmaya kadar bir dizi önlem öneriliyor. Kamu otoritesini harekete geçmeye çağıran tüm talepler meşrudur ve haklıdır. Belli ölçülerde işe de yarayabilir. Ne var ki gerçek çözüm kadınların, kendilerini ve tüm çocukları korumak üzere politik, psikolojik ve ekonomik olarak güçlendirilmesinden geçiyor.

Kaynak: Bianet

İlgili Dosyalar:

  1. haber fotoğraf [JPG] [9.26K]
Share
İlgili Eğitim