Skip to main content
Image
Manşet Yatay Görseli
Share

İHD’nin Geçmişle Yüzleşme Çalıştayı sonuç bildirgesi açıklandı!

İHD Diyarbakır Şubesi tarafından 18-19 Mayıs tarihlerinde yapılan “Kayıplar ve Toplu Mezarlar / Geçmişle Yüzleşme Çalıştayı”nın sonuç bildirgesi açıklandı.

İçerik Alınlık Resmi

İHD Diyarbakır Şubesi tarafından 18-19 Mayıs tarihlerinde yapılan “Kayıplar ve Toplu Mezarlar / Geçmişle Yüzleşme Çalıştayı”nın sonuç bildirgesi açıklandı.

Önemli değerlendirmelerin yer aldığı sonuç bildirgesinde özellikle “Hakikatleri Araştırma Komisyonu”nun kurulması önerilirken, bu komisyonu tarafsız kişilerden oluşması ve kapsamlı çalışma yapması gerektiği vurgulandı. Toplu mezarların açılması konusunda uluslararası kriterlerin göz önünde bulundurulması kaydedilen sonuç bildirgesinde, mağdurların yaşadığı travmaların giderilmesi için de kapsamlı bir programın uygulanması gerektiği dile getirildi.

 

İnsan Hakları Derneği (İHD) Diyarbakır Şubesi tarafından 18-19 Mayıs tarihlerinde Diyarbakır’da yapılan ve çok sayıda akademisyen, aydın, yazar ve sivil toplum örgütü temsilcisinin katılımıyla gerçekleştirilen “Kayıplar ve Toplu Mezarlar / Geçmişle Yüzleşme Çalıştayı”nın sonuç bildirgesi düzenlenen bir basın toplantısıyla kamuoyuna açıklandı. İHD Diyarbakır Şube binasında yapılan basın toplantısına İHD Diyarbakır Şube Başkanı Raci Bilici, Şube Sekreteri Abdusselam İnceören, Şube Yöneticileri Av. Rahşan Bataray Saman, Av. Pınar Dalkuş Ayman ve Emin Ermin  katıldı.

“Geçmişle Yüzleşmeden Geleceği Kuramazsınız” başlıklı sonuç bildirgesini okuyan Şube Başkanı Raci Bilici, Kayıplar olgusu ve toplu mezarlar; dünya çapında her dönem kendinden söz ettirdiğini, bu gerçekliğin birçok ülkede yaşanan savaşlar veya çatışmalarda o toplumların yüzkarası olarak günümüze kadar geldiğini söyledi. Geçmişten günümüze neredeyse her toplu kıyım ve savaşların sonuçlarının yıllar veya on yıllar sonra toplu mezarlarla ortaya çıktığını kaydeden Bilici, “Türkiye’de ve özelde de bölgemizde geçmiş yılların katliamları, çatışmaları, sivil ölümleri, günahsız insanlara reva görülen uygulamalar, artık gizlenemez bir gerçeklik olarak karşımızda durmaktadır. Gözaltına alınarak veya kaçırılmak suretiyle kaybedilen siviller, çatışmalarda öldürülen insanlar, artık toplu mezarlarda veya herhangi bir arazide gizlenmiş şekilde ortaya çıkıyor. Gerek yakın tarihte, gerekse de 1915 yılında gerçekleşen Ermeni soykırımından günümüze kadar birçok katliam yapıldığı ve bu katliamlarla yüzleşme cesareti gösterilmediği bilinen bir gerçektir” dedi.

‘İnsanlığa karşı işlenmiş suçlardır’

Geçmişte bu coğrafyada katliamların, soykırımların ve büyük acıların yaşandığını ifade eden Bilici şöyle devam etti: “Özellikle son 30 yıldır süren savaş, beraberinde büyük yıkımlar getirdi. Kayıplar, faili meçhul cinayetler ve toplu mezarlar yaşanan bu tahribatın en somut gerçekliğidir. Yapılan tüm bu çağrılar, kampanyalar ve suç duyurularına rağmen, kayıpların akıbetinin ortaya çıkarılması konusunda devletin bir çalışması olmadı. Kayıpların ve faili meçhul cinayetlerin failleri hakkında yapılan suç duyuruları yanıtsız kalırken, toplu mezarların açılması için yapılan başvurular ya yanıtsız kaldı veya mezarlar usulüne uygun açılmadı. Zorla kaybettirmeler ve toplu mezarlar, uluslararası hukukun ve insani değerlerin ihlal edilmesi gerçeğinden yola çıkarak, bu suçların “insanlığa karşı işlenmiş suçlar” olduğunu söylemekte yarar vardır.”

‘Amacımız çalışmaları bilimsel formülasyona kavuşturmaktı’

Tüm bu gerçekler ışığında “Kayıplar ve Toplu Mezarlar / Geçmişle Yüzleşme Çalıştayı” adıyla bir çalıştay gerçekleştirdiklerini sözlerine ekleyen Bilici: “Buradaki amacımız; yaşanan tüm bu gerçeklikler ve geçmişte yaşananlarla yüzleşmenin nasıl olması gerektiği konusunda etraflı bir çalışma yürütmek, uzmanların anlatımlarıyla bilimsel bir formülasyona ulaşmaktı. Bunun için aralarında uzman, akademisyen, aydın ve yazarların bulunduğu, yine bölgemizde bu alanda çalışma yürüten sivil toplum örgütleri, şahsiyetler ve yaşananların birinci dereceden mağduru olan kayıp yakınlarıyla birlikte iki gün süren bir sunum/tartışma platformu gerçekleştirildi”

‘3 ana başlıkta kapsamlı değerlendirmeler yapıldı’

Yaptıkları çalıştayı, 3 ana başlıkta yürüttüklerini ve alt başlıklardaki sunumlarla tartışmalar gerçekleştirdiklerini kaydeden Bilici, şunları söyledi: “Birinci bölüm olan ‘Geçmişle Yüzleşme ve Hakikatleri Araştırma’ ana başlığında, ‘Geçmişle yüzleşmenin önemi”, ‘Geçmişle yüzleşmede dünya deneyimleri’, ‘Geçmişle yüzleşmenin toplumsal barışa etkisi’ ve “Geçmişle yüzleşmede suçluların ortaya çıkarılması ve hukuksal süreç” konuları tartışıldı.  İkinci oturumda, ‘Geçmişte Yaşananların Mağdurlar ve Toplum Üzerinde Yarattığı Travma’ başlığı altında, 5 alt başlıkta sunumlar yapılarak tartışmalar yürütüldü. Son oturumda ise, ‘Türkiye’de Toplu Mezar Gerçeği’ masaya yatırılarak, toplu mezarlar konusunda dünya deneyimleri, Türkiye’deki durum, yaşanan eksiklikler ve yapılan yanlışlar, bu konularda hukuksal süreç ve uluslararası sözleşmeler, geçmişte yaşanan olumsuzluklarda medyanın rolü konuları ele alındı. Yapılan sunumlar ve tartışmalar sonucunda, aslında böylesi bir çalıştayın geç kalmış bir çalışma olduğu ve ileriki dönemlerde daha da etraflıca ele alınması gereken hususlar olduğu sonucuna varıldı.”

Ortaya çıkan sonuçlar…

Sonuç bildirgesinin değerlendirme bölümünde Geçmişle Yüzleşme ve Hakikat, Türkiye’de Toplu Mezarlar Gerçeği ve Geçmişte Yaşananların Mağdurlar Üzerinde Yarattığı Travma konularını kapsamlı olarak ele aldıklarını vurgulayan Bilici, bu değerlendirmeler ışığında ulaştıkları sonucu şöyle açıkladı: “Yapılan bu değerlendirmeler sonucunda çalıştayımızda önemli sonuçlara ulaşılmıştır. Bu sonuçları şöyle sıralayabiliriz;

*Geçmişle yüzleşme ve hakikatlerin araştırılması konusu, büyük önem atfedilerek tartışılmış, bunun için öncelikle tarafsız ve güvenilir bir “Hakikatleri Araştırma Komisyonu” kurulması talep edilmiştir. Bu komisyonun dünya çapında yaşanan deneyimleri inceleyerek, Türkiye’ye özgü bir çalışma yürütmesi, elde ettiği sonuçları kamuoyuyla paylaşması benimsenmiştir. Komisyonun yasalar çerçevesinde yetkilendirilerek, çalışmaları için tüm kolaylıkların sağlanması önerilmiştir.

*Türkiye’nin “BM Tüm Kişilerin Zorla Kaybetmeye Karşı Korunması İçin Uluslararası Sözleşme”yi imzalaması ve sözleşmenin gereğini yerine getirmesi gerekmektedir.

*Zorla kaybedilenlerin bulunması, faili meçhul cinayetler sonucu katledilenlerin faillerinin ortaya çıkarılması için devletin tüm arşivlerini açması, bu konuda inceleme yapacak komisyona gerekli bilgi ve belgeleri sağlaması, aynı şekilde çatışmaların diğer bir tarafı olan PKK’nin de elindeki bilgi ve belgeleri komisyona sunması talep edilmiştir.

*Geçmişte devlet görevlilerinin ve devlet içerisindeki farklı yapılanmaların işlemiş olduğu suçların “insanlığa karşı işlenmiş suçlar” olarak değerlendirilerek, bu tür suçlarda zaman aşımı gerekçesiyle faillerin cezasız kalması önlenmelidir.

*Geçmişle yüzleşme ve hakikatleri ortaya çıkarma konusunda mağdur ailelerin ve sivil toplum örgütlerinin de sürece dahil edilmesi gerekmektedir.

*İHD’nin son Genel Kurulu’nda aldığı karar çerçevesinde kurmayı planladığı “Kayıplar ve Toplu Mezarlar Vakfı”nın hayata geçirilmesi, bu vakfın bir an önce toplu mezarların tespiti için çalışma yürütmesi önemle vurgulanmıştır.

*Toplu mezarlardaki kimliklendirme çalışmalarını yürütmek amacıyla, uzmanların yer aldığı bağımsız ve deneyimli ekiplerin birlikte çalışabileceği ve yöntemi uluslararası bilimsel kuruluşlarca onaylı bağımsız yapılar oluşturulmalı, üniversiteler ilgili çalışmalara dahil edilmelidir.

*Mezarlardan çıkarılan cenazeler ve insana ait buluntularda yalnızca kimliklendirme yapılmayıp kişilerin ölüm nedenlerinin belirlenmesi ve insan hakları ihlallerinin belirlenmesi de hukuki bir zorunluluktur. Kayıpların aranması ve mezarların açılması Minnesota Otopsi Protokolü ve mezar açmayla ilgili uluslararası standartlara göre yürütülmeli, mezarların iş makineleri ile özensiz ve bir biçimde açılarak kayıplara ait buluntuların tahrip edilmesinin/kaybolmasının önüne geçilmelidir.

*Mezar açma işlemleri arkeolojik teknikler kullanılarak özenle yapılmalı, mezarların açılması sırasında ortaya çıkacak biyolojik delillerin toplanması ve değerlendirilmesi için adli tıp uzmanları görevlendirilmelidir. Toplu mezar iddiası bulunan yerler mezarlar açılıncaya kadar korunmaya alınmalı; üzerlerinin örtülmesi, yol ve inşaat çalışmaları gibi uygulamalarla tahrip edilmeleri önlenmelidir.

*Toplu mezarların açılması ve kimliklendirme çalışmaları, kayıpların bulunması, kayıp yakınlarının acılarının sarılması ve adalet duygularının tatmin edilmesi amacına yönelik olarak yürütülecek çalışmalar olduğundan; bu yapılar, kayıplara ait bilgiler, tıbbi dokümantasyon, psikolojik destek, hukuk, halkla ilişkiler vb. birimlerden oluşturulmalıdır.

*Kayıplar ve kayıp yakınlarına ait bilgiler ile DNA örneklerini almak, saklamak ve incelemek için yasal düzenlemeler yapılmalı ve hızla bu yapılarda yer alacak laboratuar ve birimlerin altyapısının oluşturulmasına başlanmalı, laboratuar ve birimler arasında güvenli veri paylaşımını sağlayacak bir ağ kurulmalıdır.

*Adli Tıp Kurumu, yapısı ve vermiş olduğu kararlar nedeniyle, kamuoyu tarafından güvensizlik yaratan ve tarafsız olmayan bir yapı olarak algılanmaktadır.  Kayıplar devlete ait suçlara işaret ettiğinden, dünyadaki diğer örneklerde olduğu gibi; çalışmalarının bağımsız, bilimsel ve uzman heyetlerce yürütülmeli veya tanıklığında gerçekleştirilmelidir.

*Bu süreçte yaşanan bireysel ve toplumsal travmanın bertaraf edilmesi için, öncelikle bu alanda çalışma yürütecek kurum veya birimler oluşturulmalı, travmanın etkilerine son vermek amacıyla kapsamlı bir çalışma yürütülmeli, bunun için oluşturulacak birimler tarafından çeşitli programlar hayata geçirilmelidir.

*Devleti temsil eden kurumlar dışında yeni bir yapı geliştirilmeli, kişilerin bu kurumlara ulaşabilmesi için psiko-sosyo-ekonomik engellerin ortadan kaldırılarak kolayca ulaşması sağlanmalıdır.

*Travmaların uzun süreli etkilerinin olabileceği göz önünde bulundurularak, sürekliliği sağlayan kaynaklar oluşturulmalıdır.”

Share
İlgili Eğitim