Skip to main content
Image
Manşet Yatay Görseli
Share

"Diyarbakır, Siirt ve Mardin'in Urfa cezaevi'nden farkı yok"

İHD'den Türkdoğan ile MAZLUMDER'den Çoban, birçok cezaevinin isyan çıkan Urfa'dan farksız olduğunu, özellikle E, F ve D tipi hapishanelerde insanca yaşam koşullarının sağlanamadığını söyledi.

İçerik Alınlık Resmi

İHD'den Türkdoğan ile MAZLUMDER'den Çoban, birçok cezaevinin isyan çıkan Urfa'dan farksız olduğunu, özellikle E, F ve D tipi hapishanelerde insanca yaşam koşullarının sağlanamadığını söyledi.

cezaevi
"E, F ve D tipi cezaevlerinin hepsi kapasitelerinin üzerinde dolu. Ayrıca, Diyarbakır, Siirt ve Mardin cezaevlerindeki şartlar da Urfa'dakinden farksız."

İnsan Hakları Derneği (İHD) Genel Başkanı Öztürk Türkdoğan, barınma sorununun, beslenme, sağlık ve iletişim sorunlarını da beraberinde getirdiğini söyledi.

İnsan Hakları ve Mazlumlar için Dayanışma Derneği (MAZLUMDER) Genel Başkan Yardımcısı Avukat Selahattin Çoban da "Devlet mahpuslara insanca yaşam koşulları sağlayamıyorsa onları hapiste tutma hakkı da yoktur" diyor.

"6 kişilik koğuşta 18 kişi kalıyor"

Urfa Cezaevi'nin ardından Adana E Tipi Kapalı Cezaevi, Antep Cezaevi ve Osmaniye T Tipi Cezaevi'nde de isyan çıktı.

İsyanın ardından Antep Cezaevi müdürüyle de görüştüğünü belirten Çoban, burada da Urfa'daki gibi kapasitenin çok üzerinde mahpus olduğunu söyledi.

"Tüm Türkiye cezaevlerinde bu sorun mevcut. Hapishaneler, kapasitelerinin 3-4 katı doldurulmuş durumda. Hükümet, insanları hürriyetinden mahrum bırakırken insanca yaşam koşullarını da sağlamak zorundadır. Bunu gerçekleştiremiyorsa insanları serbest bırakmalı."

Bugün Diyarbakır E Tipi Cezaevi'ni ziyaret ettiğini söyleyen Çoban, buradaki koşullarında da Urfa'dakinden farksız olduğunu söyledi.

"Diyarbakır Cezaevi'nde de altı kişilik koğuşlarda 18 kişi kalıyor. Kendi paralarıyla kantinden 4-5 vantilatör almışlar, onunla serinlemeye çalışıyorlar. Kışın ısınamıyorlar, yazın da su bulunmuyor cezaevinde. Kış aylarında yer darlığından betonun üzerinde yatanlar var."

"Adalet Bakanlığı'na başvurarak cezaevlerinde inceleme yaparak rapor hazırlamak istediğimizi iletmiştik. Bu talebimiz reddedildi."

"Herkes tutuklanırsa cezaevi yetmez"

Cezaevleri izleme kurullarının ihlalleri ve sıkıntıları kamuoyuna duyurmadığını da ifade eden Çoban, Diyarbakır'da kalan Müslüm Maşallah Özmen isimli müvekkilinin 21 Mart 2011'de Newroz kutlamaları sırasında gözaltına alınıp tutuklandığını, o tarihten beri cezaevinde olduğunu söyledi.

"Müvekilimin Newroz'a katıldığını söyleyerek 1,5 yıldır hapiste tutuyorlar, ilk duruşmaya 7 Ağustos'ta çıkacak. Onunla aynı durumda olan binlerce insan var. Dolayısıyla cezaevleri tutuklularla dolu."

"Sevkler, ceza içinde ceza"

Çoban, Urfa ve diğer cezaevlerinde yangını kimin çıkardığından bağımsız olarak hapishanelerde olup biten her şeyden devletin sorumlu olduğunun altını çizdi.

Urfa'daki mahpusların İzmir'deki Şakran Cezaevi'ne sevk edilmesiyle ilgili de şunları söyledi: "Diyarbakır'daki 20 mahpus da Kastamonu'nun İnegöl Cezaevi'ne gönderildi. Bu sürgün sevkler sürekli yaşanan büyük bir sorun. İnsanlara ceza içinde ceza uygulanıyor."

"Siyasi ya da adli mahpuslara bu uygulama yıllardır sürüyor. Aileleri, yakınları mağdur ediliyor. Türkçe bilmeyen mahpus yakınları başka illerde çok daha fazla zorluk çekiyor. Ayrıca tutuklular duruşmalarına gelemiyor. Örneğin, Diyarbakır'da yargılanan bir müvekkilim Çankırı'ya sevk edildi. duruşma için ring aracında tekrar Diyarbakır'a getirildi."

"Antep, Adana ve Osmaniye de Urfa gibiydi"

Türkdoğan da "Urfa'nın ardından isyan çıkan Antep, Adana ve Osmaniye cezaevlerinde de benzer sorunlar vardı. Kamuoyunun ilgisi hapishaneler üzerindeyken televizyon izleyerek onlar da benzer bir eyleme başvurmuş olabilirler" diye konuştu.

"Bu cezaevlerinde de doluluk oranının kapasitenin çok üzerinde olduğunu biliyoruz. Bize en fazla şikayet, E, F ve D tipi cezaevlerinden geliyor. Bu cezaevlerinde kapasitelerinin çok üzerinde tutuklu ve hükümlü kalıyor."

"Sevk değil tahliye olmalılar"

İşkence ve kötü muamelede son 3-4 yılda artık olduğunu da ifade eden Türkdoğan, "Hasta mahpusların tedaviye ulaşamıyor olması da diğer bir ciddi sorun" dedi.

"Zaten kapasite üzerinde mahpus olması, tutuklu ve hükümlülerin barınma sorunu, beslenme, sağlık ve iletişim sorunlarını da beraberinde getiriyor. Örneğin 300 kişilik hapishanede 900 kişi kaldığında yakınlarıyla görüşme süreleri, telefonda konuşma süreleri 3'te birine düşüyor."

"İnsan onuruna uygun bir mahpusluk rejimi kurulmalı" diyen Türkdoğan şöyle devam etti:

"Urfa'dakilerin İzmir Şakran Cezaevi'ne sevk edilmesi demek, sorunların katlanarak artması anlamına gelir. Sevk yerine tahliye olması mümkün olan tutukluların tahliye edilmesi ve adli kontrol uygulamasına geçilmesi gerekiyor. Tutuklular, Urfa'daki davalarına İzmir'den nasıl gidip gelecek?"

http://bianet.org/bianet/insan-haklari/139179-diyarbakir-siirt-ve-mardinin-urfa-cezaevinden-farki-yok

İlgili Dosyalar:

  1. cezaevi [JPG] [23.52K]
Share
İlgili Eğitim