Türkiye'de günbatımının en güzel izlendiği yerlerden biri olan Side, engelsiz kent anlayışıyla yenilenen bisiklet ve yürüyüş yolları, güleryüzlü esnafıyla bir nevi kentsel dönüşüm yaşıyor.
Türkiye ’nin en güzel günbatımı, Side’deki Apollon Tapınağı’nda görülür! Fakat bunu söyleyen kişi, muhtemelen Nemrut Dağı’na henüz gitmemiştir! Ağrı Dağı’nın 3,200 metresinde güneşi batıranlar, buna sadece gülümser! Peki ya Baba Dağı’nda günbatımında yamaç paraşütü yapanlar? Onlar için bu konu tartışılmaz bile. Ve bu böyle uzar gider… Gerçek şu ki birçok ülkenin ya da şehrin doğru dürüst bir günbatımı manzarası bile yokken (bunu Berlin’de deneyimledim), biz bir çırpıda 10-15 yer sayabiliyoruz.
Bu hafta günbatımının en güzel görüldüğü yerlerden biri olan Side’deydim. Benim gibi tarihseverler için bulunmaz bir yer! Geçmişin zengin liman kenti Side, Arap ve korsan saldırılarının ardından 800 yıllık bir sessizliğe gömülmüş. II. Abdülhamit döneminde ise Girit’ten gelen göçmenler buraya yerleştirilmiş ve yörenin adı Selimiye Köyü olmuş. Böylece dünyada eşine az rastlanır bir yerleşim alanı ortaya çıkmış. Bölgenin mimarisine uygun ahşap cumbalı taş evler ve antik kentle iç içe bir yaşam başlamış.
1947’de Ord. Prof. Arif Müfit Mansel, bölgedeki ilk kazılara başlamış. 1962’de ise çalışmalar durdurulmuş. Son 2-3 yıla kadar da kayda değer bir kazı çalışması yapılmamış. Yani yaklaşık 50 yıl, örneğine az rastlanan bu kentte gerçek anlamda bir kazı gerçekleştirilmemiş. Bu vurdumduymazlık, kentin turizm anlayışına da sirayet etmiş. Hanutçuluk, kötü işletmeler, kent dokusuna uygun olmayan mimari yapılar... Bu muhteşem kente hak ettiği değeri verememişiz. Ben de açıkçası yıllarca uğramamıştım, zira Side’ye yapılanlardan ötürü oldukça kızgındım.
Değişim seferberliği
Bir arkadaşımın Side’de otel açmasıyla birlikte iki yıl önce tekrar gittim. Antik kapısından içeriye girdiğimde gördüğüm değişime inanamadım. Tertemiz ve çiçeklendirilmiş sokaklar, turistleri taciz etmeyen, güleryüzlü esnaf... En çok da hiçbir mimari bilgiye uymayan tabela ve tentelerden kurtulmasına şaşırdım Side’nin. Maalesef birçok şehrimiz hâlâ bunların istilası altında... Çirkinlik abidesi tabela ve tenteler kalkınca, kentin mimari dokusu ortaya çıkmış. Daha önce farkında değildim; meğer ahşap cumbalı taş evlerle dolu bir çarşısı varmış Side’nin!
İşte o günden itibaren Side, benim için yılda birkaç kez uğranması gereken bir yer haline geldi. İZ TV için çektiğimiz birçok belgeselde de Side konusunu işleyerek bu değişime destek verdik. Belgesellerin araştırma süreçlerinde de tabii ki ilginç detaylarla karşılaştım. Sanki tüm Sideliler kol kola girmiş, Türkiye ’nin en güzel turizm merkezini oluşturmaya çalışıyor. Neler mi yapıyorlar? Engelsiz kent anlayışıyla tüm kaldırımlar, yollar ve trafik lambaları (yabancı dil versiyonlu olarak) yenilenmiş. Bisiklet yolları ve sahil boyunca 4 kilometrelik bir yürüyüş yolu yapılmış. Öte yandan Side için bir de kentsel dönüşüm projesi hazırlanmış ( Kültür ve Turizm Bakanlığı ’ndan onay bekliyor). Bu projeyle antik Side’deki yerel mimariye uymayan tüm binalar yıkılacak ve yerine ahşap cumbalı taş evler inşa edilecek.
Ayrıca esnaf bilinçlenmiş; kendi içlerinde kurdukları otokontrolle, olumsuz hareketlere engel oluyorlar. Bir turizm beldesi için önemli bir açığı da kapatmışlar: Kaliteli restoran, bar ve kulüpler... Side, Bodrum ve Çeşme’yi aratmayacak bir gece hayatına sahip.
Turizm beldelerine ayrıcalık
Bu yıl 12’ncisi düzenlenecek Side Uluslararası Kültür ve Sanat Festivali ise en keyifli festivallerden biri. Antik tiyatro ve tüm turizm kataloglarından aşina olduğumuz Apollon Tapınağı’nda gerçekleşen festival, kentle sanatın buluştuğu, iyi organize olmuş bir etkinlik. Tüm bunlar bir araya gelince, Türkiye’nin en fazla tekrarlanan misafir oranına sahip turizm beldesi ortaya çıkıyor.
Ancak son günlerde Side halkı endişeli. Hazırlanan ‘Büyükşehir Belediye Yasası’yla Side, belde olmaktan çıkıp Manavgat’ın mahallesi haline getirilecek. Sideliler, son yıllardaki atılımların bir anda duracağı görüşünde. Türkiye ’de nüfus sayımına göre yapılan planlamalar, tatil beldelerinde sorunlara yol açıyor. Resmi rakamlara göre 11 bin kişinin yaşadığı Side’nin nüfusu, yaz aylarında 100 binlere çıkıyor. Ancak hesaplamalar, 11 bin üzerinden yapılıyor. Fakat bu tür planlamalarda, turizm beldelerine ayrıcalık yapmak gerek. Değişken nüfusa sahip beldeleri, ağırladığı kişi sayısına göre yönetmek en doğru seçenek. Bu, bazı bölgelerdeki güvenlik sorunlarını da ortadan kaldıracaktır. Ayrıca Side’den daha az nüfuslu ilçeler var. Bu yüzden Side’nin ilçe olma isteğini sonuna kadar destekliyorum. Türkiye ’nin turizm gelirinin yüzde 13’ünü sağlayan Side’nin önü kesilmemeli. Bu güzel beldenin hak ettiği evrensel değerlerde, sürdürülebilir turizm anlayışıyla şekillenen, kaliteli yükselişi ödüllendirilmeli ve Side ilçe olmalı!
‘Side mahalle olursa gelişim durur’
Dedesi Side’nin ilk muhtarı olan Haluk Şen, 24 yıldır işletmecilik yapıyor. Aslen arkeolog olan Haluk Şen, tam bir Side sevdalısı. Side’nin gelişmesi için arkadaşlarıyla tek yürek olmuş. “Konu Side olunca, akan sular durur” diyor ve ekliyor: “Side’nin yakaladığı hızlı ivmenin, mahalle statüsüne düştüğü zaman duracağını düşünüyorum. 3-5 yıl sonrasını hedefleyen planlarımızın sonunda, Side’nin dünyanın en önemli turizm merkezlerinden biri olacağı görüşündeyiz. Kendi içimizde hızlı biçimde bu gelişmeleri kaydederken, başka bir belediyeye bağlanmak, bu atılımlarımızı durduracaktır. Zaten tüm bu yaptığımız olumlu atılımlarla Side, ilçe olmayı çoktan hak etti aslında.”
http://www.radikal.com.tr/Radikal.aspx?aType=RadikalDetayV3&ArticleID=1087833&CategoryID=77