Edebiyat dünyasında 40 yıllık bir zaman dilimine göz atan araştırmaya göre çocuk edebiyatında engelli çocuklara yer yok.
Ayfer Gürdal Ünal’ın Evrensel Basım Yayın tarafından kitaplaştırılan tezinde Kemalettin Tuğcu, Sevim Ak, Mehmet Atilla, Zeynep Cemali, Ayşe Çekiç Yamaç, Ayla Çınaroğlu, Sulhi Dölek, Hüseyin Ergül, Zelihe Akçagüner, Ekrem Güneş, Necati Güngör, Nilgün Ilgaz, Sevin İzgü, Leyla Koçak, Ayla Kutlu, Zübeyde Seven Turan, Canan Tan, Serpil Ural, Zehra Ünüvar gibi isimlere ait öykü, roman ve masal türünde 40 anlatı yer aldı.
* Eserlerde karakterlerin 24’ü ortopedik engelli, 9’u görme engelli, 6’sı işitme, 2’si zihinsel engelli, 2’si kambur, biri epileptik ve biri de doğuştan ‘büyük başlı-çirkin yüzlü’ idi.
* İncelenen kitaplarda ilk kalıp tip, engellinin acıklı ve acınacak biri olarak temsil edildiği anlatılar. Engellinin kötücül olarak çizildiği, yük olarak görülen, tecrit edilmiş olarak gösterilen eserler mevcut.
* Çocuk edebiyatında, engelli karakteriyle alay edilmesi önemli bir sorun.
* 40 yılı kapsayan süreçte engelliler aile, okul, arkadaş ve dış çevre ilişkileri içinde incelendiğinde yavaş da olsa bir değişim söz konusu. Ailenin engelliyi utanılacak kişi olarak gösteren anlayışı değişiyor, engelli çocuğuyla iletişim kurabilmek için eğitim alan (Patenli Kız) ya da sportmen engelli çocuğuyla gurur duyan (Rekortmen Tekerlekli Sandalye ) ailelere son yıllarda rastlanıyor. Ancak bu durumun çok yaygın olmadığı yine anlatılarda yer alıyor (Patenli Kız, Horoz Adam ve Korsan)
* 40 anlatı içinde 3 iyi örnek göze çarpıyor. Ali Çınaroğlu, Sevim Ak ve Mehmet Atilla’nın öyküleri engelliyle eşit duran, ince işlenmiş çalışmalar. Engellinin gözünden olaylar anlatılıyor.
* Zeynep Cemali ‘Patenli Kız’ında işitme engelli Şerare’nin ailesi örneklerdeki en bilinçli aile.
3-8 yaş, farklıklara saygıyı öğrenme çağıdır
Tezin yazarı Ayfer Gürdal Ünal özellikle farklılıklara saygının gelişmesi gereken 3-8 yaş dönemine ait kitaplarda engellilerin olmadığını vurguladı:
“Çoçuklar yuvaya gidiyorlar orada ortopedik engelliyle karşılaşıyorlar. Belki daha da geç karşılaşıyorlar. Korkuyorlar. Okudukları kitaplarda oynayan çocuklar arasında bir de tekerlekli sandalyede çocuk arkadaşları arasında top oynasa... Velilerimiz de bir tuhaf. ‘Çocuğumu engelli çocuğun yanına oturtmayın diyenler var. Eğitimde kullanılan kitaplarda da büyük sorun var.’
Bir ‘ceza’ olarak engellilik
1982 yılında yayımlanan Kemalettin Tuğcu’nun Küçük Kambur isimli kitabında kambur doğan bebek Engin’in çevre tarafından ailenin başına gelmiş bir ceza olarak algılandığı görülüyor. Anlatıcı tarafından “yaşantılarında bir çıban gibi büyüyen ve neşeleri kaçıran” sözleriyle betimleniyor.
Engelsiz bir hayat, 18 yıldır hâlâ düş!
Çevrenin engelliye göre düzenlenmesine ilk kez Serpil Ural, 1993 tarihli Aksak Ali anlatısında değindi. Karakterlerine binalarda, parklarda, sinema ve tiyatrolarda, spor alanlarında ‘sakatlara kolaylık sağlayacak düzenlemeler’ düşletti. Ayşe Çekiç Yamaç ise 2008’de karakteri Atakan’a engelliler için otobüs, alçak kaldırımar, alışveriş merkezleri düşletti. Başka bir deyişle, geçen 18 yıl boyunca çevrenin engelliye uyumlu hale gelmesi hâlâ bir ‘düş konusu’ olarak kaldı.
İlgili Dosyalar:
- disabled doll [JPG] [27.62K]