Skip to main content
Image
Manşet Yatay Görseli
Share

Anadolu’yu vermeyeceğiz kafileleri yürüyor

Doğu Karadeniz Kafilesi 9 gündür yolda…

İçerik Alınlık Resmi

Doğu Karadeniz Kafilesi 9 gündür yolda…

Doğaya ve canlı yaşamına zarar veren tüm yatırımların durdurulması için “Anadolu’yu Vermeyeceğiz” sloganıyla yedi koldan başlayan yürüyüşün Artvin’den yola çıkan ilk kafilesi 10 Nisan 2011 itibariyle Trabzon’a ulaştı.Yaklaşık 250 km civarındaki mesafeyi dokuz günde kat eden gönüllülerden Yeşil Artvin Derneği üyesi Avukat Bedrettin Kalın’la yaptığımız görüşmede edindiğimiz bilgilere göre, Artvin’den altı kişi ile başlayan yürüyüş Trabzon’da 13 kişi ile devam ediyor.Yol boyunca geçilen ve konaklanan vadilerde yüzlerce katılımcı ile birlikte yürüyen Doğu Karadeniz  kafilesi gönüllüleri geçtikleri bölge insanlarının kendilerine gösterdiği ilgi ve coşkulu destekten çok memnun olduklarını dile getirdiler. Mayıs’ın ortasında Ankara’da olacaklarını söyleyen gönüllü Bedrettin Kalın asıl hedeflerinin meclisten geçirilmeye çalışılan Tabiatı ve Biyoçeşitliliği Koruma Yasa Tasarısı olduğunu, bu tasarıya karşı seslerini yükseltmek için yürüdüklerini söyledi.

Yuvarlakçay ve Bodrum’dan yola çıkanlar Muğla’ya doğru yürüyor

Yuvarlakçay’dan yola çıkan ikinci kafile de 10 Nisan 2011 itibariyle Köyceyiz’e ulaşmış durumda. Portakal bahçelerindeki mola sırasında kendisiyle görüştüğümüz gönüllü Berkay Kuzu, sularını çalan barajlara ve doğayı katleden maden ocaklarına karşı yürüdüklerini yürüyüş güzergahındaki maden ocaklarının neden olduğu doğa katliamını da yine yöre insanlarıyla birlikte protesto ettiklerini anlattı.

Yaptıkları basın açıklamasında Anadolu’nun vicdanlı insanlarına seslenen kafile gönüllüleri;

”Son 10 yılda tüm sularımız enerji şirketlerinin eline geçti.
Üzerlerine binlerce hidro elektrik santral kuruluyor. Kurulacak!
Dağlarımız, ormanlarımız maden şirketleri tarafından parsellendi. Delik deşik ediliyor!
Yaşamımız nükleer ve termik santralle tehdit altında!
Feryadımızı duyan yok.
Binlerce yıldır ekip biçtiğimiz tohumlarımız yok olmaya başladı!
Ormanlarımız parça parça kesiliyor, talan ediliyor!
Yuvarlakçay’da “Suyumuzu vermeyoz!” diyerek tek su kaynağımızın elimizden alınmaya çalışılmasına karşı durduk.
Topgözü’nde 1 sene dere nöbeti tuttuk.
Ve suyumuzu vermedik!
Şimdi her deremiz üzerine onlarca baraj kurmaya çalışan, bizlerin kullanımındaki suları ellerimizden almaya uğraşan, ocağımıza incir ağacı dikip her köyün üzerine maden ocağı açmaya kalkışan, narenciyemizi yetiştirdiğimiz toprağı hamur, ağaçlarımızı odun olarak gören anlayışın geri dönülmez yıkımı karşısında ortak bir derdimiz var!
Marmaris Osmaniye köyünde çamına, çam balına sahip çıkıp dozerlerin önüne yatanlar da,
Muğla’da maden ocaklarının tozundan kaçan arılar ve arıcılar da,
Kozak Yaylasında “Bizim altınımız çam fıstığımızdır” diyerek madene karşı çıkanlar da,
Zarar ederek satmak zorunda kaldığı sütünü dereye dökenler de,
Zeytinini madene harcatmayanlar da,
Fındıklı derelerinde ve yaylalarında nöbet tutup “Satılık suyumuz yok!” diyenler de,
Loç vadisinde sarı yazmayı boynuna takıp koruyanlar da,
Torosları arşınlarken yürüdüğü yolu bilip koruyan Sarıkeçililer de,
Sabır çanağı taşıp da Anadolu’nun birçok bölgesinden yola koyulan herkes,
Yürüyen herkes!
Kardeşlerimiz, komşularımız, bu topraklarda bu sulardan beslenen insanımız,
Memleketimiz Anadolu yalnız değildir!’’

dediler.

Yuvarlakçay’dan 8 kişi olarak yola çıktıklarını, geçtikleri yerleşim bölgelerinde yöre halkıyla birlikte yürüyüp konakladıkları bilgisini veren gönüllü Berkay Kuzu  Bodrum’dan gelen ikinci grupla 16 Nisan’da Muğla’daki Sınırsızlık meydanında buluşmayı hedeflediklerini anlattı.

Bu arada Bodrum’dan yola çıkan kafileden Ceren hanımla yaptığımız görüşmede, grubun at arabasıyla yola çıktığını küçük bir arıza nedeniyle mola verdiklerini ancak sorunu çözdüklerini yola tekrar çıkmak üzere olduklarını öğrendik. Bodrum’dan yola çıkan kafile de yaptıkları basın açıklamasında şu gorusleri dile getirdi: ‘

‘Biliyoruz ki: taş, kum ve kireç ocaklarından çıkartılan ürünler, bugün en büyük rant savaşlarının döndüğü yol yapımında, inşaat sektöründe ve endüstride çok geniş kullanım yelpazesi olan hammaddelerdir.

Ve yine biliyoruz ki taş ocakları, çevre üzerinde, kömür ocaklarına benzer, tahribatı uzun seneler boyunca giderilemeyecek, hatta geri dönüşü olmayan etkiler göstermektedir.

Tüm Anadolu’da yerleşim yerlerimizin yakın çevresinde, su kaynaklarımız, ormanlarımız ve tarım alanlarımızın bitişiğinde kurulan bu ocaklar, bizim akıl, ruh ve beden sağlımızı tehdit etmekle kalmıyor, tüm çevreye, Anadolu’nun yaban hayatına zarar veriyor.

Tarihin yazılmaya başladığı, Dünya’nın gözbebeği Bodrum’umuzda, eskiden verilen ruhsatlar yetmezmiş gibi yenileri için bir takım planlamalar, tahsisler yapıldığını da biliyoruz!

Masallara konu olmuş gözbebeğimiz Bodrumumuza hunharca yapılan bu zulmün nelere mal olabileceği düşünülmüyor mu?

Turizmcilere sorun, denizcilere sorun, çiftçiye, köylüye, işçiye, memura bulduğunuz herhangi bir insana, şu taşoağının manzarasını gösterin!

Onlar size bu taşocaklarının neden “Bodrum’un canına kastetmek” olduğunu anlatır.

Biz bunu bütün Anadolu’ya anlatmak için bugün yola çıktık!

Ne Bodrum’u kurban ederiz ranta, sermayeye…

Ne de bu cennet vatanın havasını, suyunu, taşını, toprağını, börtüsüyle böceğiyle, bitkisiyle çiçeğiyle ne varsa içinde yalnız bırakırız, gözünü para ve hırs bürümüş zalimlerin zulmü karşısında.

ANADOLU’YU VERMEYECEĞİZ!

Türkiye Cumhuriyet’i Anayasası’nın Sağlık, Çevre ve Konut Hakkını düzenleyen 56.maddesi “Herkes, sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşama hakkına sahiptir. Çevreyi geliştirmek, çevre sağlığını korumak ve çevre kirlenmesini önlemek, Devletin ve vatandaşların ödevidir.” diyorsa, biz vatandaşlık ödevimizi yapıyoruz.

Herkes kendi ödevini yapsın! Vatandaş da devlet de…’’

Hasankeyf kafilesi Dicle boyundan yürüyüşe başladı

Hasankeyf’den yola çıkan yaklaşık yüze yakın gönüllünün Dicle kıyısını takip ederek yürüdüğü bilgisini de yine gönüllü Dicle Tuba Kılıç’la yaptığımız görüşmeden öğrendik. 10 Nisan sabahı başlayan yürüyüşün güzergahının yapılması planlanan Ilısu barajı suları altında kalacak köylerden geçtiğini anlatan Dicle Tuba Kılıç, ertesi gün Batman’da olacaklarını anlattı.

http://www.yesilgazete.org/?p=25637

Share
İlgili Eğitim