“2050’de dünyadaki balık stokları tükenecek.
Denizleri hala sonsuz bereket kaynağı olarak görüyorsanız çok yanılıyorsunuz. Büyük balıkların %90’ı çoktan yakalandı. Toplam balık stoklarının %60’ı bitti. Geri kalan %40 ise 40 yıl içinde son bulacak. Balıkların bittiği gün deniz yaşamı da bitecek.” diyen Greenpeace bir kampanya başlattı...
Seninki kaç santim?
Greenpeace üyeleri bu kampanyanın doğma nedenini şöyle anlatıyor:
Tezgahlardaki balıklar giderek küçülüyor ve denizlerde balık azaldıkça daha çok yavru balık avlanıyor ve satılıyor.
Yumurtlama alanlarında ve yumurtlama dönemlerinde yapılan avcılık deniz kaynaklarını ziyan ediyor ve doğal dengeyi bozuyor. Oysa olgun boya erişmiş bir balık yumurtladığında binlerce balık demektir.
Bugün dünya denizlerindeki büyük balık türlerinin yüzde 90'ı, toplam balık türlerinin ise yüzde 60'ı tükenmiş durumda.
2050 yılına geldiğimizde ise dünyadaki balık stokları tükenecek. Türkiye'de durum farklı değil...Balık stoklarımız ve balıkçılık can çekişiyor. Endüstriyel avcılık arttıkça, yumurtlama zamanları ve yerlerinde avlanıldıkça balık stokları hızla azalıyor, balıklar azaldıkça daha çok yavru balık avlanmaya ve satılmaya başlanıyor. Yavru balık avlandıkça ve satışı devam ettikçe de türler üremeye fırsat bulamadığı için durum daha da vahim hale geliyor.
KÜÇÜK BALIK YOKSA BÜYÜK BALIK DA YOK!
Henüz üreme olgunluğuna, boyuna erişmemiş yavru balıkların avlanması, satılması, tüketilmesi deniz kaynaklarının ziyan edilmesidir. Olgunluk çağına gelen bir balığın her yumurtladığında binlerce balık ürettiği unutulmamalıdır. Her canlı en az bir kez üreme hakkına sahiptir, ve eğer yarın da denizlerimiz de balık türleri olmasını istiyorsak acilen balık boylarına önem vermeliyiz. Ayrıca anaç balıklar boyut olarak büyüdükçe daha da fazla yumurta verirler, işte bu yüzden balıklar için her cm. hayati derecede önemlidir.
Türkiye'de avlanması ve satılması yasal balık boylarına uyulmadığını balık pazarlarında gördüğümüz yavru balıklardan anlamak mümkün. Örnek mi? Lüferin en az bir kez üreyebilmesi için minimum 20 ila 24 cm'e ulaşması gerekirken bugün yasal avlanma boyu 14 cm olarak verilmiştir. Yani aslında yavrusu olan çinekop boyu. Aynı şekilde palamutun üreme boyu 38 cm ila 42 cm arasında iken yasal avlanma boyu 25 cm dir!
Bu durum açıkça gösteriyor ki, denizlerimizdeki biyoçeşitliliğin korunmasını sağlayacak ciddi bir yönetim planına ihtiyaç duyulmaktadır. Ticari balık türlerinin yumurtlama ve gelişme alanlarının deniz rezervi olarak korunması da en etkin yöntemlerden biridir.
Hep birlikte, Tarım Bakanlığı'nın acilen balık stoklarının ve balıkçılarımızın geleceği adına yavru balık satışını engellemesi ve yasal balık boylarını bilimsel temellere oturtmasını sağlayalım. Yavru balık satmayın, almayın, tüketmeyin, denizlerimizin geleceğini korumaya yardım edin. Eyleme katılın!
Bugüne kadar kampanyaya katılanların sayısı 300.000'i geçti... İmza sayısındaki artış devam ederken, FAO’nun (Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü) yayınladığı son rapora göre balık stoklarının yüzde 76’sı tükendi. BM’nin bir önceki raporuna göre stokların düşüşünde %16’lık bir artış söz konusu.
Tarım ve Köyişleri Bakanlığı Greenpeace'in Kırmızı Telefon eylemine cevap vererek yasal avlanma boyları konusunun hazirandaki iştiare kurulu toplantısında tartışılacağını açıklamıştı.
Bunun ardından Greenpeace'in beklentisi, bu resmi açıklamanın devamı olarak söz konusu toplantı öncesi bilimsel veriler ışığında listenin yeniden hazırlanması için çalışmaların yapılması. Greenpeace zaten bu konuda bir ön çalışma yaparak Bakanlığa ve kamuoyuna sunmuştu.
Tarım Bakanlığı'nın bu çalışmalar ile başlayarak yalnızca denizlerimizin ve balıkçılığımızın sürdürülebilirliğinin gözetildiği bir yaklaşım sergilemesini ve yasal balık avlanma boylarının 2012-2016 su ürünleri tebliğine bilimsel üreme boylarına uygun olarak düzeltilmiş olarak girmesini bekliyoruz.
İmzalar artıyor fakat, balık stoklarındaki yok olma hızı da son derece yüksek. www.kacsantim.org adresine tıklayarak, acilen balık stoklarını tehlikeden kurtarmak için siz de harekete geçebilirsiniz.