Birleşmiş Milletler Genel Kurulu'nda 124 kabul oyuna karşılık 42 çekimser oyla güvenli ve temiz içme suyuna erişim ve sanitasyon hakkı kabul edildi. Böylece su, tüm insan haklarının temel bir parçası ilan edildi.
Su hakkıyla ilgili yapılan oylamada suyun dünyada ticarileşmesinde önemli bir rol oynayan Amerika Birleşik Devletleri, İngiltere ve Kanada gibi ülkelerin yanında Türkiye de çekimser oy kullandı.
Konu hakkında açıklama yapan Türkiye Su Meclisi Yürütme Kurulu Üyesi Güven Eken, bu tarihi kararın dünya devletlerinin suya bakışında önemli bir değişiklik yaratabileceğini ve suyun bir meta olarak satılması sürecini durdurabileceğini belirtti.
Eken, "Bu karar, esasen gecikmiş bir karardır. Buna rağmen, Hasankeyf ve Allianoi gibi suyla içiçe geçmiş dünya miraslarının bugünkü sahibi olan Türkiye Cumhuriyeti'nin bu karara dahi çekince koymuş olması düşündürücüdür. Türkiye'nin çekincesi yaşamın temelini tanımamak anlamına gelmektedir. Zaten bu sebeple olsa gerek ülkenin tüm dereleri özel çıkarlar için Su Kullanım Hakkı anlaşmaları ile satılmıştır. Geçmişte suyun çokuluslu şirketler tarafından sahiplenildiği Bolivya'da susuz kalan halkın yağmur suyu toplaması bile yasaklanmıştı.
Türkiye'de ise şu an akan tüm sular birileri tarafından satın alınıyor. Su yetmediğinde o suları besleyen kaynaklara sıra gelecek. Su yaşamın temelidir. Su insan hakkı olmadan daha önce doğanın hakkıdır. Türkiye'nin suyu insan hakkı olarak kabul eden anlaşmada suyun sadece insanın değil doğanın da hakkı olduğunu savunmasını arzu ederdik. Ne yazık ki Türkiye bu tarihi oylamada çekimser kalarak yaşamın karşısındaki politikalarında ısrarlı olduğunu bir kez daha gözler önüne serdi. Türkiye Su Meclisi üyeleri, Türkiye'nin dört bir yanında suyun temel bir insanlık ve doğa hakkı olarak kabul edilmesi için bugüne kadar olduğu gibi bundan sonra da mücadele etmeye devam edecektir" diyerek sözlerine devam etti.