Ana içeriğe atla
Image
Manşet Yatay Görseli
Share

Türkiye’de Trans* Olmak

Kırmızı Şemsiye’nin veri tabanına son bir yılda translara yönelik toplam 267 hak ihlali vakası işlenmiş. Transların %98’i işe alım süreçlerinde, %68î sağlık hizmetlerine erişimde ayrımcılığa uğradığını söylüyor.

İçerik Alınlık Resmi

Kırmızı Şemsiye’nin veri tabanına son bir yılda translara yönelik toplam 267 hak ihlali vakası işlenmiş. Transların %98’i işe alım süreçlerinde, %68î sağlık hizmetlerine erişimde ayrımcılığa uğradığını söylüyor.

“Özel bir hastanede cinsiyet geçiş ameliyatı olmuştum. SGK’lı olduğum için bir devlet hastanesinde kontrol olup SGK kapsamında ilaçlarımı temin etmek istedim. Kadın Doğum Servisi’nde doktorun ‘Siz bir erkeksiniz, durumunuz tasvip etmiyorum. Yanlış bir yola girmişsiniz, bu yanlışınıza ortak olmak istemiyorum’ sözleriyle karşı karşıya kaldım. Ne muayene etti ne de ilaç yazdı. Ağlayarak hastaneyi terk etmek zorunda kaldım.”

“45 yaşındayım yıllardır caddede seks işçiliği yaptım, hala da yapıyorum. Ben ekmek paramı kazanmaya çalıştıkça polisler beni gözaltına alıp karakola götürüyor. Para cezası yazıyor. Ödeyemiyorum ki. Ödeyemiyorum. Devlet bir yandan sokağa çıkma, fuhuş yapma diyor; diğer yandan bu para cezalarını yazdıkça yazıyor Bu cezaları ödeyebilmek için daha fazla fuhuş yapıyorum. Bu kadar borcum var; ne sağlık hizmeti, ne güvencesi...”

Kırmızı Şemsiye Cinsel Sağlık ve İnsan Hakları Derneği “Trans-İzleme: Türkiye’de Translara Yönelik Hak İhlallerinin Savunuculuk Perspektifi İle İzlenmesi Projesi” kapsamında Türkiye’de yaşayan transların son bir yılda farklı alanlarda karşılaştığı hak ihlallerine ışık tutan bir kitap yayımladı.

Kemal Ördek’in hazırladığı “Türkiye’de Trans* Olmak: Dışlanma, Ayrımcılık ve Şiddet” kitabının kapak resmi geçtiğimiz Mart ayında Bakırköy’deki evinde uğradığı nefret saldırısı sonucu hayatını kaybeden trans kadın Buse’den esinlenilerek tasarlandı.

İsveç İstanbul Başkonsolosluğu ve Açık Toplum Vakfı tarafından finansal olarak desteklenen “Trans İzleme” projesi kapsamında hazırlanan kitapta son bir yılda çevrimiçi veri tabanına kaydedilen hak ihlalleri vakalarından örneklere, istatistiki verilere, mağdurların röportajlarına, Türkiye’de trans haklarının durumunu inceleyen uzmanların, aktivistlerin ve sivil toplum örgütlerinin görüşlerine, uluslararası kuruluşların, avukatların ve seks işçilerinin yorumlarına yer veriliyor.

Son bir yılda 267 hak ihlali

Kırmızı Şemsiye’nin veri tabanına son bir yılda translara yönelik toplam 267 hak ihlali vakası işlenmiş. Türkiye’nin 22 ilinde gerçekleşen bu vakalarda translara karşı ciddi bedensel hasar, cinsel saldırı, mala zarar verme, ayrımcı muamele, psikolojik şiddet, nefret söylemi ve benzeri hak ihlali biçimleri gözlenmiş.

Kırmızı Şemsiye’nin çevrimiçi veri tabanında kayda geçen toplam 326 vakanın 98’i (%30) tehdit ve psikolojik şiddet içeriyor. Aynı vakaların yüzde 18'i ciddi bedensel hasara sebep olmuş. Toplam vakaların yüzde 0,2'si (9 vaka) cinsel saldırı, yüzde 16'sı nefret söylemi, yüzde 13'ü ayrımcı muamele örneği.

Son bir yılda Türkiye’de toplam yedi trans cinayeti işlendi. Ocak 2008 ile Haziran 2016 arasında ise toplam 43 trans öldürüldü. Bu veri Avrupa ülkeleri arasındaki en yüksek sayıyı oluşturuyor.

Ayrımcılık ve şiddet sistematik 

 

Kırmızı Şemsiye'nin, “Transgender Europe” ile ortaklık içerisinde yürütmüş olduğu “ProTrans” ve “Trans-İzleme” projeleri kapsamında elde ettiği veriler, Türkiye’de transları hedef alan ayrımcılık ve şiddetin sistematik bir yoğunlukta olduğunu gösteriyor.

Bu verilere göre ayrımcılık ve şiddet, transları alternatif istihdam olanaklarından faydalanmaya itiyor ve bu süreçte çoğunlukla “yeraltı” sektörlere kayış yaşanıyor. Translar içinde en kırılgan grup sayılan mahpus, çocuk, genç, HIV ile yaşayan, mülteci, yaşlı, engelli, göçmen ve hasta translar varolan ayrımcılık ve şiddeti artan seviyelerde tecrübe ediyor.

Kırmızı Şemsiye’nin “Transgender Europe” ile işbirliği içerisinde 2014-2015 yılları arasında gerçekleştirmiş olduğu alan araştırmasına göre ankete katılan 109 katılımcının yüzde 66’sı, toplumda sürekli şekilde ayrımcılıkla karşılaştığını ifade ediyor.

Katılımcıların yüzde 98’i işe alım süreçlerinde en az bir defa ayrımcılık deneyimi yaşadığını belirtiyor. Yüzde 68’i ise, sağlık hizmetlerine erişim sürecinde ayrımcılık ile karşılaştığını ifade ediyor.

%87’si fiziksel, %78’i cinsel şiddet mağduru

Kırmızı Şemsiye’nin 2014 yılı içerisinde Türkiye’nin 12 ilinde 233 trans kadın seks isçisiyle gerçekleştirdiği alan araştırmasına göre katılımcıların yüzde 75’i, hayatları süresince en az bir defa ciddi şekilde fiziksel şiddetin mağduru oldu. Şiddet uygulayanların yüzde 86’sı seks işçilerinin müşterileriydi.

Araştırmaya göre her iki trans kadın seks işçisinden biri, kolluk kuvvetleri tarafından  fiziksel şiddete uğruyor. Anket katılımcılarının yüzde 40’ı çete üyeleri tarafından ağır  fiziksel şiddete uğramış, yüzde 54’ü hayatlarında en az bir defa cinsel şiddet mağduru olmuş. Psikolojik şiddet mağdurlarının oranı ise yüzde 68.

Kırmızı Şemsiye’nin, Transgender Europe ile 2014 – 2015 yılları arasında gerçekleştirdiği bir diğer saha çalışmasına göre katılımcıların yüzde 87’si bir veya iki kez fiziksel şiddetin mağduru olduğunu ifade ediyor. Katılımcıların yüzde 78’i cinsel şiddet mağduru olduğunu belirtirken, yüzde 73’ü psikolojik şiddet veya darp mağduru. Katılımcıların yüzde 65’i hayatları süresince en az bir defa ölüm tehdidi almış.

Kolluk kuvvetleri seyirci kalıyor

Kırmızı Şemsiye’ye göre transları hedef alan nefret söyleminin ve nefret suçları, kolluk kuvvetlerinin seyirci kalması veya bu eylemleri teşvik etmesi ile de artıyor..

Kırmızı Şemsiye’nin, Transgender Europe ile 2014 – 2015 yılları arasında gerçekleştirdiği alan çalışmasına göre katılımcıların yüzde 71’i trans kimlikleri dolayısıyla en az bir kere gözaltına alınmış. Yine yüzde 71’i trans kimlikleri dolayısıyla idari para cezasına çarptırılmış. Yüzde 76’sı ise polis tarafından sürekli şekilde taciz edildiğini ifade ediyor.

Politik bir gerçeklik olarak trans intiharları

Kırmızı Şemsiye’nin hazırladığı “Türkiye’de Trans Kadın Seks İşçilerine Yönelik Şiddet: Görünmezlik ve Cezasızlık Kıskacında Bir Varoluş Mücadelesi” adlı raporuna göre görüşme yapılan 233 trans kadın seks işçisinin yüzde 57’si her gün alkol kullandığını ifade ediyor.

Aynı rapora göre, katılımcıların yüzde 33’ü ise sıklıkla uyuşturucu madde kullandığını belirtmiş. Kırmızı Şemsiye’ye göre yoğun alkol ve uyuşturucu kullanımı, transların maruz bırakıldığı çaresizlik ortamı ile birleştiğinde, kişilerin intihar eğilimleri artıyor.

Araştırmaya katılan trans kadın seks işçilerinin yüzde 50’si hayatları boyunca en az bir kere intihar etmeyi düşünüyor. Bu kişilerin yüzde 36’sı ise, en az bir kere intihar teşebbüsünde bulunmuş.

Mülteciler ve sığınmacı translar

Kırmızı Şemsiye’ye göre Türkiye’de yaşayan translar içerisinde sorunları en görünmez olan ve dolayısıyla hak mücadelesinde en az yer bulabilen gruplardan bir tanesi de mülteci ve sığınmacı translar.

Kitapta birçok Suriyeli transın, cinsiyet kimlikleri veya cinsel yönelimleri sebebiyle sorun yaşadıkları, küçük ve diğerlerine kıyasla daha “muhafazakar” sayılabilecek uydu kentlere yerleştirilmesine dikkat çekiyor. Bu şehirlerde neredeyse hiçbir trans destek grubu bulamayan birçok Suriyeli trans kadın sığınmacı, kötü koşullarda seks işçiliği yapmak zorunda kalıyor.

Helsinki Yurttaşlar Derneği ile İltica, Sığınma ve Göç Örgütü’nün (ORAM) 2009 yılında yayımladığı “Emniyetsiz Sığınak: Türkiye’deki Lezbiyen, Gey, Biseksüel, Travesti ve Transseksüel Sığınmacı ve Mültecilerin Karşılaştıkları Güvenlik Sorunları” adlı rapora göre başka ülkelerden Türkiye’ye gelen kişiler hem diğer sığınmacılardan hem yerel halktan hem de polisten yana ciddi sorunlar yaşıyor.

Cezaevinde trans olmak

Mahpus translar, cinsiyet kimlikleri veya cinsiyet ifadeleri sebepleriyle tecrit koşullarında yaşıyor. Trans mahpusların diğer mahpuslar ile irtibatı kesiliyor. Havalandırma, atölye ve eğitimlere katılma ve çalışma hakları ellerinden alınıyor.

Birçok trans tek kişilik odalarda kalıyor, kendi cinsiyet kimliğine veya cinsiyet ifadesine uygun malzemelerin yokluğu sebebiyle cezaevlerindeki kantinlerden alışveriş yapamıyor, cezaevi personelinden kötü muamele ve hatta işkence görüyor.

Kırmızı Şemsiye’ye ulaşan bilgilere göre cezaevleri yönetimleri tarafından birçok transın cinsiyet geçiş süreçlerinde ihtiyacını duydukları hormon temini veya hastanelere gidip rapor alma imkanı bloke ediliyor veya yavaşlatılıyor.

Sağlık bilgi ve hizmetlerine erişim

Kırmızı Şemsiye transların gündelik hayatları süresince maruz bırakıldıkları insan hakları ihlallerine ek olarak, kendi genel sağlık duruları, cinsel sağlık ve üreme sağlığı durumları ile ilgili bilgi ve hizmetlere erişimde karşılaştıkları zorluklara da dikkat çekiyor.

Translar sağlık hizmetlerine erişmek istediklerinde aşağılayıcı ve onur kırıcı  tutumla karşılaşıyor. Seks işçisi transların sosyal güvence yoksunu olmaları dolayısıyla sağlık bilgi ve hizmetlerine erişimleri engelleniyor.

Translar polise ve mahkemelere güvenmiyor

Kırmızı Şemsiye Cinsel Sağlık ve İnsan Hakları Derneği’nin verilerine göre translar polise ve mahkemelere güvenmiyor. Çok sayıda trans kadın seks işçisi, faillerden gelecek misillemelerden, tehditlerden ve seks işçisi olarak ifşa edilmekten korkuyor. Bu sebeple, birçok trans failler hakkında şikayette bulunmuyor, şikayette bulunmuşsa da şikayetini geri çekiyor.

2014 yılı içerisinde Kırmızı Şemsiye tarafından trans kadın seks işçileri ile görüşülerek gerçekleştirilen araştırmaya göre, şiddete maruz kalmış katılımcıların yüzde 42’si bu durumu polis merkezlerine veya savcılıklara bildirmemiş. Katılımcılar şikayette bulunmamalarının sebebini adalet mekanizmalarına güvenlerinin olmayışı, polis tarafından hedef alınma korkusu ve yeniden aynı şiddete maruz kalacakları endişeleriyle açıklıyorlar.

Araştırmaya göre polis merkezlerine veya savcılıklara bildirilen vakaların sadece yüzde 11’inde faillerin hak ettikleri cezayı aldıkları ifade ediliyor. Katılımcılara göre diğer durumlarda ya polis şikayetlerini görmezden gelmiş ya da hakimler failleri aklamış veya cezalarını hafifletmiş.

Translar arasındaki öğrenilmiş çaresizlik duygusu ve bazı avukatların transfobik tavır ve davranışları da ayrımcılık ve şiddetin normalleşmesi ve artışında rol oynuyor.

Transfobik dil, öfke ve nefreti pekiştiriyor

Türkiye’de transları hedef alan transfobik medya dili ve translara karşı geliştirilen nefret söylemlerinin yaygınlaşması translara karşı geliştirilen öfke ve nefreti pekiştiriyor. Translar ile ilgili yapılan haberlerde, cinsel yolla bulaşan enfeksiyonlar, kamu düzeni, genel ahlak ve fuhuşun translarla ilişkilendirilmesi transların bir toplumsal grup olarak hedef haline getirilmesine neden oluyor.

“Türkiye’de Trans* Olmak: Dışlanma, Ayrımcılık ve Şiddet”in PDF versiyonunu indirmek için tıklayın.

Kırmızı Şemsiye Cinsel Sağlık ve İnsan Hakları Derneği 2013 yılından bu yana her yıl transların karşılaştığı hak ihlallerini, transları hedef alan ayrımcılık ve şiddet vakalarını sistematik bir şekilde izliyor, raporluyor ve belgeliyor.

Veri toplama çalışmalarında ev ziyaretleri, sosyal medya takibi ve acil durum irtibat numarasına gelen ihbarlardan yararlanılıyor. Elde edilen veriler polise, yerel ve uluslararası kurumlara iletiliyor, ihtiyaç sahibi mağdurlara psikososyal ve hukuki destek sunuluyor.

İzleme, raporlama ve belgeleme çalışmalarıyla veri temelli savunuculuk çerçevesinde trans aktivistlerin çalışmalarını meşru bir zeminde yürütebilmesi sağlanıyor. Veri temelli savunuculuk, hak ihlalleri konusunda farkındalığın artırılmasına ve gerekli politika değişikliklerinin teşvik edilebilmesine imkan sağlıyor.

Simay Gökhan, bianet

Share
İlgili Eğitim