Ana içeriğe atla
Image
Manşet Yatay Görseli
Share

Doç. Dr. Özgür Arun: Yaş Ayrımcılığı Yeni Değil

Önce Çin'in hemen ardından ise tüm Dünyanın gündemine giren koronavirüs hastalığı salgınıyla ülkeler çeşitli yöntem ve tedbirlerle mücadele etmeye çalışıyor. Dünyada olduğu gibi Türkiye'de de alınan önlemlerin başında sosyal izolasyon geliyor.

İçerik Alınlık Resmi

Önce Çin'in hemen ardından ise tüm Dünyanın gündemine giren koronavirüs hastalığı salgınıyla ülkeler çeşitli yöntem ve tedbirlerle mücadele etmeye çalışıyor. Dünyada olduğu gibi Türkiye'de de alınan önlemlerin başında sosyal izolasyon geliyor.

#evdekal etiketiyle sosyal medya başta olmak üzere çeşitli araçlarla insanların evde kalması isteniyor ve bu yolla pandeminin yayılım hızı yavaşlatılmaya çalışılıyor. 

Türkiye'de de geçtiğimiz hafta ilk vakanın açıklanmasının ardından insanlar evde kalmaya teşvik edildi. Pandeminin yayılım hızı ve özellikle etkilediği yaş aralığı göz önüne alınarak 60 yaş üstü kişiler için "dışarı çıkmayın” uyarısı sıkça dile getirildi. Geçtiğimiz Cumartesi günü de İçişleri Bakanlığı'nın yayınladığı genelgeyle 65 yaş üzerindeki yurttaşların sokağa çıkması yasaklandı

İleri yaştaki yurttaşlara yönelik ilk günlerdeki itidalli "evde kalın" çağrıları ne yazık ki yasağın ardından dışlayıcı, küçümseyici ve zaman zaman da hakarete varan nefret söylemlerine dönüştü. Yüksek risk grubundaki yaşlı nüfusu korumaya yönelik tedbirler, pandeminin yarattığı korku ve kaygılı zeminde toplumdaki ayrıştırıcı ve dışlayıcı tutumu görünür kıldı.  

Akdeniz Üniversitesi Öğretim Üyesi ve Yaşlanma Çalışmaları Derneği Başkanı Özgür Arun, STGM özel yayınında sorularımızı yanıtladı. Arun, ileri yaştaki kişilere yönelen yaş ayrımcılığının yeni bir durum olmadığını söylerken, olgunun salgınla birlikte görünür hale geldiğini anlattı. 

Yaş ayrımcılığının uzun zamandır araştırmacıların gündeminde olduğunu belirten ve ileri yaştaki kişilere yönelik yaş ayrımcılığın şiddete ve hatta yaşlı nefretine doğru evrildiğini, bunun da endişe verici olduğunu aktaran Arun, Türkiye toplumuna atfedilen "yaşlısına saygı duyan, onu seven ve koruyan algı"nın da bir şehir efsanesi olduğunu söyledi. 

Geçtiğimiz aylarda yaşanan ve toplu taşımada 65 yaş üzerindeki kişilere verilen ücretsiz ulaşım hakkının sınırlandırılmasıyla ilgili tartışmalara da değinen Arun, yaşlı ayrımcılığının ve nefret söyleminin pek çok başlıkta üretildiğini hatırlattı. 

"Kriz durumlarında ayrımcılığın daha şiddetli hale geldiğini, yaygınlaştığını ve bu tutumların da davranışa dönüştüğünü izliyoruz" diyen Arun, konuşmasında kronolojik yaşa indirgenerek atılacak adımların hakları sınırlayacağını ve yaş ayrımcılığını daha da yaygınlaştıracak etkiye sebep olacağının altını çizdi. 

Yaşlanmaya dair politikaların kronolojik yaşa sınırlamadan ve kriz konularından bağımsız olarak ele alınması gerektiğini hatırlatan Arun, yaşlanma politikalarının tüm toplumu kapsaması gerektiğini söyledi. 

Normal zamanda gündelik hayatta var olan ancak kriz zamanlarında gözle görünür hale gelen yaş ayrımcı tutum ve davranışla mücadele için atılacak ilk adımlardan birinin söylemsel düzeyde olduğunu belirten Arun, "yaşlılık, hastalık ve düşkünlük birbirinin eş anlamlısı değil" diye konuştu.

 

Share
İlgili Eğitim